Netflix, eski filmleri yeniden çevirme eğiliminde ve bunlardan sonuncusu Aaahh Belinda oldu. Asıl çevrimi 1986 yılında, yönetmen Atıf Yılmaz ve senarist Barış Pirhasan’ın iş birliğiyle hayat bulur. Ataerkil toplum eleştirisi içeren ve feminist film teorisinde yer alan filmin yeniden çevrimi, hikâyenin sosyolojik derinliğinden yoksun bir yapım olarak karşımıza çıkıyor.
80’li yıllarda liberalleşme eğilimleri sinemadaki kadın karakterlerine ve hikâyelerine yansır. Bu dönem Atıf Yılmaz, Adı Vasfiye (1985), Aaah Belinda (1986) ve Hayallerim, Aşkım ve Sen (1987) filmleriyle “kadın temalı düşsel fantazya üçlemesi”ni çekerek kadınların içsel dünyalarına odaklanan hikâyeler anlatır. Bu filmler, cinsiyet eşitliğine öncelik verirken aynı zamanda farklı anlatım teknikleri ve tarzıyla da yerli sinemada özel bir yere sahip. Bu sebepten yeniden çevrim hâli göz ardı edilemezdi. Aaahh Belinda’nın yeniden çevrilmesinin arkasındaki motivasyonun daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmaya odaklanan ticari bir yaklaşım olduğu açık. Buna karşın iyi bir ana akım filmi olduğu konusunda da şüphe uyandırıyor.
Konusu itibariyle başarılı bir tiyatro oyuncusu olan Dilara (orijinal versiyonunda ismi Serap) şampuan reklamı çekiminde kendini gizemli bir şekilde bambaşka bir hayatın içinde bulur. Orijinalinde Müjde Ar’ın canlandırdığı rolü yeniden çevrimde Neslihan Atagül oynuyor.
Daha ilk sahnelerde, Serkan’ın Dilara’ya söylediği “rolden çıkmayı unutma, bir de sonra Handan’la uğraşmayalım” repliğiyle, seyirciyi şaşırtabilecek olan orijinal geçişin tüm sürprizi bozuluyor. Film, kompozisyon açısından bakıldığında da sürekli seyircinin merak etme refleksini kırma eğiliminde. Setteyken bir anda kendini Gülveren ailesinin banyosunda bulan Dilara’nın yüz ifadesi yerine ilk önce ortamın değiştiğini görüyoruz. Aynı şekilde final sahnesinde önce set ışığını sonra Dilara’nın ifadesini görüyoruz. Bu anlatım tekniği, seyircinin merak duygusunu tetiklemek yerine onu doyurmaya çalışarak hikâyenin temposunu yavaşlatıyor. Nitekim, seyirci önceden bilgi sahibi olduğu için olayların gidişatıyla ilgili daha az merak duymaya başlıyor.
Elbette ki bu durum bilinçli bir seçim. Fakat kaçırılan bir nokta var: Ortamın değişimine odaklanmak veya devamlı bir aksiyon sahnesi eklemek (zimmetine para geçirmesi ve eniştesiyle yaşadığı ilişki) karakterlerin gerçekçiliği ve duygusal dünyasının derinlemesine işlenmemesine yol açıyor. Oysa ki karakterlerin iç dünyalarının açığa çıkarılması, seyircilerin karakterlerin duygusal durumlarına ve karşılaştıkları zorluklara daha fazla bağlanmasına yardımcı olur ve hikâyenin anlatımı daha güçlü hale gelir.
Karakterlerin kompozisyonlarına gelecek olursak; karakterler arasındaki ilişkilerin ve çatışmaların gerektiği gibi derinlemesine işlenmediği izlenimini veriyor. Dilara, Handan’ın ailesi ve tiyatro ekibinin bir araya gelip yüzleştikleri herhangi bir sahnenin olmaması bu fikri destekliyor. Üstelik “biz öğrendik, sen evliymişsin, iki de çocuğun varmış” gibi kısa bir sahneyle yüzleşmenin geçiştirilmesi karakterlerin gerçekçi bir şekilde ele alınmasının önüne geçiyor. Dahası, Neslihan Atagül’ün olmadığı tek bir sahnenin yer almaması, filmin diğer karakterlerin üzerine eğilmediği fikrini daha da pekiştiriyor.
Yüksek tempolu ve hızlı kesmelerle anlatılan önemli sahnelerden bir başkası: Dilara’nın ev işi yaptığı sekanslar ve dunganga sahnesinin hızlandırılıp birleştirerek sunulması. Ev işi sahneleri, kadınların toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle ev işlerine ve bakım işlerine yüklenmeleri konusundaki cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmeyi amaçlayan sahnelerdir. Dunganga sahnesi ise korkunun toplumdaki güç dengelerinin pekiştirilmesindeki etkisini metaforik bir dille anlatmaktadır. Yeniden çevrim, orijinal versiyonun edindiği dertleri taşımak ve izleyiciye aktarmak niyetinde olmadığı izlenimini veriyor.
İki film arasındaki önemli farklardan biri, çocukların olaylara yaklaşımı. Orijinal versiyonunda annelerinin farklı davranışları, çocukları endişelendiren bir durumken yeniden çevrimde çocuklar bu duruma gülebilen ve alay edebilen bir yaklaşım sergiliyorlar. İlki daha gerçekçi ve duygusal bir tepkiyken ikinci versiyonda daha kayıtsız kalabilen bir yaşam biçimi ortaya çıkıyor. Filmin bu eksende ilerlemesi yeniden çevrim versiyonunu daha ilginç kılabilirdi. 80’lerdeki aile yapısıyla günümüz kıyaslandığında, çocukların ellerindeki tabletlerden çok daha öte bir konu zenginliği barındırıyor. Bu tür bir yaklaşım, izleyiciler için filmi daha anlamlı bir deneyim hâline getirebilirdi.
Aaahh Belinda’nın yeniden çevrimi, orijinal filmin sosyolojik ve feminist temalarını yitirerek yüzeysel bir şekilde yeniden yapılandırılmış olması sebebiyle filmin hayranları için hayal kırıklığı yaratacak gibi gözüküyor.