Poligonda atış yapan iki dedektifin güzel havalarda cinayetlerin artmaya başladığı şeklindeki önermesiyle başlar film. Bir polis departmanındaki gündelik konulardır bunlar elbette. Ekip, tırmanış yaptığı dağdan düşerek ölen bir adamın cesedini incelemeye gittiğinde, olay yerinde havanın gerçekten de güzel olduğunu görürüz. Berrak bir günde irili ufaklı tepelerle çevrili zirvede manzara muhteşem, uçurum ise bir o kadar keskindir. Bu tuhaf ölümü araştırmaya başlayan dedektif Hae-joon, ölen adamın eşi Seo-rae’yi baş şüpheli olarak incelemeye başlar.
Başta İntikam Üçlemesi [Sympathy for Mr. Vengeance (2022), Oldboy (2003) ve Lady Vengeance (2005)] olmak üzere pek çok ses getiren yapımda yönetmen olarak imzası bulunan Park Chan-wook’a Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü getiren Decision to Leave (2022), yönetmenin The Handmaiden (2016)’dan sonra çektiği ilk uzun metrajlısıdır. Neo-noir gerilim ve melodram türlerindeki film, pek çok uluslararası sinema festivallerinde gösterilmekle kalmamış, 95. Akademi Ödülleri’nde Güney Kore’nin “En İyi Uluslararası Film” kategorisindeki adaylığı dahil pek çok adaylığa ve ödüle layık görülmüştür.
Seo-rae gizemli bir kadındır. Aslen Çinli olduğu için kendisini Korece iyi ifade edemediğinden bahseder. Eşinin ölümüyle ilgili sorgulandığında onun “nihayet ölmüş olması” ile ilgili ayrıntıları gülümseyerek karşılar. Öte yandan ölen adamın, kendisinin yaşam hikâyesiyle nasıl ilgilendiğini anlatırken onu özler gibidir. Yaşadığı kaybın yasını tutarken inkâr evresinde midir, yoksa bildiği veya bizzat dahil olduğu bir şeyler mi olmuştur? Anlattıkları ve anlatamadıkları Hae-joon’u tatmin etmekten çok uzak kalınca dedektif, Seo-rae’yi yakından izlemeye başlar.
Seo-rae merak uyandırıcı bir kadındır. Yaşlı kişilerle hem tıbbi hem de sosyal yönden evlerinde ilgilendiği bir işte çalışmaktadır. Bir hemşiredir, bakım verme konusunda çok iyidir. Bakışlarında, dokunuşlarında, hareketlerinde ihtiyatlı ama çekingen olmayan bir yumuşaklık -içinde bulunduğu ortama sakinlik veren türden bir tavır- vardır. Evinin, duvarları mavi dalgalarla kaplı salonunda otururken akşam yemeği olarak dondurmayı tercih eder. Kendisini takip eden Hae-joon’u, o da geri takip eder. Hae-joon epeyce titiz ve düzenli bir adamdır. Ciddi ve işinde iyi bir dedektif olarak, her ayrıntıya dikkat eden birisidir. Çok sayıda cebi bulunan kıyafetler giyer ve bu ceplerin her birinde ne taşıdığı önceden belirlidir. Üstlendiği bir görevi sonuna ve en sonuna dek götürmeyi seven bir yapıda gibidir; olay, durum ve kişileri gözlemlemek ve çözümlemek üzerine olan işi, karakteriyle adeta bütünleşiktir.
İki karakterin eşlenik hale gelişi tam da bu zaman başlar. Sorgulayan ve sorgulanan olma gibi iki uzak konumda yer alırlarken birbirlerini daha çok merak etmeye başlarlar. Konfüçyüs’ten alıntıladığı sözlerle belki de kendisini anlatır Seo-rae, Hae-joon’a:
“Bilge olan suyu sever, iyiliksever olansa dağları. Ben iyiliksever değilim, denizi seviyorum.”
Dinamizmin, esnekliğin, sonsuz olasılığın sembolüdür deniz. Geçmiş yaşantısından düşünce yapısına, onun için mevcut sayısız olasılığın bir ipucunu da verir böylece Seo-rae. Buna karşılık Hae-joon bir dağ gibi oturaklı ve güvenilirdir; otoritenin ta kendisi, yasanın uygulayıcısıdır. Sistematik olarak benimsetilen “iyiliğin” savunucusu, adaletin koruyucusudur o. Oysa Seo-rae’yle karşılaştığında, onun merhametiyle, baştan çıkarıcılığıyla adeta sarmalanır, onunla dolup taşarken “yeterince güzel” hayatındaki boşluklar adeta kaplanır. Hayatı boyu savunduğu değerler Seo-rae’yle ilgili gerçekleri öğrendikçe yerle bir olsa da bunu görmezden gelebilecek hatta kabullenebilecek kadar onunla dolu bir tüm olma hâlindedir. Duygu ve düşüncelerinden arınmış bir denizanası gibi suda süzülmeyi, baş edemediği ne varsa kollarıyla suyu iter gibi itmeyi öğrenmiştir ondan. Hae-joon, Seo-rae’ye bağlanmıştır.
İlerleyen günlerde Seo-rae’nin, eşini tırmandığı dağdan aşağı iterek öldürmüş olduğunu çözeceği bir ipucu fark ettiğinde, kendisini “tamamen dağılmış” olarak tanımlamasının nedeni belki de budur. Seo-rae’yle birlikteykenki uyum ve gerçeklik hissinin bir anda aldatılmış olmaya yerini bırakışını izleriz. Bu durum, Hae-joon için sert bir düşüş olur. Aldanmıştır, ama daha da ötesinde kendisi için anlam ifade etmiş, zihninde bir tasarım oluşturmuş olan nesneyi kaybetmiştir. Kaybının yasını uzunca bir süre yaşamış, diğerleri buna depresyon demiştir. Halbuki Hae-joon, sonsuz olasılıklar arasından gerçekleşmeye yaklaşmış olan birini, derinlerde bir yerlerde saklı tutmaktadır.
Seo-rae’yle olan ikinci karşılaşmaları, yine şüpheli bir ölüm nedeniyle olur. Bu kez Seo-rae çok daha kararlı ve ne yaptığını bilen bir tutum içindedir. Hae-joon ise her ne kadar sınır koyan ve önceki hatasını tekrarlamayacakmışçasına katı bir tavır içindeyse de bu mesafenin erimesi çok uzun sürmeyecektir. Bir araya gelişleri karlı bir gecede bir dağın tepesinde olur. Hae-joon başlangıçta çekimser kalsa da sonrasında Seo-rae’ye eşlik eder. Seo-rae bu buluşmada bir nevi veda eder gibidir. Hayattan ayrılma kararını açıkça dile getirmese de, o zamana kadarki hesaplaşmalarını yapar.
Decision to Leave birleşmeler ve ayrılmalar, bütünleşmeler ve kayıplarla örülü olay örgüsünde, yalnızca bir suç ve gerilim filmi olmaktan çok daha ötesine geçer. Filmin ritmine kapılıp gitmemenin elde olmadığı, sinematografik olarak çok güçlü olan bu sürükleyici deneyimde, bir dağın tepesinden azgın dalgaların arasına düşer ve orada kayboluruz. Seo-rae gerçekten yok olmuş mudur? Yoksa kendine belki de hayatındaki en kalıcı, en korunaklı, en yüceltilmiş yeri Hae-joon’un zihninde ve kalbinde bulmuş ve bunun böyle var olmaya devam etmesini mi arzu etmiştir? Hayattan ayrılma kararını verdiğinde, varlığının Hae-joon için dayanılamaz ama aynı zamanda vazgeçilemez bir gereklilik olduğunu tahmin etmiş midir? İKSV’nin Filmekimi kapsamında bu sene gösterimi yapılan Decision to Leave, hem etkileyici ve öngörülmesi güç olay akışıyla hem de bağlanma kavramına olan vurgusuyla izlemeye kesinlikle değer bir film olarak zihinlerde iz bırakmaktadır.
Çok güzel bir inceleme olmuş, keyifle okudum, teşekkür ederim.