Hep birlikte sinemanın henüz yeni doğduğu zamanlara bir yolculuk yapalım. Yedinci sanat olarak kendi kimliğini ve tarzını oluşturamamış sinema, bu sancılı zamanlarda kendisine en yakın anlatı türü olan tiyatroyu taklit ediyordu. Bir Victor Heerman filmi olan Animal Crackers (1930) ise bu erken dönemi en çıplak hâliyle izleyebileceğiniz filmlerden bir tanesi. George S. Kaufman ve Morrie Ryskind’in aynı adlı Broadway müzikalinden uyarlanan bir müzikli-komedi olan film aynı zamanda dönemin komedi türündeki oyunculuk metodunu neredeyse icat ettiklerini söyleyebileceğimiz Marx biraderleri de başrollerine taşır. 1929 sonrası Hollywood’da sesin sinemaya yeni yeni dahil edildiği tarihlerde Animal Crackers, izleyicinin müzikal türündeki sesli sinema ile tanıştığı ilk filmlerden biridir. Tarihsel olarak ilkel duruşuna karşın, filmin kendisi cazibesinden hiçbir şey kaybetmemiş, ne müziklerinin ne de esprilerinin modası geçmiştir. Afrika’da bir kaşif olarak başarılara imza atan Captain Spaulding’e atfedilmek üzere lüks bir malikanede düzenlenen bir partide değerli bir tablonun kaybolması üzerine olayların geliştiği film, bu absürt olay örgüsüne absürt şakalarını da yakıştırmaktan geri durmaz. Kelime oyunları, bel altı el kol şakaları, hakaretler, ironiler, evin hanımı ile güreş müsabakası, evlilik ile geçilen dalgalar, ayılmalar, bayılmalar ve daha niceleri Marx biraderlerin sonsuz enerjisi ile birleştiğinde ortaya zamansız bir müzikli-komedi çıkıyor. Dilimizden düşmeyen Hello, I Must Be Going ve Hooray for Captain Spaulding gibi şarkılar ise sadece pastanın çileği değil, bütünün tamamlayıcı son parçaları oluyor. Görücüye çıktığı dönemde de izleyici tarafından büyük bir heyecan ve beğeni ile karşılanan Animal Crackers, köklü Paramount stüdyolarının çıkardığı en iyi filmlerden biri olma iddiasını hâlen sürdürmekte.