Yönetmen Aurélie Saada’nın senaryosunu Yaël Langmann ile birlikte yazdığı Rose (2021) oldukça önemli bir konuyu işler: yas tutmak. Françoise Fabian tarafından canlandırılan Rose, yetmiş sekiz yaşındadır (Oyuncunun bu film çekilirken seksen yedi yaşında olduğunu belirtmekte fayda var). Rose’un uzun yıllardır sürdürdüğü mutlu bir evliliği vardır. Geniş bir ailesi olan ve el üstünde tutulan çiftten Philip filmin açılış sekansında gösterilen kutlamadan bir süre sonra ölür. Filmin güzergâhı bu noktadan sonra budaklanır. Yas tutmak filmin başat meselesi değildir. Yaşlı bir kadının yas tutmasıdır aslolan.
Yönetmenin belki de bu fikri pekiştirmek için kullandığı motif Rose’un ailesinin dine ve geleneklere önem veren Yahudi inancında olmalarıdır. Nitekim filmdeki çelişkilerden birisi ölüme yakınlık (yaşlılık) hâli iken diğeri de geleneklerin buyruğuyla hareket edip etmeme konusudur. Rose evvela kocasının ölümünün ardından bir yas sürecinde görünür. Hayatla kurduğu ilişkide bakıma ve yardıma muhtaç durumdadır. Kocasıylayken varolan neşesi sönmüştür. Kendisini ihmal eder ve yaşlılığı bir rol gibi üzerine giymeye başlar
Filmi katmanlaştıran ve bir başka dönüm noktasına ilerleten ise karşılaşmalardır. Rose önce kızının ısrarıyla isteksiz gittiği bir partide kendisi gibi yaşlı fakat alabildiğine canlı ve neşeli bir kadınla karşılaşır. Aynı zamanda samimi görünen bir ortamda sosyalleşmek de Rose’a iyi gelir. Yaşamla kurduğu ilişkide giydiği yas örtüsü hafiften aralanmaya baslar. Akabinde daha önce yine bir başka kişinin ısrarıyla gittiği bir barda gece vakti kendinden genç bir barmenle yakınlaşır.
Rose’un yeniden filizlenen aşk, cinsellik ve bedeninin farkına varma sekansları izleyici için ufuk açıcıdır. Kanıksanmış şekliyle ölümün ardından tamamen ve sanki sonsuza kadar teselli aramak yerine yaşama tutunmak hatta onu her yönüyle deneyimlemek filmdeki motivasyon gibidir. Rose aşkın kudretlendirici gücünü de yaşar yeniden; onun incitici, acı veren yanını da. Tıpkı yaşam ve ölüm gibi… Ailesindeki herkes annelerinin yaşadığı yenilenmeye anlam veremez. Zira her gün kendisine özen gösteren bakım yapan anneleri hem geleneklere biat etmiyordur hem de sonsuz yas süreci henüz bitmemiştir!
O yaslara erişebilecek birçok kişinin yaşayabileceği bir konuyu yalnızca “iyi hisset” naralarıyla işlemeyen Rose bence sinemanın izleyicide kolaylıkla karşılık bulacağı önemli bir konuyu masaya yatırır. Tüm bunlara ek olarak filmin yönetmeni Aurélie Saada’ya ait müzikler filmin duygusunu başarılı bir şekilde yansıtır.