Peter von Kant (Yön. François Ozon)
Peter von Kant, şöhretin verdiği rehavetin içinde yaşayan bir yönetmendir. Cologne’da yaşadığı dairesinde genç hizmetçisi Karl ile yaşamaktadır. Günün birinde, bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığı Amir; onun hayatını alt üst eder. Yaşamı gözyaşları, gin-tonik ve saplantıdan oluşan bir sele dönüşür.
Reiner Werner Fassbinder’ın Die Bitteren Tränen der Petra von Kant (1972) eserinden serbest uyarlanmış Peter von Kant, François Ozon’un son filmi. 72. Berlin Film Festivali’nin açılış filmi olmasının yanında aynı zamanda ana yarışmada da boy gösteriyor. Gouttes d’Eau sur Pierres Brûlantes’dan (2000) sonraki ikinci Fassbinder uyarlamasında Ozon’dan aynı taşlama performansını göstermesini beklemek yanlış olur. Zaten Ozon’un bu film özelinde yapmaya çalıştığı şey, kendi deyimiyle “Hayranı olduğu yetmişli yıllara” saygı duruşunda bulunarak o atmosferi yansıtmaya çalışmak. Bunu yaparken 40’lı ve 50’li yıllar Hollywood sinemasından çokça referans aldığını söylemek mümkün. Fakat Fassbinder ile kesiştiği noktaların çokluğu da dikkat çekiyor. Cinselliğin ikili ilişkiler üzerindeki etkisi ve iktidar çatışması, Peter von Kant’ın ana temasını oluşturuyor. İlk dakikalarında bir ana akım sinema filmi izlediğinizi düşünseniz de Ozon’un varlığını hissettirmesi pek uzun sürmüyor. Ozon’dan alışık olmadığımız bir dile sahip komedi, yönetmenin filmografisinde kendine özel bir yer ediniyor. Çoğu filminin atmosferindeki gerilimden eser yok, obsesyon ve kahkaha var. Denis Ménochet’nin olağandışı performansını da ekleyince ortaya çok keyifli bir seyirlik çıkıveriyor. Bir yönetmenin hayranı olduğu sanatçıya teşekkür etmesinin şüphesiz ki en zarif tariflerinden olan Petra von Kant, Altın Ayı’nın favorilerinden
Puan: 4/5
Incroyable Mais Vrai (Yön. Quentin Dupieux)
Yeni aldığınız bir ev, iki insanın hayatını Alain ve Marie’ninki kadar değiştiremez herhalde. İlk başta zararsız hatta heyecan verici gibi gözüken bir geçide sahip olduğunu düşündündükleri ev, Marie’nin saklı kalmış isteklerini açığa çıkarır ve bu yolda trajikomik bir hikâye anlatılmaya başlanır.
Fransız yönetmen/prodüktör Quentin Dupieux’nun son filmi Incroyable Mais Vrai, ilk gösterimini 72. Berlin Film Festivali’nde yaptı. Oyuncu kadrosunda Lea Drucker ve Alain Chabat gibi isimleri bulunduran ve Dupieux’nun gayri resmi “Obsesyon” serisinin son halkası olarak tanımlayabileceğimiz film, yönetmenin diğer filmlerinden alışık olduğumuz tatları buram buram hissettiriyor: Sarkazm ve bir tutam histeri. Çektiği her yeni filmde tartıştığı meselelerin üzerinde biraz daha duran Dupieux’nün Incroyable Mais Vrai ile birlikte tamamıyla olgunlaşmış ve özgün bir sinema diline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Materyal ve sembollere duyduğu sevda devam ediyor. Fakat film, komedinin dozunu artırmak için bambaşka alanlara giriyor; hikâyeyi derinleştireyim derken farklı rotalara sapıyor ve gücünü azaltıyor. Kısa süresine rağmen pekâlâ 10-15 dakika daha kısa olabilecek bir yapıt.
Puan: 3.5/5
Rimini (Yön. Ulrich Seidl)
Ünü sönmüş bir şarkıcı olan Richie Bravo, birkaç mekânda yalnızca yaşlı insanlardan oluşan bir kitleye hitap eden konserler verirken diğer yandan jigololuk yapmaktadır. Sarhoşluk, seks, hedonizm ve narsisizm dörtgeninde dönüp duran hayatını aniden çıkagelen ve yıllardır görüşmediği kızı değiştirecektir.
Cennet Üçlemesi, Import/Export (2007), Dog Days (2001) gibi filmleriyle büyük sükse yapmış Ulrich Seidl’ın tamı tamına altı yıl sonra geri döndüğü film, 72. Berlinale’in ana yarışma bölümünde yer alıyor. Başroldeki Michael Thomas’ın tek başına adeta bir ansambl eforu sarf ettiği film, ilk yarısında vadettiği orijinal hikâyeyi ne yazık ki ikinci yarısında paramparça ediyor. Karakterin derinliğinin içi her geçen dakikada biraz daha fazla boşaltılıyor ve senaryonun içinde başıboş dolaşırken nereye gittiği belirli olmayan bir hikâyeye dönüşüveriyor.
Puan: 2/5