Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 12-18 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan 29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali tüm hızıyla devam ediyor. 29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, bu yıl ulusal, uluslararası alanda uzun metraj kurmaca, belgesel ve kısa metraj olmak üzere birçok filmi seyirciyle buluşturuyor. Dünya sinemasından filmlerin Türkiye prömiyerini yaptığı, yerli filmlerin birçoğunun da dünya prömiyerini yaptığı seçki ilgiyle karşılanıyor. Fil’m Hafızası olarak festivali sizler için izliyor ve izlenimlerimizi paylaşıyoruz.
Bana Karanlığını Anlat
Prömiyerini yaptığı 41. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde En İyi Özgün Müzik (Taner Yücel) ödülüyle ayrılan Bana Karanlığını Anlat (2022) güçlü bir kadın hikâyesi. Gizem Kızıl’ın ilk uzun metraj kurmaca filmi olan Bana Karanlığını Anlat, seçkideki çoğu film gibi tek mekânda geçiyor. Lakin bu kez mekân pek de alışılagelen bir yer değil. Hatta birçok insanın hayatı boyunca değil bulunmak, yakınından dahi geçmediği bir yer: Gasilhane. Veli isimli eşini kaybeden Nermin, odağımızdaki karakterdir. Veli’nin annesi, dayısı, kardeşi, baldızı ve gassal da yan karakterler olarak karşımıza çıkmaktadır. Diyalogların yoğunlukta olduğu filmde en can alıcı sahneler ise Nermin’in musalláya taşında yatan kocasıyla konuştuğu anlara ev sahipliği yapar.
Her ne kadar korku-gerilim türüne dâhil olsa da çoğunlukla absürtlükten beslenen filmin, patriarkal düzen tarafından sürekli baskılanan bir kadının özgürleşmesine bizi ortak ediyor. Nermin, gasilhanenin içinde, önünde geçirdiği zaman içerisinde bir yandan geçmişini hatırlarken bir yandan da gerek erkek gerek kadınlardan oluşan akraba topluluğu vasıtasıyla hâlâ eril düzenin kıskacı tarafından kolundan bacağından çekiştirilir. Lakin Aslıhan Gürbüz’ün performansı her ne kadar çok güçlü olsa da diyalogdan beslenen filmin bir yerden sonra tıkandığını söylemek gerek.
Kerr
Genelde az konuşan, varoluş sancıları yaşayan karakterleri karşımıza çıkaran Pirselimoğlu, Kerr’de (2021) de kullandığı formüllerden genel anlamda vazgeçmiyor. Çoğunlukla karakterlerini alışılagelmiş olan evrenlerinden bambaşka bir yere taşımayı tercih eden Pirselimoğlu, Kerr’de de adeta tüm dünyadan uzakta, zamansız, ülkesiz bir kasabaya götürüyor bizleri. Babasını kaybeden karakterin kasabaya gelmesiyle bir dizi anlaşılamayan olaylar vuku bulmaya başlıyor. Aslında genel hatlarıyla hikâye, çok tanıdıktır. Yabancı biri şehre gelir ve tüm düzen bozulur. Lakin Kerr, bu çok bilinen hikâyeyi sinemanın bilinen kodlarının neredeyse hepsini alaşağı ederek sunuyor. Tüm bu sebepler nedeniyle seyircinin filme yabancılaşmasına neden olan film, az konuşan ya da soruya soru ile yanıt veren, asla anlayamayacağımız davranışlar sergileyen karakterleri üzerinden de bu yabancılaşmayı destekliyor. Hiçbir şeyin nihayete ermediği, her şeyin bir girdaptaymışçasına dönüp durduğu kasabada kuduz salgının başlaması ise zaten kapana kısılmış hayatı daha da çekilmez hale getiriyor.
Pirselimoğlu’nun kendi eserinden sinemaya uyarladığı Kerr, karanlık atmosferi, siyah beyaz görüntüleri, izbe mekânları ile öne çıkıyor. Pirselimoğlu’nun alâmetifarikası olan tüm bunların yanında yeraltından duyulan müziğin tüm filme yayılması bir ilk olabilir. Hiçliğin ortasına attığı karakterinin bir an bile elinden tutmayan Pirselimoğlu, adeta Kafka’nın Şato eserindeki yeni bir Bay K. Karakteri ile bizleri tanıştırıyor.
Tuba Büdüş
Pather Panchali
Bu yıl 29. Kez sinemaseverlere ev sahipliği yapan Adana Altın Koza Film Festivali, seçme klâsikleri yakın kadraja alıyor. Sinema dünyasının efsanevi ismi Satyajit Ray’in hem Hindistan sineması hem de dünya sineması açısından oluşturduğu değeri adeta bir saygınlık mottosuyla festival kapsamına alan seçki, yönetmenin Apu Üçlemesi olarak literatüre geçen Pather Panchali: Yol Türküsü filmiyle serinin açılışını gerçekleştirdi.
1955 yılında ilk kez seyirciyle buluşan Pather Panchali, Ray’in sinematografisininin deyim yerindeyse yapı taşını oluşturmaktadır. Chinnamul (1951) filminin senaryosundan sonra bu kez hem senaristliğini hem de yönetmenliğini üstlendiği Pather Panchali, aslen Bibhutibhushan Bandyopadhyay’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştır. Yeni Gerçekçi akımının etkilediği yönetmenlerden biri olan Ray, Vittorio De Sica ve Cesare Zavattini ikilisinin öncü filmi olan Bicycle Thieves (1948)’den oldukça etkilendiğini dile getirmektedir.
Yoksullukla ve Hint kültürünün dogmatik erilliğiyle oluşan hikâye, Apu adındaki küçük bir çocuğun hayatı deneyimle yolculuğuyla ilgilenmektedir. Yol Türküsü adıyla ülkemizde anılan film, Apu’nun gözünden aile yaşantısına bakış atmaktadır. Kıtlık, eşitsizlik, sefalet gibi kavramların bireyin karakter yolcuğundaki uyarıcı etkisine değinen yönetmen, yer yer bütün bu kasveti ele avuca sığmaz bir çocukluk vizyonuyla aktarmayı seçmiştir. Umut etmekten ve birliktelikten doğan gücün önemine ustaca değinirken hayatta kalmak için durmadan ilerlemek zorunda olunduğunun da defacalarca altını çizmektedir.
İrem YavuzerSenin Yıllardır Gerçekleştirmeyi Beklediğin Bir Düş Var
Senin Yıllardır Gerçekleştirmeyi Beklediğin Bir Düş Var (2022), iki sinemacının; kadının adı olmayan sinema sektörünü ilmek ilmek işleyerek anlattığı bir belgesel. Üç kuşak kadın yönetmene yer veren bir belgesel serisinin ikinci filmi; ancak bu üçlemeden görücüye çıkan ilk film: İngilizce adıyla Hayal İşçileri. Yedi kadın yönetmenin yer aldığı bu film, kendi öyküsünü anlatırken diğer kadın yönetmenlerin hikâyelerine de odaklanıyor. Filmdeki bu güçlü hikâyelerin yanı sıra iki sinemacının kendi aralarındaki zengin konuşmalara da yer veriliyor. Tüm bu hikâyelerin anlatılmasında yönetmeni harekete geçiren şey ise Arslanköy Kadın Tiyatro Topluluğu olmuş.
“Sinemayı” çok boyutlu bir şekilde ele alan film, bir mekân olarak da sinemayı anlatıyor. Öyle ki bu filmi çekmeye karar verdiklerinde yönetmenlerle konuşmayı düşündükleri sinemanın kapatılmasına karar veriliyor. Üstelik, filmi çekmeye başladıklarında devreye bir de pandemi süreci giriyor. Ancak film boyunca yaşanan tüm içsel ve dışsal zorluklar, onları yollarından alıkoymayıp aksine; film çekmek için daha iyi bir malzeme sunmuş oluyor. Elbette filmdeki bu iki sinemacı da kendi görüşlerini şu duvar yazısının anlatıyorlar önünde anlatıyorlar: dreaming.