Hayatını sinema üzerine kuran arkadaşım Ozan Yunus Engin’e yazlık sinemada izlediği ilk filmi sorduğumda 1996 yılında Yavuz Turgul’un yazıp yönettiği Eşkıya filmi cevabını verdi.
Şanslı olduğunu düşünüyorum; sinemamızın mihenk taşlarından birini serin bir yaz akşamında izlemenin güzelliği başkadır nitekim.
Günümüze kadar televizyon kanallarında birçok kez gösterilen filmi hâlâ izlemeyen varsa diye birkaç kısa cümleyle bahsini yapayım;
Türkiye Sineması’nın gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden biri sayılıyor Eşkıya (1996). Yönetmen koltuğunda; Muhsin Bey (1987), Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni (1990), Gönül Yarası (2005) gibi sinemamızın kült filmlerinin de yöntmeni olan Yavuz Turgul oturuyor. Eşkıya, Baran’ın (Şener Şen) Cudi Dağ’ında jandarmaya yakalanması ve 35 yıl boyunca demir parmaklıklar ardında yatmasının ardındaki gerçekleri, beraatinden sonra gittiği köyünde hiç kimseyi bulamayıp İstanbul’a gelmesinin ardından yaşadıklarını anlatıyor. Sevdiği kadın Keje’yi arayıp bulduğunda yüz yüze geldikleri sahne, çoğu izleyenin kalbine bir yumruk oturtmasıyla meşhurdur. Doğu-Batı farkı, zamanın değişmesi ve bazısının değişen zamana uyması, ama bazısının da hep olduğu gibi kalması gerçeği var Eşkıya’da.
Nurbanu Gürsoy