Freudyen ve Jungiyen yaklaşımlara göre aileyle kurulan sağlıklı ya da sağlıksız etkileşim, insanın yaşamındaki kritik süreçlerin ve kişilikteki güçlü ya da zayıf yönlerin temelini hazırlar[1]. Bu liste yazısında aileden yola çıkarak anne-kız ilişkisi üzerine örnekler verilmiştir.
Autumn Sonata (Ingmar Bergman, 1978)
Anne-kız ilişkisi denince akla gelen ilk film, şüphesiz İsveç yönetmen Ingmar Bergman’ın Autumn Sonata (1978) filmidir. Bir annenin, kızıyla yıllar sonra bir araya gelip yüzleşmelerini konu edinir. Bergman, anne-kız çatıșmasını, psikanalitik bir çerçevede ele alır. Kișinin kendisiyle hesaplașması ve varolușsal sorgulamalarına yer verir.
The Piano Teacher (Michael Haneke, 2001)
The Piano Teacher (2001), baskıcı ve kontrolcü bir anneye sahip olan kırk yaşındaki piyano öğretmeni Erika’nın sadomazoşist cinsel eğilimlerine ve öğrencisi Walter’la tehlikeli bir hale varan romantik ilişkisini konu edinir. Erika annesiyle birlikte yaşar ve ikili arasında bir sevgi nefret ilişkisi vardır. Annenin, kızının hayatına müdahale etmesi ikilinin sağlıksız bir ilişki yaşamasına neden olur.
Ana Yurdu (Yön. Senem Tüzen, 2015)
Ana Yurdu, İstanbul’dan anneannesinin köy evine gelen Nesrin’in, annesi ile olan gerilimli ilişkisini konu edinir. Nesrin ve annesi arasında dışarıya yansıtılmayan bir çatışma vardır. Film, baskın anne sebebiyle birey olabilmeyi tam olarak başaramamış otuzlu yaşlarındaki Nesrin’in, annesinden kopma sürecinde yaşadıklarına odaklanır.
Black Swan (Darren Aronofsky, 2011)
Eski bir balerin olan Erica, kızı Nina’nın da kendisi gibi başarılı bir balerin olmasını ister. Erika’nın otoriter ve mükemmeliyetçi yapısı kızının büyürken içe dönük, kırılgan ve naif bir kişiliğe sahip olmasına neden olur. Filmde, Kuğu Gölü balesi için yeni baş balerin seçilecektir. Masumluğu simgeleyen beyaz kuğu ile şehveti ve bilinmezliği simgeleyen siyah kuğunun aynı dansçı tarafından canlandırması gerekir. Nina beyaz kuğuyu, rakibi Lily ise siyah kuğuyu başarılı bir şekilde canlandırınca ikili arasında rekabet başlar. Nina, karanlık tarafını keşfedecektir.
Freaky Friday (Mark Waters, 2003)
Listenin en eğlenceli filmi olan Freaky Friday (2003), birbirlerinin yerine geçen anne ve kızın absürd hikâyesini konu edinir. Lise öğrencisi Anna ve annesi devamlı tartışmaktadır ve ikisi de diğerinin daha kolay bir hayata sahip olduğunu düşünür. Bir cuma sabahı bedenleri yer değişir. Bu beden değişimiyle artık birbirlerini daha iyi anlayacaklardır. Filmin 1976 yapımı Jodie Foster’ın başrolünde yer aldığı başka bir versiyonu daha vardır.
Lady Bird (Greta Gerwig, 2017)
Greta Gerwig’in ilk yönetmenlik deneyimi olan Lady Bird (2017), anne-kız arasındaki çatışma etrafında şekillenir. Bir genç kızın kendini bulma, cinselliğini keşfetme sürecinde yaşadıklarına odaklanır. Film arka planda, Amerika’da işsizlikle mücadele eden aileler ile üniversiteye gitmek isteyen çocuklarının yaşadığı sorunları anlatır. Bu anlamda Lady Bird, makro ölçekli problemlerin aile içine nasıl yansıdığını anlatan başarılı bir yapımdır. 2002 senesinde geçen film, 11 Eylül olayları sonrası ailelerin çekincelerine de yer verir.
The Lost Daughter (Maggie Gyllenhaal, 2021)
The Lost Daughter (2021), direkt anne-kız ilişkisine odaklanmasa da annelik üzerine cesur sorular soran bir yapım. Bir Yunan adasında tek başına tatil yapan edebiyat profesörü Leda, kendisi gibi tatile gelen Nina ve küçük kızıyla tanışır. Bu tanışmadan sonra Leda, yirmi yıl önce verdiği bir kararla yüzleşir. Bütün bir hayatını etkileyen bu karar, Leda’yı yıllar içinde hem mutlu etmiş hem de derinden yaralanmasına sebep olmuştur.
–
[1] Korucu, A. A. (2019) “Freudyen ve Jungiyen Yaklaşımlarla Anne Olgusu”