Terence Davies’in kısa filmlerini bir araya topladığı The Terence Davies Trilogy’i saymazsak ilk uzun metrajı olan Distant Voices, Still Lives bu özelliğine rağmen Cannes’dan FIPRESCI odülüyle dönmeyi başarmıştır. 1940 ve 1950’li yılların Liverpool’unda yaşayan, geniş bir orta sınıf ailesine odaklanan yapım, adından anlaşabileceği gibi iki ayrı bölümden oluşur. Davies’in hayatından otobiyografik öğeler taşıyan film, gaddar bir babanın eziyetleriyle geçirilen çocukluğun yol açtığı hasarlar, acı hatıralar odağında ilerlemesine rağmen ailenin özellikle baba figürü ortada olmadığı zamanlarda yaşadığı güzel günlere derin bir özlem beslendiğini gösterir. Ne var ki bu güzel günlerin kendisi bile özlem doludur. Unutulmuş bir başyapıt olarak nitelendirilen Distant Voices, Still Lives beyaz ışık hüzmelerinin arasında, dönemin İngiliz şarkılarının toplu halde, yüksek sesle ve film boyunca söylendiği, eski evlerin ruhunu arayan, saf bir melankoli ve katıksız bir dönem filmidir.