Buñuel sinematiğinin Meksika ayağındaki filmi Nazarin (1959) için söyleyecek çok şeyimiz var. Bir “iyi insan”[1] olmanın edimsel ve imgesel kısmını yaratmak isteyen Nazarin’in istemi, diğer insanlarla çatışacaktır. Nazarin sistematik dinsel öğretinin çokça dışına çıkıyor gibi gözükse de aslında içsel olanını korur. Bu ikili(k) sıkça çatışır ancak çatışma alanı ötekine gözüken edimsel kısımdadır. Nazarin alımlayıcı için ne ifade eder? Hâlâ yaşıyorken öğretiye sıkıca tutunmak isteyen ama onunla dönüşen kişiyi mi? Yediği tekmeye, yumruğa karşılık vermeyerek kızışmayı engellemek isteyeni mi? Sadakanın etik alanını – onunla çoğalarak / sadaka verenin sadakasını ve evrensel iyi olanı korumak – gösteren mi? Başlayalım.
Alışılmışın Dışında Bir Rahip (Alışıldığında?)
“Bana göre Nazarin insanlık dolu harika bir adam. Onu gerçekten seviyorum. Daha önce söylediğim gibi o bir rahip ama başka bir şey de olabilirdi. Polis dışında her şey, herhangi bir şey.”[2]
Gabriel Figueroa’nın açısı – sinematografi ile – Nazarin’i kaldığı otelin içinde perdeye getirir. Nazarin, alışık olandan uzakta dünyevilik-dışı gözükür. Tek tük elbise – çalınmayan tek eşyası – dağınık oda, yatak ve azı. Tanrı yolunda ve bilinenden, herkesçe kabul edilmiş dinsel bilgiden uzakta olmamasına rağmen “ötede” görünür. Bu yaratı için ilk sorumuz ve cevabımız (!) olmalıdır. Nazarin’i sistematik olarak ötekileştiren dinsel alan – otorite veya bilginin kendisi – doğruluğuyla ne kadar tutarlıdır? Şöyle söyleyelim, peder salt saf iyiliğin mi peşindedir yoksa kafir olma yolunda emin adımlarla ilerleyen, Buñuel’in katı Cizvit eğitimi almış ve tanrıtanımaz kişiliğine bürünen kişi midir? Buñuel her ne kadar yaratılarının kesinkes herhangi bir anlama gelişine karşı olsa da [3] bizce Nazarin, saf iyiliğin yanındadır. İşte tam da bu nedenle yanılır çünkü dünyadadır. Peki edimsel olanı, tanrısı için daha iyi ve gerekli olanı başka nerede sağlayabilir? Dünyadan başkası değildir bunun cevabı. O, çok erken uğramıştır dünyaya ya da erkenden gitmemiştir.
Mea Culpa Mea Maxima Culpa
“Nazarin çok saf, çok kutsal.”
Roman katolik apostoliği Nazarin için her şeyden önce – Buñuel’deki ironiyi bilsek de [4] – tanrı vardır. Bu kutsal oluşun peşinde yaşamını sürdürür. Evet yaşamının ekrana yansıyanı alımlayıcı için gariplik ve sıradanlık (alışıldık olmayan bir sıradanlık için bazı şeyleri zorlamamız gerek) arasında gidip gelir. Tam burada yaratı için ayrı – yolunda giderken bile – bir parantez açıp Beatriz ve Andara’dan bahsedelim. Beatriz, Nazarin’in kaldığı otelde çalışan biridir. Sevgilisi Pinto’nun onu aldatmasıyla şoke olur ve aynı açıda Nazarin’e kayarız. Bu kayma sıradan bir ifade değildir, Godard’ın dediği gibi etik bir imleyeni [5] barındırır. Nazarin’in aldanmış olabileceği izlenimini gösterir bizlere. Ancak ne Nazarin, ne kamera, ne metin, ne de alımlayıcı böyle düşünmeyecektir. O kendiyle sıkça yalnızken bile sorgulamayacaktır. Zamanı geldiğinde, düşmüş olacağını hissettiğinde ve farkındalık gözüktüğünde işler değişecektir. Andara ise oteldeki fahişelerden biridir. İşlediği suçtan sonra Nazarin’in odasına kaçar. Doğal olarak bu oda kutsal olanı anımsattığı için suçla ilgili herhangi bir çağrışım alanı yaratmayacaktır. Nazarin’in burada yaşıyor olması yeterlidir buranın kutsal ifadeyi sağlaması için. Ancak peder için kutsallığın çanları acı acı çalmaya başlayacaktır. Çünkü bu dinler tarihinde çokça olmuşsa da kutsal alana bir kez daha “kan” girmiştir. Nazarin dünyasal kodlarla artık bir suçludur. Bunu bilir ve gider. Daha kutsal bir alana geçer: Yola!
Tahmin Değil Bilme
“Sonunda şüphe ediyor. Benim için filmde önemli olan şey bu. Çok güçlü inançları var ve sonunda da bir şüphe anı.”
Nazarin’in amacı nedir? Bir öğretinin tüm gereklerini yerine getirmek. Peki onun yaşadığı yer ve insanlar için – kendini İsa olarak görmüyorsa ve hobileri arasında yanağını öbür yana çevirmek yoksa – bu ne kadar “gerçekleştirilebilecek” bir amaç olarak gözükür. Bu sorunun yanıtı zor değil ancak bizim için gerekli olan bu değil. Nazarin gerçekten mâsum mudur? Tabii ki de hayır. Onun için amaç, kendisini aşar. Artık yoldayken, Beatriz ve Andara onun yardımcısıyken düşünecek çok şey vardır. Her akşam öğretinin ifadelerini on(lar)a sıralar. Saf iyi oluşun, dünyevi olandan uzaklaşmak gereğinin ifadelerini sıralar. Ancak kutsal olanın bilginin kendisi olduğunu sürekli ifade eder. Burada her dinsel olanın, tanrının sözünün artık kişiyle birlikte kutsal olarak görülmesinin garipliği başlar. Kilisesinden ve rahiplik vasfından azledilen Nazarin, düşmüşken bile kutsallığından bir şey kaybetmez. Andara’nın akrabalarının çocuğunu iyileştirdiği düşünülen Nazarin, bunu kesin bir dille reddeder.[6] Çabalarının, şeyleri iyi ediyor olmanın erdemini tanrısal olana bırakır. Çünkü varlığının tanrısının karşısında neredeyse bir hiç olduğunu bilir. Ancak bir şeyler ona çoktan yapışmıştır ve bundan sadece kaçarak kurtulabilir. Ama nereye?
Şüphe Etmek
“Doğal olarak geçmişini inkâr etmek istemiyor, bu yüzden sadakayı kabul ediyor. Bana göre şüphe sadaka almayı kabul etmeyi reddetmek. Sadakaya her zaman değer verdi ve sonunda sadaka almayı reddediyor. Bu çatışma değerlerini ve yaşamının anlamını reddetmesi benim için çok ilginç. Her şeyi sonsuza dek bırakmak istemesi normaldir. Bir kez şüphe etmesi benim için yeterlidir. Yatakta uyuyakalan biri gibi. Sigarayla yatakta uyuyakalıyorsun. Sönebilir ya da evi yakabilir. Şüphe bu sigara gibidir, hiçbir şey olmayabilir ya da her şeyi yok edebilir. İfade etmek istediğim şey buydu.”
Bir yaratı sadece tek bir sahne içindeyse? [7] Sadece son iki dakika yaratının özüdür. O şüphe, Nazarin’e doğru yaklaşan kamera. Sadaka almalı mı? Hep aldı, ki hem filmin düzlemi hem de yazılana göre – bir filmin kaderi çokça yazılandaysa eğer – başına türlü belâlar geldi. Belâlar gelmesi normaldir çünkü dinsel olan için varlık acı çekendir. Acı çekmekle ruh kurtulur, İsa için de olan buydu. Nazarin acı çekeceğini bilir, onu mutlu edecek de budur. Bu yüzden şüphe etmek o ân için yeterlidir. Şüphe eder, ancak “inkâr” etmekten çekinir. Çünkü buraya kadar kabul ederek gelmiştir, sonrası da böyle gidecektir. Nazarin o ufak şüphesinden pişmanlık duyar mı diye sorsak peki. Şüphe inanç için gereklidir, bu onu yükseltir. Varlık tüm düşüşleri ezberleyerek düşmeyi öğrenir. Ya da klasik bir ifadeyle “cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.” Nazarin kendinin kutsal sayılmasını reddeder, kayrılmayı istemez, sadece bir kez konuşur ve ısrar etmez. Nazarin herhangi biridir!
DİPNOTLAR
[1] Dinsel bir anlam ile. Yoksa ötekince Nazarin kötüdür. Herkese aynı gözükmenin – kulağa basit gelebilir – imkansızlığıdır bu.
[2] Buradan itibaren paragraf başındaki tüm alıntı cümleler için bkz. (Buñuel üzerine düşünmek isteyenler tamamına bakabilir, bizi bu film üzerine ilgilendiren kısım dakika 27:57 / 29:47)
[3] Buñuel sıkça estetik temellendirmeden uzak durdu. İçerik ve söylediğini bilmek. Kendisi için yazılanları merak etti ancak ona bakanla (seyirciyle) ilgilenmedi.
[4] Tanrıtanımazla tanrı savunan aynı masaya oturur. Birbirlerini izlerler ve sonra ayrılırlar. Bir olay olmuş mudur? Evet, oturmuşlardır vs.
[5] “Herhangi bir kamera kaydırması benim için eninde sonunda ahlâki bir meseledir.”
[6] Nazarin burada övgüyü kazanır. Çok güçlü bir duvardır bu. Hatta Buñuel’in dediği Katolik Ödülü’nü bile hak eder.
[7] Sadece tek bir açı, filmin tamamına dâir konuşur. Olağanüstüdür.