10) Koyaanisqatsi (Godfrey Reggio, 1982)
Heidegger’e göre ev, insanın dünyada ve varlık içinde temel bulunma biçimidir. Çünkü konut kavramı, doğrudan huzur ve güven kavramlarını çağırır. (9) Fiziksel olarak ev, ancak kullanıcının içine birtakım özler (kendi seçtiği mobilyalar, duvarların rengi, belki kırılan duvarlarla odaların yerleşimi gibi) bırakıp bu özlerin aşkın olan (doğa) ile birleştiği anda edimselleşir. İkinci Dünya Savaşı, konut ve kent olgusu bağlamında bir eşik kabul edilebilir. Bu eşik, aslında buhar devriminden itibaren başlayan, modernizm ile başka bir boyuta ulaşan ve bir anlamda “teknolojiye hazırlıksız yakalanan” insanlığın kaotik gelişiminin bir sonucudur. Bu bağlamda Koyaanisqatsi’de, izleyici insanlığın doğa üzerindeki etkilerini yavaş yavaş gözlemleme fırsatı bulur. Hipnotik ve manipülatif bir film olarak da görülebilir; fakat izleyiciye şu soruyu sordurması değerlidir: “İnsan, doğanın bir parçası mıdır?“ Belki de insan, artık doğanın bir parçası olmaktan çıkmıştır ve artık hayatın her noktasında anlaşılması güç olan anlam arayışlarıyla, doğaya olan aitliğini kaybetmiş bir “uzaylı”dır. Sanayileşmenin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra belirgin bir şekilde görülen etkileri ile insan, konu sadece konut ve barınma olduğunda, doğadan tamamen kopmuş ve kendi mekânını zihninde yaratmaya çabalayarak yersiz yurtsuzlaşmıştır.