Bir “bomba” sinema için neyi ifade eder? [1] Natuk Baytan’ın kalıpçı-absürt sinemasının en etkili filmlerinden olan Korkusuz Korkak (1979) için bu soruyu sormak önemlidir. Sertliği ve tersliği ironik ifadenin merkezi yapan film, bir ifadesiz absürt söylem yaratır. Mülayim’in “orada olan” [2] kişiliği, politik-olmadan-politik filmin dikkat çeken söylemidir. Şeyleri dönüştüren, hatta makbul vatandaş olma yolunda ilerleyen Mülayim’in, direksiyonu bombaya kırması filmi okumamız için başlangıçtır. Mülayim dünyanın neresindedir?
Mesela Yani
Mülayim’in ezilmişliği gariptir. Hatta bundan zevk alacak bir pozu göstermesi bile mümkündür. Hayattan kopmuş olmanın ironiye hizmeti ilgi çekicidir. Mülayim, şeyleri birleştiremeyen ve dünyanın herhangi bir yerindeki absürt ağırlığı üzerine alan önemli bir karakterdir. Baytan sinemasının absürt sınırı yok olmuş tek karakteri, yaşamaya çalışmaktan çok sadece orada bulunandır. Bir karakter komedisinin imlenmesi Baytan sinemasının olmazsa olmazlarındandır. Sahte Kabadayı (1976) filminin işe yaramazı, Sakar Şakir’in (1977) tesadüfler silsilesinde savrulanı, Yedi Bela Hüsnü’nün (1982) gözü açık olanı. Kemal Sunal’ın canlandırdığı tiplerden farklı olmayanı ancak daha özeli buradadır. Dünyanın içinde olmanın trajedisini, treni kaçırmış olmanın anlamsızlığını, ezikleneni, ötekileşmiş olmanın farkında olmayanını, yitikleşmişken bile gülmenin -kamera arkasını bilmeye gerek var mıdır?- ifadesini yaratmayı tek bir ifadeye yükler. Mülayim’in meselaları, klişe bir güldürme şekli değildir. Onun dünyadan kaçma şeklidir. İnsanların tek eğlencesi olan söyleyişlerin, yıkıcı anlamıdır. Mülayim, sadece bir kez var olacaktır: Ölmenin parodisini yaparken. [3]
Öleceksin Be Öleceksin
Ölmenin parodisi, Korkusuz Korkak’ın belkemiğidir. Mülayim’in ölmeyi yaşamaktan ayırmayan anti-karakteri, buradaki yıkıcı olanın farkındadır. Kirasını ödeyemeyen, iş yerinde uzakta olan, sert olmak isterken kuklalaşan Mülayim, asık suratlı olmanın ne olduğunu iyi bilir. Artık yatağın altında olması gereken, dünyaya karşı – özellikle net kötü karakterlere karşı- savunmasız olandır. Ölmek, bir şeylere karşı savunma alma biçimidir. Mülayim, ölüme ilk tepkisini verirken absürt olanın tüm ifadelerini yerle bir eder. Yaşama süresinin pazarlığını yapar, kendini unutmanın derdine düşer. Ölmekten bahsedilecek her alan, onun yaşama tutunmanın söylemini yaratır. Sinema size absürt bir ifade verirken, özellikle trajik bağlamı saklıyorsa burada güçlü bir imge yatar. [4] Mülayim’i sevmek zorundadır alımlayıcı -belki Sunal yüzünden- ama Mülayim’in sevgisine ihtiyacı yoktur. Dünyada olmayı bile becerememiş (!) bir karakteri, filmin herhangi bir yerindeki kadrajı bile sevmez. Ama şeyler için tehlikeli olan, yine de dünyada olmak çabasıdır. Bu çaba, Mülayim için uğraşsızdır. O zaten “orada olmanın” trajiğine gömülüdür.
Giderim Ama Defolmadan
Kiralık katil… Mülayim’in şeyleri uzatmak istemeyişinde garip bir imge vardır. Burada, tuttuğu katilin karikatürleşen ifadesi, onu hazırlar. Yağmurlu havada ve herhangi bir salı günü ölmek istemeyişin absürtlüğü filmi sarar. Bir kere katil tutulmuştur, her şey hazırdır. Üstelik Mülayim’in özel isteği ile kendi katiliyle tanışık olması reddedilmiştir. Burada onunla tanışık olmama(k) isteği, ölümü kabulleniş anlamı taşımaz. Bu salt absürt olana hizmet de değildir ki Mülayim bile farkında değildir. Katil, artık Mülayim’in kendince önemli oluşunun altını çizer. Çünkü artık ölüm, Mülayim’i takip eder. [5] Bir alımlayıcı için bu kadar absürt ifadenin ağırlığı, sınırsız oluşunda yatar. Baytan sinemasını bilenler, absürt oluşun sınırsızlığının farkındadır. Korkusuz Korkak filminde ne bomba bombadır, ne ölüm ölümdür, ne sinek sinektir. Alımlayıcı absürt olanı abartmak zorundadır: Çünkü Mülayim de dahil herkes anlamsızlığın farkındadır. Dilenciden borç istemek bile yeterlidir! [6]
Teberru Yaz
Mülayim’in ötekinin farkındalık alanına girmesi nasıl olur? Alımlayıcı -burada siz tabii- Mülayim’in sahte ölümü kabullenişiyle bir kahraman olacağı yanılgısına çokça düşer. Mülayim ne mit karakteridir, ne politik bir varlık. Onun için önemli olan bombayı patlatmış olmak değil, bombayla patlamış olmaktır. Ama ölümü istemenin ironisini anlayamaz. Piyangosunu kazanmış bir varlık olarak dikkat çeker. Artık sert olan yerini ters olana bırakır. Çünkü işin içinde bir terslik olmak zorundadır. Ne zamanki kaçınılmaz ifadeyi anlar, artık şeyler aynı olmaz. Oradan geçen biri olarak Mülayim, ifadeleri yüklenir. Patronu sıkıştırır, ifadesiz kaldığı tüm etik kodlar onun alanına girer. Hep kanmış biri olarak, artık kandırmanın peşindedir. Dik gelen bir paranın masumiyeti ve kıçı kırık bir bombanın caniliği arasında yaşar.
Soğuğa Dikkat Et, Kilo Almaya Bak
Artık ideal-bir-onlar [7] kümesine giren Mülayim için fazla bir şey kalmaz. Kahraman olmanın tadını çıkararak, kök söktüren bir karaktere bürünür. Kaba-ironik alan, Mülayim’i sırtlayacaktır. Onu rezilleştiren parasızlık, piyangoyu kazanmasıyla düze çıkmaz. Piyangonun parası “içine edilmesi gereken” alandadır. Mülayim’in burada ne aradığını netleyen şey budur. Mülayim için politik-ironik ifadeyi yaratan “para” artık yok olur. Mülayim oradan geçen olmanın mahkumudur. Bir treni kaçırmanın parodisiyle açılan mizansen, artık kahraman olmuş bir anti-kahramanın kutlanışıyla son bulur. Mülayim insanların gözündeki palyaçoluk imajından kurtulur, ama daha büyük bir palyaçoluk mizansenine girer. Bomba patlar, hiçbir şey olmaz! “Seni koruyamazsam ölürsün” der, [8] Bu kadar basit.
SON NOTLAR
[1] Bomba, Korkusuz Korkak’ı diri tutan imgedir. Burada ilgi çekici olan “bomba”nın yarattığı anlamdır. Kargaşayı, ölümü ya da yıkıcı olanı göstermez. Sadece Mülayim’i hatırlatmanın yoludur. Ki artık kahraman takma adını alır: Bombacı Mülayim.
[2] Ben, Mülayim’i hep Korkusuz Korkak filmine denk gelmiş biri olarak hayal ettim. Bir gün oradan geçti ve film ona ait oldu.
[3] Daha fazla yaşamak isterken bile absürdü tanrılaştırır Mülayim. Altı ay, yedi aydan küçük değildir.
[4] Kamera güleni-eğleneni yakaladı. Kayıt bitti, herkes uzaklaştı. Sinema ya kadrajın dışında ya da açıdan uzaktaysa?
[5] Mülayim ölmeyi tanırken mi kahramanlaştı, yoksa öleceğini bilmesine rağmen ölmek isterken mi?
[6] Dilenciden borç istenebilir, normaldir. Sonuçta kendi parası. Dememiz o ki, Mülayim’i var eden bir ifadedir bu: Ciddi olmak istememek!
[7] Mülayim, o kadar ezik çizilmiştir ki ona psikolojik şiddet uygulayanları bile bağrına basar. Sanki işimiz bitsin de gidelim der gibi.
[8] Bu repliğin bende yeri başkadır. Çünkü tüyleri diken diken eden bir gerçekliğe sahiptir. Abartmadan orada olamam, yeter ki bir filmi okurken onunla savaşayım.