La Souriante Madame Beudet (Germaine Dulac, 1922)
Avangarde sinemanın öncü yönetmenlerinden Germaine Dulac’a ait olan bu kısa film, sinema tarihinin ilk feminist filmidir. Guy de Maupassant’a ait olan bir hikâyeye dayanan filmde, Madame Beudet sevmediği kocası Monsieur Beudet ile mutsuz bir evlilik yaşayan entelektüel bir kadındır. Madame Beudet’in hayli geniş bir hayal gücü vardır ve hayallerindeki erkek kesinlikle kocası değildir. Monsieur Beudet ise karısının ince ruhundan bihaberdir ve sık sık boş revolveri ile intihar etme şakası yaparak eğlenmekten hoşlanan biridir. Madame Beudet evde yalnız olduğu bir gece, yaşadığı evlilikten ve bu evliliğin onu tatmin edememesinin verdiği histeri ile kocasının boş olan revolverine bir adet kurşun koyar. Amacı, kocasının yine şaka yaptığı bir sırada kaza sonucu ölmesini sağlamaktır. Ne var ki bu uzun gece Madame Budet için pişmanlıkla geçer ve ertesi gün revolvere sürdüğü kurşunu geri çıkarmaya karar verir. Ancak Madame Beudet kurşunu çıkaramadan, kocası revolveri şaka yapmak üzere yine eline alacaktır. Bu kez tek bir fark vardır. Namlunun ucundaki Monsieur’un şakağı değil, Madame Beudet’in ta kendisidir. Neyse ki kurşun Madame Beudet’e isabet etmez. Bu olay karşısında Monsieur Beudet, karısının aslında kendini öldürmek istediğini düşünür. Karısına sarılan kaba Monsieur’in ağzından şu dize dökülür: “Ben sensiz nasıl yaşayabilirim.”
Dulac filmde, Madame Beudet’in ruh dünyasını yansıtabilmek ağır çekim, üst üste binmiş ve tahribata uğramış görüntülere yer vermiştir. Dulac, La Souriante Madame Beudet’ten altı yıl sonra çektiği ilk sürrealist film olan The Seashell and the Clergyman (1928) filminde de aynı tekniğe yer vermiş ve dünya sinemasındaki gücünü kabul ettirmiştir.
Entr’acte (René Clair, 1924)
Bu kısa film aslında Francis Picabia’nın yazdığı Relâche adlı bale gösterisinin perde arasında gösterilmek üzere René Clair tarafından çekilmiştir. Francis Picabia, tek bir sayfaya yazdığı sinopsisi René Clair’e göndermiş ve el yazısı olan bu not beyazperdeye yansıyan filmin temelini oluşturmuştur. Film, Clair’in yaratıcılığının en saf hâlinin sinemaya aktarımıdır ve bu özelliği nedeni ile hâlen sinema okullarında ders niteliğinde gösterilmektedir.
İki sekans içeren filmin ilk sekansı yaklaşık doksan saniye sürmektedir. Burada filmin ve aynı zamanda bale gösterisinin müziklerini yapan Erik Satie ile Picabia’yı bir binanın çatısında bir topu ateşlerken görürüz. Filmin bu bölümü bale gösterisinin başında gösterilmiştir. Filmin ikinci sekansı ise bale gösterisinin perde arasında gösterilmiştir. Bu ikinci kısmı Satie yazmıştır ve bale gösterisine ait bölümler bulunmamaktadır. “Cinéma” adında apayrı bir bölümdür. Bu kısım film ile müzik arasındaki senkronizasyonun olduğu en erken örnektir. Clair filmi çekerken, ‘hızlı çekim’, ‘ağır çekim’, ‘bölünmüş ekran’, ‘üst üste çekim’ tekniklerini kullanmıştır. Film, 1974 yılında Venedik Film Festivali’nde gösterilmiştir. (Ezgi Ulukoca)