Türkiye’nin en prestijli kısa film festivallerinden olan ve bu kez 23. kez düzenlenen İzmir Kısa Film Festivali, 14-20 Kasım tarihleri arasında gerçekleşti. Ulusal ve uluslararası kategorilerde yarışan kısalar, yalnızca İzmir’de değil, online gösterimleriyle Türkiye’nin her yerinde sinemaseverle buluştu. Böylece, özenle hazırlanmış bir film seçkisi daha fazla kişiye ulaşmış oldu.
Uzaktan kısıtlı gibi görünen ama içinde derya deniz fırsatlar, olasılıklar ve manevra alanları barındıran kısa metraj dünyası, bir kez daha bir hafta boyunca bizleri büyüledi. Biz de ulusal kurmaca, deneysel, animasyon ve belgesel yarışma filmlerinden birkaçını sizlerle tanıştırmak istedik.
Bugün Değil (Yön. Yağmur Mısırlıoğlu, 2022)
Meryem, dayanma gücünün sınırlarına çoktan gelmiş, iki çocuk ve Alzheimer’lı annesiyle zorlu bir hayat yaşayan bekâr bir anne. Dadılık yaptığı evde, kaçışı kişisel gelişim kitaplarında buluyor. Her akşam, ona değerli olduğunu hatırlatacak süslü kelimelerden sıyrılıp eve döndüğündeyse büyü bozuluyor. Kaos, evde devam ediyor.
Kaotik, yapış yapış, kötü kokulu bir açılış sahnesiyle başlıyor film. Öyle ki perdede yaşananlara bakmak, orada olmak istemiyoruz. Tıpkı karakterler gibi. Yönetmen atmosfer yaratma becerisiyle kahramanlarının hislerini seyirciye başarıyla aktarıyor. Herkes suçlu gibi ama empati duygumuz sağdan fısıldıyor: Hayır! Bu filmde herkes masum.
Bugün Değil (2022), kurduğu cesur sonla hikâyeye noktayı koyuyor. Toplumun annelere ve dolayısıyla da kadınlara yüklediği tüm anlamları, sorumlulukları ve yargıları yerle bir ediyor. Üstelik bundan suçluluk da duymuyor. “Kutsal anneleri” bir dakikalık nefes alışa davet ediyor sanki.
Gece Babamızı Ararken (Yön. Alkım Özmen, 2022)
Bir miras meselesi, iki kardeşi, babalarını aramak üzere yollara düşürür. Eski milli boksör abi ve avukat erkek kardeşi birbirine düşüren de birleştiren de bu mirastır. Bu hikâyeye ise yer yer absürt, yer yer abartılı, tökezlese de düşmeyen bir mizah eşlik ediyor. Neticede ortaya izlemesi keyifli bir film çıkıyor.
Bunun en temel sebebi, anlatının, Türkiye’nin ve ülkemizdeki akrabalık ilişkilerinin tam kalbinden bir parça ortaya koyuyor olması. Karakterlerin değil gerçek insanların ağzından yazılmış, yapaylıktan uzak diyaloglar ve tabii ki oyuncuların mahareti bu anlatıyı kuvvetlendiriyor. Gece babamızı ararken bulabileceğimiz şeylerse bizi gittikçe şaşırtıyor.
Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada (Yön. Özgürcan Uzunyaşa, 2022)
Sinema, ya bambaşka bir hikâye fikri koymalı önümüze ya da o tanıdık hikâyeleri bambaşka şekillerde anlatmalı. Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada (2022), ikincisini yapıyor, hem de çok etkileyici bir biçimde. Filmin adı, yeryüzündeki herhangi bir varlığın karşı çıkamayacağı bir önermeyi Shakespeare’in sözcükleriyle sunarken; konusu, artık muzdarip olmaktan illallah ettiğimiz bir derdi anlatıyor. Fakat bu filmin asıl kahramanı, üslup.
Tek planmış gibi bir film izliyoruz ve bu filmin kurgucusu adeta mekânın kendisi. Tüm sahne geçişleri titiz bir mühendislikle kurulmuş olan dekor üzerinden akıyor. Ekip, izlerken seyirciyi sürekli şaşırtan girift bir yapı kurmuş ve bu yapıyı bir an olsun adımını şaşırmadan, tempoyu zedelemeden akıtmış. Cinsel tacize uğrayan bir kadının, hayallerine doğru yaptığı dolambaçlı bir yolculuk bu. Kendi gerçekliğini ararken dekordan dekora koşarak başkalarının gerçeklerini yıkıyor aslında. Günün sonunda seyirciyi metinlerarası bir “fırtına” bekliyor.
Öykusu Özyürek’in Gülşah karakteriyle sırtlayıp bambaşka bir boyuta taşıdığı Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada, festivalden hak edilmiş birer En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Yönetmen, Migros Gençlik Ödülü ve Başka Sinema Dağıtım Ödülü ile döndü.
Ben Tek, Siz Hepiniz (Yön. Nükhet Taneri&Barış Kefeli, 2022)
Ben Tek, Siz Hepiniz (2022), bizi yukarıda bahsettiğimiz ilk maddeye götürüyor. Ortaya bambaşka bir hikâye fikri koyanlardan bu film. Üstelik o kadar parlak bir fikir ki, ışığını filmin kahramanının evine veriyor.
Tüm İstanbul’u karanlığa gömen bir elektrik kesintisi bir tek Deniz’in evini pas geçmiş görünmektedir. Etler bozulur, sular ısınır, eğlence gereçleri fonksiyonsuz beklerken Deniz, buz gibi biranın ve televizyonun keyfini çıkarmaktadır. Peki, etrafımızdaki herkes dezavantajlıyken avantajlı olmak ya da -konuyu bir adım ileriye götürmek gerekirse- etrafımızdaki herkes acı çekerken sorunumuzun olmaması gerçekten o kadar keyifli bir şey midir?
İnsan, sosyal bir varlıktır. Dahil olmak, benzer olmak, herkes dışardaysa dışarda, herkes evdeyse evde olmak ister. Diğer türlüsü yalnızlıktır. Ben tek, siz hepiniz isteği, sadece oyunlarda dile getirilebilecek havalı bir yalandır.
Fikrinin hakkını veren bir beceriyle sinemaya aktarılmış, dar alanda kısa paslarla seyirciyi uyanık tutan Ben Tek, Siz Hepiniz, festivalde En İyi Film, En İyi Kurgu ve Başka Sinema Dağıtım ödülüne layık görüldü.
Her Şey Sinirimi Bozuyor (Yön. Hazal Bayar&Çağıl Saydam, 2022)
Türkiye’de kısa film, sinemanın ötekisiyse, deneysel kısa film de ötekinin ötekisi. Bu ötekilik duygusuyla baş etmeye çalışırken film yapmaya devam etmek, anlaşılma ve/veya takdir edilme beklentisini en aza indirgemeye çalışmak, deneysel film yapanların belki de en büyük yarası. Şartlar böyleyken, Her Şey Sinirimi Bozuyor (2022), elini korkak alıştırmayan filmcilerin eseri.
İsmiyle müsemma bir kısa film aslında bu. 9 dakika boyunca sinirimizi bozmayan bir görüntü yok sanırım. İzlemesi hatta bakması çok güç, fakat duygusu bir o kadar güçlü. Görüntülerin ardında akan dış sese kulak verince aslında kendi iç sesimizi duyuyoruz. Bu film, kanlı bir Çığlık(Edward Munch, 1893) reprodüksiyonu. Tür sinemasının dibini sıyıran bir “body horror” örneği. Bizi, içimiz dışımıza çıkana kadar hırpalayan tüm sistemlere bir lanet. Deli işi.
Tuzhâre (Yön. Haluk Miraç Aykın, 2022)
Animasyon kategorisinde yarışan Tuzhâre (2022), 14 dakikalık bir bilinçaltı yolculuğu. Tanımsız ve uçsuz bucaksız bir diyarda geçen bir arayış öyküsü.
Animasyon karakterimiz Maris, dağda gördüğü veya gördüğünü sandığı bir varlığın peşine düşer. Anlam arayan insan gibi tedirgin ama azimlidir. Ne var ki, belki de yanıt diye bir şey yoktur, açabileceğimiz tek kapı algının kapılarıdır. Nitekim Tuzhâre, ne anlattığından ziyade ne anladığımızın önemli olduğu, çok kişisel bir deneyim.
Suriyeli Kozmonot(Yön. Charles Emir Richards, 2022)
Bu belgesel, uzaya giden ilk Suriyeli kozmonot Muhammed Faris ile tanıştırıyor bizleri. Sovyetler tarafından 1987’de uzaya gönderilen Faris’in hayatı, Suriye İç Savaşı’nda bir anda değişiyor. Öyle ki bir kahramanken peşine takılan üç suikastçının hedefi olarak Türkiye’ye iltica ediyor. Onun uzaya çıktığına dair tüm belgeler yok edilirken bu kısa, tarihi değiştirmeye çalışanlara inat gerçekleri ortaya çıkaran bir belge niteliği de taşıyor.
Suriyeli Kozmonot (2022), ise tüm bu olayları belgelerken farklı görsel pratikleri bir araya getiriyor. Faris’in röportaj görüntülerinin ve sesinin tamamlayıcısı olarak, minyatür tekniğiyle yapılmış bir animasyon izliyoruz. Bunlara ek olarak, uzay görüntüleri de ebru sanatıyla aktarılıyor perdeye. Charles Emir, doğu coğrafyasına ait bu teknikleri “kendi batılı bakış açısını kırmak” için bir yöntem olarak kullandığını söylüyor.
Sonuç olarak gerçek kayıtlar, animasyon, ebru ve hatta bir Asya filminden görüntülerle belgesellerde hiç de sık rastlamadığımız riskli bir kolaj çalışması ortaya çıkıyor. Yaklaşık 3 yıllık bir çalışmanın sonunda, tüm riskleri bertaraf etmiş bir şekilde seyirciyle buluşan bu kısa belgesel, İzmir’den En İyi Belgesel kedisiyle ile dönüyor.