Açıkhava sineması bizim jenerasyona biraz uzak bir kavram. Filmlerden görüp, yaşça büyüklerden duyduğumuz kadarıyla kafamızda oluşan bir imge var, ama yine de bu imge de belli belirsiz. Her ne kadar günümüzde de çeşitli organizasyonlar kapsamında bu nostaljik aktivite canlandırılmaya çalışılsa da yine de o eski zamanların ruhunu tam manasıyla yakalayabilmek mümkün görünmüyor.
Özel dosyamızın benim payıma düşen kısmında da işte bu ruhu yakalayabilmiş birisiyle görüşme şansını yakaladım: Neşe Abla. Neşe Abla henüz ufak yaşlarda Merter’deki açıkhava sinemasına başta teyzesi olmak üzere tüm ailesiyle bolca gitmiş. Özellikle 6-7 yaşlarındayken fazlasıyla yerli melodrama maruz kaldığını söyleyen Neşe Abla’nın küçük yaşına karşın etkisinde kaldığı film ise bir Hollywood komedisi olmuş: The Apartment. Her ne kadar Merter’deki sinemada çok fazla Ferdi Tayfur filmi izlese de Billy Wilder’ın yönetmenliğini üstlendiği ve Jack Lemmon’ın leziz performansıyla akıllarda kalan filmi hatırladığı zamanlar, hanımefendiyi bugün bile ziyadesiyle mutlu ediyor.
İsterseniz konusu açılmışken filmi de kısaca anımsayalım. 1960 yapımı filmin başrollerinde Jack Lemmon’a Shirley McLaine ve Fred Macmurray eşlik ediyor. New York’ta büyük bir sigorta şirketinin çok sayıda çalışanında biri olan Bud Baxter (Lemmon), Manhattan’daki dairesini şirketteki üst düzey yöneticilerin ufak kaçamaklar yaptığı bir garsoniyer haline getirmiştir. Şirket patronunun kendi evine getirdiği kız, Baxter’ın hoşlandığı asansör görevlisi Fran olunca işler daha da karmaşıklaşır ve ortaya komediyle romantizmin başarılı bir biçimde harmanlandığı güzel bir seyirlik çıkar.
Can Bediroğlu