Bu listede, öngörülen toplumsal cinsiyet rollerine uymayan ve beklenmeyen kişilik özelliklere sahip kadınların öykülerine yer verildi. Sınır kabul etmeyen ve
Evvel zaman içinde geçiyor her şey. Zamansız, mekânsız ve sınırsız… Kelimeler olmaksızın, yalnızca hislerimizle dokunduğumuz ve her şeyden önemlisi, inanmaya
1900’lü yıllarda doğan sinemamız 1950’lere gelene kadar önce ordunun, daha sonra da tiyatronun tekelinde işlemekteydi. 1948 yılında, Yeşilçam’ın ‘’koca çınarı’’
Öyle ya da böyle, hepimiz bir süreliğine bu dünyadayız. Ev bildiğimiz yerden çıktık yola, yürümeye devam ediyoruz. Yanımızdakiler, sevdiklerimiz ya
“Bu filmin çekimleri sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir.” ibaresinin beyaz perdeye henüz yansımadığı yıllarda da elbette hayvanseverler vardı. Siyah ve
Doğduğumuz günden beri sesi kulağımızda. Besteler yaptı, şarkılar söyledi, şarkılar Müzeyyen’i söyledi. Seksen yıllık emeğiyle göğsüne yasladığı Türk Sanat Müziği’ne,
“İnsan sıkı tutmalı yüreğini; çünkü gitmesine izin verirse, çok geçmeden aklı da gider peşinden.” demiş Nietzsche. Kişisel kriz anlarında ilk
Sürekli üzüntü duyma, çaresizlik hissi, huzursuzluk, durgunluk, bitkinlik, yerli yersiz ağlama isteği, kontrol edilemeyen öfke nöbetleri, uyku bozuklukları, donuk bakışlar,
Yaz Filmleri Listesi! Sommaren med Monika (1953, Yön: Ingmar Bergman) Roman Holiday (1953, Yön: William Wyler) Rozmarné léto (1968, Yön: Jiri Menzel)
“Israr ediyorum: “kötü” filmlerin nasıl seyredilmesi gerektiğini öğrenin, onlar genellikle çok güzeldir.” Ado Kyrou Victor Erice’nin 1973 yapımı kadife gibi
Sevilen, çok sevilen ve her daim yanımızda olması istenilen babalarımızı sinema ekranında da sıklıkla izlemişizdir. Tek bir baba figürünün olmadığını,
Kaynak: BFI The Arsenal Stadium Mystery (1939) Yönetmen: Thorold Dickinson Two Half Times In Hell (1963) Yönetmen: Zoltan Fabri The Golden Vision