43. İstanbul Film Festivali dünya sinemasının en yeni örnekleri, kült yapıtlar, usta yönetmenler ve genç yeteneklerin son filmlerinin de aralarında olduğu 132 uzun metrajlı ve 12 kısa filmden oluşan zengin bir program sunuyor. Festival, 12 gün boyunca, film gösterimlerinin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla yapılacak söyleşiler, özel gösterimler ve etkinliklerle sinema dolu günler yaşatacak. Fil’m Hafızası ekibi olarak sizler için festivali takip edip filmler hakkında görüşlerimize yer vereceğimiz 43. İstanbul Film Festivali Günlüklerinin sekizincisiyle karşınızdayız. Keyifli okumalar.
Hipnoz / Hypnosen (Yön. Ernst De Geer, 2023)
Uzun zamandan beri birlikte olduğumuz partnerimizi ne kadar tanıyabiliriz? Hipnoz, bu kocaman soru ile birlikte nice soruyu ortaya bırakıyor. İnsanlık, “medeni hayata” geçtiğinden bu yana ataerkil toplumsal kurallarla çepeçevre sarılmış durumdadır. Daha önce yani ilkel yaşamda yapılması gayet normal olan davranışlar yasaklanmış ve bunun yerine bireylerin toplumsal yaşamda kendilerine bir persona yaratmaları dayatılmıştır. Bireyler zamanla kendilerine yarattıkları bu maskeyle yaşamayı benimseyip onunla içselleşmişlerdir. Filmin başkarakteri Vera, sigarayı bırakmak için hipnoterapiye gider. Burada yapılan hipnoterapi sonrasında Vera, bu personasını bir yana bırakarak hayatı deneyimlemeye başlar. Lakin bu süreçte tam da partneri André ile birlikte bir girişim içerisinde oldukları için ustalıkla yaratılmış bir maskeye, bolca yalana ve palavraya, samimiyetsiz iletişim şekillerine ihtiyaçları vardır. Bu nedenle Vera’nın tavırları her şeyi alt üst etmektedir. Peki, bu durumda André, ne yapacaktır?
Hipnoz, İskandinav ülkelerinden çıkan vurucu sistem eleştirilerinden en taze olarak seyirciye sunulanlarından biri. Açıkçası düzen içerisinde fazlasıyla samimiyetsiz hayatlar yaşayan bireyler, olmamış ilişkiler, hissedilemeyen duygular ve nihayetinde robotlaşan insanlığa okkalı bir tokat savuruyor Hipnoz. Yer yer André karakterinin davranışlarına aşırı sinirlenip kurulurken yer yer de Vera’nın yaptıkları yaşananlar karşısında kahkahalara boğulmak mümkün. Güldürürken düşündüren, yaşadığımız hayatın samimiyetsizliğini bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren ama finaliyle de insanlığa, ilişkilere, sevgiye dair umut hâlâ var dedirten Hipnoz, her festivalde mutlaka karşımıza çıkan güzel sürprizlerden biri kesinlikle.
Filmi 26 Nisan Cuma 19.00’da Cinewam City’s’de izleyebilirsiniz.
Rosinante (Yön. Baran Gündüzalp, 2023)
Son dönem hem ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğazı, ev kiralarının fahiş yükselişini, işsizliği, enflasyonu, bu sebeplerle ailelerin dağılmasını ve tüm bu sebeplerin yanında teknolojinin de hayatımızın her bir yanına sirayet etmesiyle iletişim yoksunu ailelerde yetişen çocukların yaşadığı psikolojik sorunları gündemine alan pek çok yerli film izlemekteyiz. Toplumsal gerçekçi olarak kategorilendirebileceğimiz bu filmler; bir de İstanbul’u kendine mekân olarak seçerse bu kez tüm bu sorunların üstüne İstanbul’un ayrıca kendine münhasır sorunları ve yine kendine has güzelliği de eklenmektedir. Rosinante, tam olarak böyle bir film aslında. Çekirdek bir aile, beyaz yakalı olmalarına rağmen işsiz kalmış, uygun fiyatta kiralık ev arıyor ve altı yaşındaki çocukları henüz tek bir kelime etmemiş. Bir de en önemlisi bu ailenin, aynı zamanda filmin de en önemli karakteri olan Rosinante isimli bir motorsikleti var. Rosinante önemli. Zira aileyi sıkıştığı yerden çıkaracak bir kurtarıcı.
Baran Gündüzalp’in ilk uzun metrajı; ne yalan söyleyeyim, beklentilerimin üzerinde çıktı. Zira özellikle film festivallerinde yerli filmlere girerken hayli endişeli bir hâl alıyoruz. Çünkü bazen ana akım kanallarda yayınlanan gündüz kuşağı dizilerinden hallice işler izliyoruz. Neyse ki Rosinenta, başta büyük bir özenle yazılan senaryosu, neredeyse tertemiz denilebilecek kurgusu ve İstanbul’u olduğundan da daha güzel gösteren görüntü yönetimiyle parlayan bir iş olmuş. Filmi izlerken özellikle Nilay Erdönmez’in dupduru oyunculuğunu ve Arda Yıldıran’ın görüntü yönetimini takdir ettim. Tüm bunların yanında her an taşınılacakmış gibi toparlanan ev içi mekân kullanımı, adeta filmin bir karakteriymiş gibi kendini konumlandıran scoteer motor, her şeye tepki olarak konuşmayan çocuk metaforu da oldukça iyi kotarılmış. Ama benim dikkatimi çeken en önemli noktalardan birinin de tüm hikâye kullanımında kadın karakterin çizimi ve konumlandırılışı oldu. Film, kadına bakış açısından da çok olumlu. Bunda senaryonun ortaklarından olan Deniz Yeşilgün’ün katkısı olmalı diye düşünüyorum.
Filmi festivalde izleme şansınız kalmadı ama mutlaka ilerleyen günlerde başka festivallerde veya vizyonda izleme fırsatı doğar diye düşünüyorum.
Sonsuza Dek/ Forever-Forever /Nazavzhdy- Nazavzhdy(Yön. Anna Buryachkova, 2023)
Kazananı olmayan bir savaşın anlatıldığı Sonsuza Dek filmi çatışmasını büyüme hikâyesi ve cinsel kimlik üzerine inşâ eden bir yapım. Film adeta 90’lı yıllara ithaf edilmiş retrospektif bir üsluba sahip. Britney Spears, Ricky Martin gibi isimlerin posterleriyle süslü bir oda ve ergenlik buhranı geçiren liseli gençlerin küçük dünyaları samimi bir şekilde işleniyor. Tonia, bir önceki lisesinden kovulduktan sonra yeni başladığı okulda kendine hiç zorluk çekmeden yeni arkadaşlar edinir. Okulun en havalı tipleriyle takılan genç kız arkadaşının kardeşi ve onun yakın bir arkadaşıyla aşk üçgeni yaşamaya başlar. Ancak Tonia’nın hayatı sıradan bir liseli gibi değildir. Peşinde uzun suredir kurtulamadığı eski bir sevgili vardır. Olaylar şiddet dolu bir anlatıma evrilmeye başladığında Tonia’nın bütün dünyası başına yıkılır.
Anna Buryachkova’nın Cottbus En İyi Film ödüllü filmi Sonsuza Dek, dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Kiev’de geçen bu hikâyede yeni dağılan sovyet rejiminin getirdiği belirsizlik her sahnede kendisini hissettiriyor. Tıpkı gençler gibi Ukrayna’da ne yapacağını bilmeyen bir mekan anlatısıyla tasarlanmış. Sorumsuz ebeveynler, aksak politikalar, güçlü olanın güçsüzü ezdiği toplumsal yapı filmin üzerine toplanmış bir karabulut gibi resmediliyor. Tüm bu yıkımların arasında âşık olup duygusal bir ilişki yaşamaya başlayan Tonia, Zhurik ve Sania arasında kalıp kendi etik değerlerini sorgulamaya başlıyor. Politik sıkıntılar, erkek şiddeti, tekinsiz gençlerle dolu Sonsuza Dek, temasında önemli bir konuya da hassasiyetle yer veriyor. Yaşadığımız herhangi bir an sadece o ana ait olsa da etkileri hayat boyu devam eder. Ta ki sonsuza dek. Ancak henüz çok genç olan bu lise grubu davranışlarının sorumluluklarını almayı öğrenmeden önce sistemle sorunlarını çözmeyi deniyor. Bir büyüme ve cinsellik keşfi olarak dikkat çeken yapım kadın perspektifinden dünyayı ve erkek egemenliğini sorgulamayı amaçlıyor.
Filmi 26 Nisan 16.00’da Cinewam City’s 3’de ve 27 Nisan 11.00’de Cinewam City’s 7’de izleyebilirsiniz.
Rüzgârın Şehri/ City of Wind/ Ser Ser Salhi (Yön. Lkhagvadulam Purev-Ochir, 2023)
Moğolistan’ın Oscar adayı olan Rüzgârın Şehri, batı ve modern çatışmasının işlendiği bir hikayeye ev sahipliği yapmaktadır. Henüz on yedi yaşındaki Ze, Ulan Batur’a yakın bir kasabada şamanlık yapar. Dede Ruh’u kendi bedenine davet eden genç birçok ritüelini onun gücü sayesinde gerçekleştirir. Ze, genç yaşına rağmen çevresindeki halkın saygı duyduğu ve okuldaki derslerinde de başarılı bir öğrencidir. Ailesiyle birlikte yaşadığı kırsalda düzenli olarak yaşlı komuşlarına şamanlık yapar. Birgün eski bir tanıdıklarından kızını iyileştirmesi için haber gelir. Şamanlık ünü günden güne yayılan Ze, tedavi ettiği genç kışa âşık olmaya başladığında kutsal ruhların ve şamanın gücünün kendisini terk ettiğini fark eder.
Rüzgârın Şehri, soğuk iklimi, zor yaşam şartlarıyla örülü bir içe dönüş filmi olarak dikkat çekiyor. Öte yandan yine bir büyüme hikâyesi olarak da ele alınabilir. Ze, aile dinamiklerini bilen, çevresi tarafından sevilen, saygılı yetiştirilmiş bir Moğol genci olarak tam da toplumun normatif yasalarına uygun karaktere sahiptir. Yaşadığı toplumun inançları ve kültleri Ze’nin hayatını da önemli ölçüde şekillendirmiştir. Kutsal ruhlarlar, doğa ve Tengri ile kurduğu iletişim uzun süreler boyunca sorunsuz gerçekleşmiş; ancak büyüme yolculuğunda fark ettiği dünyevi zevkler genç şamanın manevi alanını kirletmeye başlamıştır. Yaşadığı ikili hayattan hangisinin doğru olduğuyla alakalı açmazlar yaşayan Ze kendisine yeni bir yol bulmak zorundadır. Yer yer zincirlerin kırıldığı, sistemin sorgulandığı bu filmde aslında evrenin akışı, bilgeliğin gücü ve saflığın masumiyeti gibi konulara da yer verilmektedir. Bir kültür mozaiği olan Rüzgârın Şehri, şamanik kıyafetler, ritüeller ve müzik aletleriyle ruhani mekân anlatısına sahip olarak başarılı bir hikâye olarak ilgi çekiyor.
Filmi 25 Nisan 11.00’de Cinewam City’s 3’de ve 28 Nisan 16.00’da Beyoğlu Sineması’nda izleyebilirsiniz.
Kaplan Desenleri/ Tiger Stripes (Yön: Amanda Nell Eu, 2023)
Malezya’da yaşayan on iki yaşındaki Zaffan arkadaşları arasında ilk kez ergenliğe giren kişidir. Regl görmesinin ardından hayatı beklemediği bir biçimde değişecektir. Çevresindeki herkesin zorbalığıyla mücadele etmek zorunda kalan Zaffan bu mücadelesinden güçlü bir kadın olarak çıkacaktır.
12 yaşındaki Zaffan okulda kızlar arasında doğal bir liderdir. Sıkı dini kurallara sahip olan okulunun formasının altına sütyen giyen, serinlemek için girdiği şelalede kıyafetlerini çıkaran, TikTok için çılgın danslar eden Zaffan’ın hayatı regl görmesiyle beraber çok büyük bir değişime uğrar. Sınıfındaki ilk regl gören kız olması onu korkunç bir zorbalığın hedefi haline getirir. Ailesinin umursamazlığı ve ilgisizliği, okuldaki öğretmenlerin tavrı, akran zorbalığı ve üç kağıtçı doktorların yaptıkları karşısında Zaffan çıkış yolu bulamadığı bir yalnızlığın içinde bulur kendini. Yalnızlaştıkça, konuşabilecek kimseyi bulamadıkça ve eski arkadaşlarının zorbalığına maruz kaldıkça Zaffan içinde saklamaya çalıştığı ‘hayvanı’ serbest bırakır ve onu kucaklar. Bu durum okulda büyük bir paniğe yol açar ve işin içine bir de şarlatan ve reklam delisi Dr. Rahim girer ve karmaşa sonsuz bir kaosa sürüklenir.
İşlerinde çoğunlukla kadın bedeni, ergenlik, mitoloji ve kimlik konularını irdeleyen Amanda Nell Eu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu; Malezya’nın Oscar adayı Tiger Stripes güçlü bir feminist film. Bir kız çocuğunun güçlü bir kadına dönüşme sürecini irdeleyen film aile ilişkilerine, toplum içindeki tabulara, akran zorbalığına dair ciddi eleştiriler getiriyor. Özgürlüğü için içindeki kaplanı serbest bırakan Zaffan’ı kucaklama isteği yaratıyor.
Filmi, 26 Nisan Cuma saat 11.00′de Beyoğlu Sineması’nda izleyebilirsiniz.