2019, tarihin kavşak noktalarından biri olabilir ve 2025 sonrası, tarihin en büyük dönüşümlerinden biri yaşanabilir. . Meselâ dünya nüfusu yeniden şekillenerek; para, piyasa, ekonomi, toplumsal hayat, devlet, yerel yönetimler, ordu, istihbarat, hukuk her şey yeniden yapılanabilir. Din, ahlak algısı, okul, sağlık, aklınıza gelen her şey…
Humonoid’ler geliyor, Siborglar (sibernetik organizmalar) aramızda dolaşmaya başladı bile.[1]
İster yapay zekâ, sibernetik organizma, ister daha basit bir ifadeyle insansı robot diyelim; ne şekilde adlandırırsak adlandıralım, bu makinelerin oluşturulma amaçları, sadece insan hayatını kolaylaştırmak mıdır? Onlar, insanın yaratılışından beri peşine düştüğü ölümsüzlüğün, doğaya hükmedebilmenin ve hatta insanoğlunun yaratıcı rolüne bürünerek “tanrılaşmak” istemesinin bir tür dışavurumu değil midir?
Her ne sebeple olursa olsun, yapay zekâlar yeni bir dünya düzeninin ya da dünyada yaşanacak büyük bir kaosun habercisi olabilir. Bu durum, bilim kurgu türündeki Terminatör, Robocop, Matrix,Ex Machina gibi birçok filme de konu olmuştur.Yönetmenliğini Steven Spielberg’in yaptığı, bilimkurgu türündeki Artificial Intelligence filmi de bunlardan biridir. Filmde sadece fiziksel olarak değil, duygusal donanımıyla da insansı bir organizma olan David karşımıza çıkar. The Sixth Sense, filminden tanıdığımız Haley Joel Osment, çok başarılı bir şekilde içselleştirerek hayat verir David’e.
David; yapay zekâ üreten bir firmada çalışan mühendislerden birinin oğlu ölümcül bir hastalığa yakalanıp dondurulduğunda, onu üreten mucidi tarafından bu aileye evlâtlık olarak verilir. Programındaki yazılımla David, ailesine, özellikle annesi Monica’ya koşulsuz bir sevgiyle bağlanır. Ancak, ailenin asıl çocuğu iyileşir ve evine döner. Göz ardı edilen durum işte o zaman ortaya çıkar. David, sadece bir sevgi yumağı değildir; o aynı zamanda kıskanabilen, öfkeyle intikam alabilecek bir organizma, yani tam bir insansıdır. Nitekim ailenin esas çocuğunu kıskanır ve onun hayatını tehlikeye atacak davranışlar sergiler. Bunun üzerine aile, David’i bir ormana terk eder. Bu sahnede insanın tam bir itaatle kendine bağladığı ve oluşturduğu bir varlığa, etik olmayan bu davranışı, bir takım soruları akla getirir.
Gelecekte yapay zekâlarla iç içe yaşarsak onların hakları da korunacak mıdır?
Dahası, onlar da insanlar gibi haklara sahip olacaklar mıdır?
Bir suç işlediklerinde nasıl yargılanacaklardır?
Yaptıklarının sorumluluğu onlara mı yoksa sahiplerine mi ait olacaktır?
Hatta cinsel istismara maruz kalmaları söz konusu olabilir mi?
Alex Garland’ın 2014 yapımı bilimkurgu filmi Ex Machina, yapay zekânın duygusal boyutun ötesinde cinsel boyutunu da mümkün olabileceği bir teorinin önünü açmıştı. Filmde, İnsanın duygusallığı ve cinselliğinin, bir makinadan bile etkilenebilecek basitliği ve aynı zamanda karmaşıklığı ve de zayıflığı, kendi yarattığı ancak kendinden daha az zeki olana karşı zaafı, bir nevi yenilgisini özetleyen bir durum göz önüne serilmişti. Cinsel hassasiyet verilmiş ama üremesi mümkün olmayan robotlar… Belki de kaynakların hızla tükendiği bir geleceğe doğru giderken azaltılmış ve kontrol altına alınmış bir insanlık hedefi…
Sibernetik ve organik canlıların birlikte paylaştığı bir dünya… Bu dünyada düzeni sağlamak için oluşturulabilecek siber ceza hukuku… Yeni bir siber kolluk kuvveti… Bunlar, şimdilik birer ütopya olabilir; ama dünya hızlı bir şekilde yeniden değişime ve dönüşüme uğruyor. Ve bütün bunlar enformasyon çağında yaşadığımız süreçlerin birer yansımadır. Toplumlar kol gücünden makine gücüne ve şimdi de teknolojiyle birlikte bilgi merkezi bir dünyaya doğru hızla ilerlemektir. Yeniden inşa edilen bilgi merkezli bu dünyada kendimizi en iyi işi bir şekilde konumlandırmamız dileğiyle… İyi seyirler.
Halil Dusak
[1] [1] https://t24.com.tr/haber/akit-yazari-dilipak-humonoidler-geliyor-siborglar-aramizda,787796