Bisiklet, çocukluk hayallerimizden yetişkinlik düşlerimize kadar mevcut olduğumuz her yaşın özel konuğu olmuştur. Bu listemizde bisikletin yapısalcı işlevinden çok faydacılığına değiniyor ve kendisine daha nice görevler vererek hayatımızdaki önemine bir kez daha dikkat çekiyoruz.
Bicycle Thieves (Yön. Vittorio De Sica, 1948)
İtalyan yeni gerçekçilik akımının gözde filmlerinden biri olan Bicycle Thieves: Ladri di Biciclette (1948), İtalya faşizmini ve Mussolini iktidarını; savaştan yeni çıkmış bir ülkenin sokaklarını, baba-oğul hikâyesini merkeze alarak işsizlik temasıyla birlikte harmanlıyor. Savaş sonrası sefalet içinde yaşamlarını sürdüren halk, her yeni günü iş bulabilme umuduyla bekler. Antonio da bir sabah aynı umutla halkın içine karışır; ancak hayaline ulaşması için tek eksiği bir bisiklettir.
Jules et Jim (Yön. François Truffaut, 1962)
La Nouvelle Vague akımının öncülerinden François Truffaut’nun sinema tarihine kazandırdığı eşsiz filmlerinden biri olan Jules et Jim (1962), çok yakın arkadaş olan iki gencin aynı kadına âşık olup periyodik bir şekilde ilişki yaşamalarını konu ediniyor. Aşkın ve dostluk kavramının sorgulandığı filmde, ilişkilerini alışılmışın dışında sürdürebilen ve hâlâ dost olan üç insanın yaşamından kesitlere odaklanılıyor.
E.T- The Extra-Terrestrial (Yön. Steven Spielberg, 1982)
Bir Spielberg haritası olan E.T (1982), dünyada mahsur kalan bir uzaylı ile küçük bir çocuğun dostluğuna odaklanıyor. Elliot, henüz on yaşında ve çevresiyle etkileşimi güçsüz, içine kapanık bir çocuktur. Bir gün evinin bahçesinde E.T ile karşılaşır ve onunla arkadaş olur. Kardeşlerinin de desteğiyle E.T için güvenli bir yaşam alanı inşa eder; ancak birçok şey planlarının dışında gelişir. Elliot’un artık yeni bir hayatı ve sorumlukları vardır. E.T’yi insanlardan ve en önemlisi de annesinden saklamak için mücadele verecektir.
Life Is Beautiful (Yön. Roberto Benigni, 1997)
II.Dünya Savaşı’nın yeni başladığı dönemlerde İtalya’yı merkeze alan film, Yahudi bir ailenin hayatını ve yaşadıkları insanlık dışı zorbalıkları konu ediniyor. Zorlu şartlar ve baskı altında geçen kamp günlerinde Guido, içinde bulundukları durumdan en az şekilde zarar görmesi için yaşadıkları tüm bu süreci oğlu Giosue’e bir oyunmuş gibi aktarıyor ve bir çocuğun gözünden savaşın anatomisine değiniyor.
The Day I Became a Woman (Yön. Marzieh Meshkini, 2000)
İran sinemasının mihenk taşlarından biri olan Mohsen Makhmalbaf ’ın kendisi gibi yönetmen olan eşi tarafından çekilen The Day I Became a Woman (2000), İran’da kadın olmanın getirdiği zorluklara dikkat çekiyor. Marzieh Meshkini, hikâyesini üç ayrı bölümle birlikte destekliyor. Üç farklı kadın ve üç farklı hayat izliyoruz. Söz konusu bölümde kocasının tüm uyarılarına rağmen bisiklet yarışlarına katılan genç bir kadının eril kültüre başkaldırışı üzerine dikkat çekilmektedir. Ayrıca film feminist ögeler barındırdığı için de ayrı bir öneme sahip.
Under the Hawthorn Tree (Yön. Zhang Yimou, 2010)
1970’li yıllar ve Çin’de Mao Rejimi etkisini sürdürüyor. Destekçiler günlük hayatlarına devam ederken, rejimi reddeden azınlık hapislere atılıyor. Zorlu günlerin yaşandığı birçok hayatın paramparça olduğu bu dönemde, Jing ve Sun adında pırıl pırıl iki gençle karşılaşıyoruz. Birbirlerine ilk görüşte âşık olan gençler Çin’in yaşamak için daha iyi bir hâle getirilmesi umuduyla mücadele ederken bir süre sonra ayrılmak zorunda kalıyor. Under the Hawthorn Tree (2010), hayata, umuda, sevgiye, bağımsızlığa ve en önemlisi aşka ithafen yapılmış bir anı filmi olma özelliği taşıyor.
127 Hours (Yön. Danny Boyle, 2010)
James Franco’nun başrolünde oynadığı 127 Hours (2010), maceraperest bir gezginin bisikletiyle yaptığı gezisine odaklanıyor. Beklenmedik olayların yaşandığı film, çok basit bir kaza sonucu kolunu kayalıklara sıkıştıran genç dağcının hayatta kalmak için verdiği 127 saatlik mücadeleyi konu ediniyor. Mekân ve dekor gibi mizansenlerin azlığıyla dikkat çeken yapım, minimal sahne tasarımına karşılık güçlü oyunculuk performansıyla da ayrı bir öneme sahip.
Wadjda (Yön. Hayfa el Mansur, 2012)
Okul yönetimiyle arası çok da iyi olmayan Wadjda (2012), öteki kızlara benzemediği ve başına buyruk olduğu için sık sık uyarı alır. Tek hâyali bisiklettir. Bu nedenle toplum baskısına karşı gelmesi gerekmektedir. Okulda düzenlenen kuran okuma yarışmasına katılıp kazandığı parayla bisiklet almayı hedefler. Bu hususta önünde duran engelleri tek tek aşması gerekmektedir.
Filmin en önemli noktası, genç bir kızın özgürlük arayışını konu edinmesi olsa da çocuk hakları ihlallerini de nahif bir üslûpla yermektir. Üstelik, Arabistan gibi ataerkil bir coğrafya menşeli olan film, tamamı Suudi Arabistan’da çekilmesi ve yönetmenin kadın olması nedeniyle de dikkat çekiyor.
The Boy Who Harnessed the Wind (Yön. Chiwetel Ejiofor, 2019)
Maddi yetersizlik sebebiyle okul yönetimiyle sorunlar yaşayan William, asla pes etmeden akademik çalışmalarına devam eder. Köydeki yoksul halk ve ailesi geçinemeyecek noktaya çoktan gelmiştir. William, tüm öğrenme ve eğitim aşkını, yaşadığı köye hediye etmek amacıyla rüzgâr enerjisinden su elde etmek için kullanır. Ancak kitaplarda ve okullarda öğretilmeyen önemli bir şey vardır: Emeğin gücü ve azim. William, inandığı doğrunun peşinde babasını ikna etmek için kıyasıya bir mücadele verir. Artık tek eksik bir bisiklettir ve rüzgâr jeneratörü için bisikletin parçalarını kullanması gerekmektedir.