Fil'm Hafızası
  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • BİZ KİMİZ?
    • EKİBİMİZ
    • GÖNÜLLÜLÜK İLANLARI
  • FİLM ÖNERİLERİ
    • Aksiyon / Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu / Fantastik
    • Biyografi / Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku / Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik / Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç / Gizem
    • Western
    We Live in Time (2024)
    Drama

    We Live in Time (2024)

    Selin Tanyeri
    2 gün önce
    Aniara (2018)
    Film Önerileri

    Aniara (2018)

    Nesrin Karadağ
    6 gün önce
    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)
    Film Önerileri

    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)

    Büşra Soylu Küçükkaya
    6 gün önce
    Click (2006)
    Film Önerileri

    Click (2006)

    Merve Çolak
    1 hafta önce
    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)
    Film Önerileri

    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)

    Tuba Büdüş
    2 hafta önce
    Eddington (2025)
    Western

    Eddington (2025)

    Serkan Kalender
    2 hafta önce
  • SİNEMA YAZILARI
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • 31. Altın Koza
    • Analiz
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosya
    • Röportaj
    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)
    Eleştiri - İzlenim

    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)

    Selin Tanyeri
    2 gün önce
    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)
    Sinema Yazıları

    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)

    Nesrin Karadağ
    6 gün önce
    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden
    Sinema Yazıları

    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden

    Büşra Soylu Küçükkaya
    6 gün önce
  • HABERLER
    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”
    Haberler

    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”

    Evin Arslan
    3 saat önce
    Edgar Wright İmzalı The Running Man’den Fragman Geldi
    Haberler

    Edgar Wright İmzalı The Running Man’den Fragman Geldi

    İrem Naz Güvel
    13 saat önce
    Adana Altın Koza’ya Başvurular Başladı
    Haberler

    Adana Altın Koza’ya Başvurular Başladı

    Nazlı Esen Albayrak
    1 gün önce
  • KISA FİLMLER
    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)
    Kısa Filmler

    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)

    Deniz Tolga Güneysu
    2 ay önce
    Lucky Fish (2022)
    Kısa Filmler

    Lucky Fish (2022)

    Ayşe Şimal Gürdamar
    10 ay önce
    Sousaphone (2019)
    Kısa Filmler

    Sousaphone (2019)

    Yiğit Aksan
    10 ay önce
  • SPOTIFY
    • Playlists
    • Podcasts
  • ETKİNLİKLER
    • Dinner Talks
    • Fil’m Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • GALERİLER
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İLETİŞİM
No Result
View All Result
  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • BİZ KİMİZ?
    • EKİBİMİZ
    • GÖNÜLLÜLÜK İLANLARI
  • FİLM ÖNERİLERİ
    • Aksiyon / Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu / Fantastik
    • Biyografi / Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku / Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik / Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç / Gizem
    • Western
    We Live in Time (2024)
    Drama

    We Live in Time (2024)

    Selin Tanyeri
    2 gün önce
    Aniara (2018)
    Film Önerileri

    Aniara (2018)

    Nesrin Karadağ
    6 gün önce
    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)
    Film Önerileri

    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)

    Büşra Soylu Küçükkaya
    6 gün önce
    Click (2006)
    Film Önerileri

    Click (2006)

    Merve Çolak
    1 hafta önce
    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)
    Film Önerileri

    Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025)

    Tuba Büdüş
    2 hafta önce
    Eddington (2025)
    Western

    Eddington (2025)

    Serkan Kalender
    2 hafta önce
  • SİNEMA YAZILARI
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • 31. Altın Koza
    • Analiz
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosya
    • Röportaj
    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)
    Eleştiri - İzlenim

    Yalnızlıktan Yakınlığa: Fallen Leaves (2023)

    Selin Tanyeri
    2 gün önce
    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)
    Sinema Yazıları

    Çürüyen Düzenin Aynası: New Order (2020)

    Nesrin Karadağ
    6 gün önce
    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden
    Sinema Yazıları

    Polizei (1988): İki Coğrafya, Bir Beden

    Büşra Soylu Küçükkaya
    6 gün önce
  • HABERLER
    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”
    Haberler

    M3GAN 2.0’ın Yönetmeni Gerard Johnstone: “Bu Film Çok Daha Zorlayıcı”

    Evin Arslan
    3 saat önce
    Edgar Wright İmzalı The Running Man’den Fragman Geldi
    Haberler

    Edgar Wright İmzalı The Running Man’den Fragman Geldi

    İrem Naz Güvel
    13 saat önce
    Adana Altın Koza’ya Başvurular Başladı
    Haberler

    Adana Altın Koza’ya Başvurular Başladı

    Nazlı Esen Albayrak
    1 gün önce
  • KISA FİLMLER
    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)
    Kısa Filmler

    Mattia Ahmet Minguzzi Belgeseli (2025)

    Deniz Tolga Güneysu
    2 ay önce
    Lucky Fish (2022)
    Kısa Filmler

    Lucky Fish (2022)

    Ayşe Şimal Gürdamar
    10 ay önce
    Sousaphone (2019)
    Kısa Filmler

    Sousaphone (2019)

    Yiğit Aksan
    10 ay önce
  • SPOTIFY
    • Playlists
    • Podcasts
  • ETKİNLİKLER
    • Dinner Talks
    • Fil’m Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • GALERİLER
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İLETİŞİM
No Result
View All Result
Fil'm Hafızası
No Result
View All Result
Home Sinema Yazıları Röportaj

“Küçük Şeyler” Üzerine Bir Röportaj

Hilal Önal Hilal Önal
6 yıl önce
Röportaj, Sinema Yazıları
Okuma Süresi: 9 min
0
0
“Küçük Şeyler” Üzerine Bir Röportaj
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsapp'ta Paylaş

Adana, Ayvalık, Antalya ve Malatya film festivallerinde büyük bir beğeniyle karşılanan Küçük Şeyler filminin yönetmeni Kıvanç Sezer, oyuncuları Başak Özcan ve Alican Yücesoy ile film vizyona girmeden önce, siz okuyucuların da keyif alacağını düşündüğümüz ve bizim için de oldukça keyifli geçen bir söyleşi gerçekleştirdik.

İlk filmle güzel bir çıkış yakaladıktan sonra, ikinci filmle de bunu sürdürmenin biraz zor olduğu söylenir. Ama Küçük Şeyler adından çok güzel bir şekilde söz ettirdi. Adana’da, Antalya’da ödüller aldı. Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda? Film aklınızdaki şekillerde karşılığını buldu mu?

K.S:  Aslında buldu gibi, hatta bazı yerlerde düşündüğümden daha iyi tepkiler aldım. “Evet biz de bunun aynısını yaşıyoruz, birebir gerçekti” gibi yorumlar yaptı izleyenler. Filmin bir takım gerçeküstü, absürd ya da fantasik ögeler barındırmasınıın yanında gerçekçi ve hayatın içinden olan tarafı seyirciye geçmeyi başardı. Bu da beni mutlu etti tabi ki. Herkes benzer gerçeklikler yaşıyor, benzer dinamikler var.  Ben de o dinamiklerin üzerine gitmeye çalışmıştım, büyük oranda amacıma ulaştığımı söyleyebilirim bu konuda.

Küçük Şeyler’i bir üçleme içerisinde konumlandırmak fikri başından beri aklınızda mıydı?

K.S: Evet, Babamın Kanatları’nda  evi gezmeye gelen bir çift sahnesi var. O sahne, bu ikinci filmin öncül referansıydı. Üçleme fikri ilk filmi yazarken aklımdaydı. Bu üçleme tamamen benim kavramsallaştırmam tabii. Seyirci bunları ayrı ayrı hikayeler olarak izliyor. Devam filmi değiller. Ve üçleme olmasından ziyade; ben toplumdaki üç sınıfı bir emlak, konut meselesi üzerinden anlatma derdindeyim. Üçüncü filmde de müteahhit Şefik Bey’in hikâyesini anlatacağım.

Sınıflar üzerinden hikâyeler anlatmayı tercih ettiğinizi düşünecek olursak; bu sınıf meselesi, “üzerine saatlerce konuşabilirim” dediğiniz bir konu mu sizin için? Yani kişisel olarak özel ilgili olduğunuz bir alan mı?

K.S: İlgiliyim, çünkü Marx’ın toplum tanımındaki sınıf kavramının hala geçerli olduğunu düşünüyorum. Biz bazı şeyleri üstü örtülü şekillerde yaşasak da, biraz örtüyü sıyırdığımızda altından sınıfsal gerçeklikler çıkıyor. Dahası, bu sınıfsal gerçekliğin çok yakıcı unsurlarıyla karşılaştığımızı düşünüyorum. Bahsetmek istediğim şey şu: Toplumun bir kısmı emeğini satarak geçiniyor, kalan kısmı da, sermaye sınıfı diyelim, ellerindeki sermayeyi büyütmeye çalışıyor. Bu temel eksenin gerçekliği, sınıflı bir toplumda hiçbir zaman kaybolmayacak bir şey. Dolayısıyla üçlemedeki meselenin çıpayı sağlam bir yere attığını düşünüyorum. İnşaat işçileri var, bu evleri satın alan bir orta sınıf var ve bundan zenginleşen müteahhitler var. Bu sadece emlak sektörü üzerinden gelişen bir örnek. Fabrika sahipleri, banka grupları, konsorsiyumlar gibi gittikçe karmaşıklaşan sermaye ilişkileri olsa da sermayenin işçi sınıfı ile olan ilişkisi hâlâ 200 yıl öncesindeki özünü koruyor. Uzlaşmaz bir taraf var, bir diyalektik var Evet, bu konu hakkında saatlerce konuşabilirim ama ben bir sinemacı olarak asıl bunun hikâyesini anlatmak istedim. Cümleyi bu şekilde kurarsak daha doğru olur. Bu meseleyi teorik açıdan benden çok daha iyi anlatabilecek bir sürü araştırmacı, akademisyen, bilim insanı var. O yüzden bunu bir film, bir hikâye üzerinden seyirciye hissettirmek benim için daha önemliydi.

Filmde orta sınıf klişeleri üzerinden beyaz yakalı bir çiftin sorunlu ilişkisini izliyoruz. Hikâye absürd mizah türünde başlıyor ama sonra karanlık bir yerlere gidiyor. Karakterleri ve filmin bu anlatısını oluştururken nasıl çalıştınız?

K.S: Hikâyenin ister istemez böyle bir dönüşümü oluyor. Anlattığım çiftin yaşamında bir alt üst oluş var. Bunun komik bir tarafı var ama özdeşlik kurduğumuz zaman da trajik ve hüzünlü bir tarafı var. Ben o absürd tarafla hüzünlü tarafı çarpıştırmak istedim. Bunu da iki karakterin hayata bakışlarının farklılığı üzerinden yaptım. Onur’un aksine; Bahar’ın geçmişinde ,filmde çok anlatmasak da, sınıfsal ve mekansal anlamda atlama gibi bir durumu var. Statüsünü kaybetmemek adına en rasyonel davranan karakter de o oluyor. Hikaye ilerledikçe bu rasyonalite daha çok ortaya çıkıyor.

B.Ö: Hikâyenin getirdiği bir şey aslında bu, bir dönüşüm olması şarttı. Çünkü hayat devam etmiyor, Onur bambaşka bir insana dönüşüyor, her iki karakterin de hayatları bambaşka bir şeye dönüşüyor. Bahar bir sorgulamaya giriyor, “Benim istediğim bu muydu?” diyor. Karakterin tırnak içerisinde en idealize ettiği hayat; bir ev, bir araba, bir çocuk, iyi yaşam koşulları. Bu şartlar, imkanlar ellerinden gitmeye başlayınca o da kendi istediklerini düşünmeye başlıyor ve orda bir dönüşüm geçiriyor, Onur’la ilişkileri de değişiyor hâliyle. Çünkü Bahar bu sorgulamalar içerisindeyken, Onur bir güzel aldırmazlık içinde hayatına devam ediyor.

A.Y: Genel olarak karakterleri oluştururken kullandığım belirli bir teknik yok aslında. O her karakter için değişkenlik gösteriyor diyebilirim. Yönetmenin ve ekibin dinamikleri ile alakalı biraz. Kıvanç’ın çok belirgin bir yönlendirmesi, ne istediğini bilen bir “yönetmenlik” vardı burada. Birlikte karar verdik, her aşamasında çok düşündük üstünde. Böyle ortaya çıktı diyebilirim.

Filmde, cinsiyet rolleri üzerinden bir eleştiri ön planda. Üzerinde evin erkeği kimliği bulunan Onur’un oldukça çocuk ruhlu olması, Bahar’ın sorumluluk sahibi olması, git gide “evin erkeği” rolünü üstlenmesi, daha da maskülen bir tarza geçmesi gibi… Sizin kafanızdaki çatışmayı merak ediyorum bu konuda.

K.S: Toplumsal cinsiyet üzerine çok kafa yorduk, etrafımızdaki hayatlardan da pay biçtik. Bu durum Türkiye’de de, dünya genelinde de kadının aleyhine çalışan bir şey. Kadın işsiz kaldığında zaten otomatik olarak onun görevi gibi bir şey oluyor ev işleri, çocuk bakmak. Maalesef böyle bir algı var fakat  erkek işsiz kaldığında orda bir elektriklenme oluyor. Bunun üzerine gitmeye çalıştık.

B.Ö: Kadın karakterler hep daha zayıf tasvir edilir. Sürekli bir şeyler isteyen, hep talep eden, çocuksu olan, daha duygusal olan taraf olur. Erkekler daha rasyonel gösterilir. Hiç katılmadığım şeyler bunlar. O yüzden bu filmde özellikle tam tersi yerden okumaya ve yorumlamaya çalıştık. Çok uğraştık, çok düşündük üzerinde. Ben çok zevk aldım bundan, çok da severek oynadım.

Filmin adının “Küçük Şeyler” olması neyle ilintili? “Dünyada ne dertler, ne acılar var bunların yanında beyaz yaka sorunları ne ki sanki?” Bakış açısı mı?

B.Ö: Ben şöyle yorumluyorum: Baktığınız zaman gündelik hayatımızda her zaman çok büyük şeyler yaşamıyoruz, hep böyle küçük küçük şeyler…

Bir de genelde erkeklerin “Canım bu yüzden mi tartışıyoruz?” diyerek önemsizleştirdiği, sürekli burun kıvırdığı ve kadının inatla “Hayır, benim aslında demek istediğim bu!”  dediği nokta işte o küçük şeyler.

K.S: Çok doğru bir nokta. O önemsizleştirme çok sık yapılan ve de toplumsal cinsiyetin göbeğinde olan bir şey. Bir tür maske aslında. Filmde bu maskeler çok fazla devreye giriyor. İki insan ilişkisinde bir meselenin gerçekten konuşulamadığı durumlarda birbirlerini manipüle edişleri üzerinden hep es geçilen şeyler bu “küçük şeyler”. Bir de “küçük şeyler”de küçük diye nitelendirilen şeylerin aslında o kadar da küçük olmaması ve ikili ilişkilerin bunun üzerinden çok kolay yara alabilmesi gibi bir ironi var. Fazla göze sokmadan bu çift anlamlılığı kullanmak istedik.

İnsanlar geçim kaygısı gibi çok anlaşılabilir sebeplerden ötürü veya tam tersi geçim derdi olmadığı halde sadece bir toplumsal statü uğruna çok gülünç ve saçma durumlara katlanabiliyor, kendini sistemin içerisinde kalmaya ikna ediyor bir şekilde. Misal Onur karakteri, o dünyadan çok mutsuz olduğu hâlde de yine aynı sektöre tutunmaya çalışıyor. Klasik bir beyaz yakalı gibi aldığı tazminatla cafe açma türünde hayalleri yok veya başka bir iş kurma derdine de düşmüyor. Bu biraz şundan kaynaklanıyor bence: Kalifiye olduğu söylenen çalışanların çoğu aslında kalifiye değil. Yani somut bir meziyetleri, zanaatkar kimlikleri yok. Siz ne düşünüyorsunuz?

 K.S: Tabi böyle bir durum var, müdürlük bir meslek değil sonuçta. Ama asıl üzerinde durduğum şey, Onur karakterinin temel çelişkisi. Olduğu kişiyle olduğunu sandığı kişi çok farklı kişiler. Kendine çok yersiz ve gereksiz bir güveni var. Müdür olmak, bölge müdürü olmak gibi hayalleri var. Bu hayaller sayesinde hayatla ilişki kurabiliyor anca. Dolayısıyla mutsuzluğunun farkında bile değil. Kendi gerçekliğinin bilincinde olmayan trajik bir karakter. Çıkarılacağını anlayıp bir b planı kurmaya çalışan insanlar olabilir, bu bir kurtuluş değil bence, ki Onur da böyle bir karakter değil. Yüzleşmek istemiyor kendisiyle. Bir kafe açmak gibi bir yerlere gidebilirdi film. Bunu yapan insanlar var; kimisi mutlu oluyor, kimisi olmuyor ama orada  da bambaşka maddi meseleler çıkardı. Onu yapmak istemedim, Onur’un kendi gerçekliğini görememesi üzerinden şekillendirmek istedim.

A.Y: Onur karakteri ile ilgili şunu ekleyeyim ben de. Onur hiçbir şeyin sorun olmadığına inanıyor fakat içinde bulunduğu durum hiç de öyle değil. Temel çelişkilerinden biri bu bence de. Sorun olduğunu kabul etmiyor, hoş aldırmazlık hâli  oradan geliyor. “Her şey yolunda, her şey çözülecek, bir sorun yok.” diyerek ömrünü geçirmeye devam ediyor. Tek başına olsa problem olmayabilir ama eşiyle birlikte yaşadığı bir hayat var ve onu da bu duruma maruz bırakıyor. Var olmak, yok olmak, iş hayatındaki varlığı/yokluğu, eş olarak varlığı/yokluğu, çocuk istemesi ama bir cinsel hayatlarının olmadığının farkında olması gibi bir sürü çıkmazları var. Bunlar da başlı başına karakterin birer çelişkisi diyebilirim.

Filmi kalabalık bir salonda izledim. Herkesin filmin bir sahnesiyle bir şekilde bağ kurduğunu, tam böyle “Güleriz ağlanacak halimize” ifadesiyle güldüğünü hissettim salonda ben. Siz nasıl tepkiler aldınız izleyicilerden? Şunun için soruyorum, böyle konulardan sonra genelde şu soru gelir: “Ee tamam böyle saçma ve absürd hayatlar yaşıyoruz, ama ne yapabiliriz ki?”. Siz de bu tarz söylemlerle karşılaştınız mı?

K.S: Ne yapacağız sorusuyla karşılaşmadım, ama şunu gördüm, erkeklerin Onur karakterine eleştirel yaklaşması aslında onların da Onur gibi olmalarının ama bunun farkında olmamalarının bir yansıması gibi. Kendini Onur’dan uzak konumlandıranlar çok gülüyor, eğleniyor ama birazcık özdeşlik kuranlar o kadar gülemiyor. Çünkü bu komik dediğimiz şeylerin altında hafif bir aşağılama seziyorlar, utanma ve acıma hissi devreye giriyor. Ama bu bence filmin güzel taraflarından bir tanesi. Seyircinin deneyimi, kendine bakışı, ilişkilere ve beyaz yakalılığa bakışı ile çok yakından ilişkili  bir tepki ürettiğini düşünüyorum. Filmi seyirciyle birlikte izlediğim salonlarda film boyunca bir kıkırdama (gülme) durumu oldu. En trajik sahnelerde bile seyircilerin bir şekilde kıkırdadığını  gördüm, bu beni çok mutlu etti açıkçası. Çünkü benim hayatta en sevdiğim şeylerden biri kıkırdamaktır. Kıkırdamayı kahkahaya tercih ederim.

B.Ö: Epey güldükleri sahneler var, sürekli bir kıkırdama hali mevcuttu hakikaten.

A.Y: Ben hem şahsım adına hem de film adına çok güzel tepkiler aldım. Festival seyircisinin filmden memnun olduğunu söyleyebilirim. Genel seyirci kitlesindeki karşılığını da film vizyona girince göreceğiz hep beraber.

Benim en çok kıkırdadığım sahne Onur ve Bahar’ın arkadaşlarıyla akşam yemeği yediği sahneydi mesela. Oradaki yurtdışı tatili, organik beslenme diyaloglarına ve tepkilere çok güldüm gerçekten. Sizin çekerken çok eğlendiğiniz sahne, kişisel olarak bağ kurduğunuz sahneler hangileriydi?

B.Ö: O sahne benim için çok gergin bir sahneydi. Çok sevdim ama bir oyuncu olarak o tepkiyi rasyonalize etmeye çalışırken de bir o kadar gergindim. Ben sanırım en çok taksideki sahnede eğlendim. Bahar’ın diğer sahneleri dramatikti çünkü.

K.S: Ben ofis sahnelerinde çok güldüm. Doğum günü kutlama sahnesi, Onur’un kutudan çıktığı sahne, Cengiz Bey’le diyalogları bir de. Ofis sahnelerini çekerken set ekibinden birileri güldüğü için kesmek zorunda kaldığımız çok oldu. (Gülüyor)

Peki son olarak, bu beyaz yaka mutsuzluğu nereye varacak sizce? Yeni sektörler doğurmaya devam edecek mi, neye dönüşecek en sonunda?

K.S: İçinde yaşadığımız sistemin adı kapitalizm olduğu sürece, bu yönüyle mutsuzluk kolay kolay bitmez gibi geliyor bana. Yeni yeni sektörler doğuyor, her şey dijitalleşiyor ama bu, içinde bulunduğumuz üretim ilişkisi dediğimiz şeyi değiştirmiyor. Büyük firmalar her zaman için kendilerini daha da büyütecek fırsatlar yaratıyor. Mesela şöyle bir örnek vereyim: Bundan 10-15 sene önce hospitalityclub.org diye bir site vardı. İnsanların yabancı şehirlerde birbirlerini konuk ettiği bir oluşumdu, maddi bir alışveriş yoktu. Çok heyecan verici bir şeydi. Sonra airbnb çıktı ve bunu maddi bir şeye dönüştürdü. Yani bütün alanlarda bir şekilde paraya tahvil edilebilecek gelişmeler yaşanıyor. Bunu durdurabildiğimiz, alternatif üretim ilişkileri kurabildiğimiz ölçüde, hayatı da bilimle ve sanatla dönüştürmeye çalışabiliriz diye düşünüyorum ama bunun ötesinde bugünden bakınca da bir kurtuluş göremiyorum. Sürekli bir şeylere evriliyor ama nereye gideceğini çok kestiremiyorum açıkçası.

Hilal Önal

1988 Eylül,Adana doğumlu.ODTÜ Matematik mezunu.Profesyonel hayatında banka süreçleri geliştiriyor.Bir gece mesai dönüşü kendine "sahi ben bu dünyaya ne için geldim" diye soruyordu ki,yolu Fil'm Hafızası"na düştü.Hikayeler anlatmayı,filmlerde yaşamayı,playlist hazırlamayı çok seviyor.Sadelikteki güzelliğe hayran,dünyayı minimalizmin kurtaracağını düşünüyor ve inatla her şey çok güzel olacak diyor.

Etiketler: Alican YücesoyBaşak ÖzcanKıvanç SezerKüçük Şeylerroportaj
Hilal Önal

Hilal Önal

1988 Eylül,Adana doğumlu.ODTÜ Matematik mezunu.Profesyonel hayatında banka süreçleri geliştiriyor.Bir gece mesai dönüşü kendine "sahi ben bu dünyaya ne için geldim" diye soruyordu ki,yolu Fil'm Hafızası"na düştü.Hikayeler anlatmayı,filmlerde yaşamayı,playlist hazırlamayı çok seviyor.Sadelikteki güzelliğe hayran,dünyayı minimalizmin kurtaracağını düşünüyor ve inatla her şey çok güzel olacak diyor.

YazarınDiğer Yazıları

    Close-Up #17- 2023 Yılının Önemli Filmleri

    Close-Up #17- 2023 Yılının Önemli Filmleri

    30 Ocak 2024
    Lelma&Thuise #28- Sanki Her Şey Biraz Felaket

    Lelma&Thuise #29-Bihter üzerine bir chit-chat

    30 Ocak 2024
    24. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali ve Altın Kedi Ödülleri

    24. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali ve Altın Kedi Ödülleri

    24 Kasım 2023
Sonraki Yazı
Dünya AIDS Günü’nde Farkındalığı Arttırmak İçin “Buradayım!”

Dünya AIDS Günü'nde Farkındalığı Arttırmak İçin "Buradayım!"

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Editörün Seçtikleri

Ölümü İmgelemek: The Shrouds (2024)

Ölümü İmgelemek: The Shrouds (2024)

İpek Ömercikli
1 Haziran 2025

All Quiet On The Western Front (2022)

Psycho Therapy: The Shallow Tale of a Writer Who Decided to Write About a Serial Killer (2025) Üzerine

Nesrin Karadağ
17 Mayıs 2025

Zamansız, Yersiz, Ama Bize Dair: David Lynch’in Ardından

Zamansız, Yersiz, Ama Bize Dair: David Lynch’in Ardından

Fil'm Hafızası
2 Nisan 2025

81. Venedik Film Festivali’nden İzlenimler

Hegemonyayı Öldürmek: Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri (2024)

Tülay Işık Kalafat
8 Mart 2025

Foucault’un Biyo-İktidar* Perspektifinden Atwood’un Feminist Üstopyası: The Handmaid’s Tale (2017-…) -1

Foucault’un Biyo-İktidar* Perspektifinden Atwood’un Feminist Üstopyası: The Handmaid’s Tale (2017-…) -1

Tuba Büdüş
21 Temmuz 2024

  • Biz Kimiz?
  • Gizlilik Politikası
  • KVKK
  • Çerez Politikası
  • İletişim

Fil'm Hafızası © 2023

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Biz Kimiz?
    • Ekibimiz
    • Gönüllülük İlanları
  • Film Önerileri
    • Aksiyon / Macera
    • Animasyon
    • Belgesel
    • Bilim Kurgu / Fantastik
    • Biyografi / Tarih
    • Drama
    • Erotik
    • Komedi
    • Korku / Gerilim
    • LGBTİ
    • Müzik / Müzikal
    • Romantik
    • Savaş
    • Suç / Gizem
    • Western
  • Sinema Yazıları
    • 44. İstanbul Film Festivali
    • 25. İzmir Kısa
    • 31. Altın Koza
    • Analiz
    • Eleştiri – İzlenim
    • Liste
    • Özel Dosya
    • Röportaj
  • Haberler
  • Kısa Filmler
  • Spotify
    • Podcasts
    • Playlists
  • Etkinlikler
    • Dinner Talks
    • Fil’m Hafızası Akademi
    • Keşfetmenin Keyfi
  • Galeri
    • BiReplik
    • Bunları Biliyor Muydunuz?
    • Etkinlikler
    • Hafızadan Çıkmayanlar
  • İletişim

Fil'm Hafızası © 2023

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Create New Account!

Fill the forms below to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In