Birinci Dünya Savaşı’nın arifesindeyiz. Avrupa’da gerginliğin yükselmesi Osmanlı tebaasını dahi endişelendirmeye yeter. Sınır birliklerinde Rusların saldıracağı beklendiği için hazırlıklara başlanır ancak savaş patlak verdiğinde Ruslarla çarpışan Osmanlı tümeninin cephanesi biter. En yakın cephane Van’dadır. Ne var ki eli silah tutan herkes zaten cephededir. Yetişkin olup da cephede olmayanlar ise Taşnak çetelerine karşı kenti korumaya çalışmaktadır. Böylesine çaresiz bir ortamda dünyanın en zor kararı alınır. Van’daki cephanenin askerlere ulaştırılması görevi çocuklara verilir. Yaşları on iki ile on yedi arasında değişen yüz yirmi kahraman çocuk bu görevi üstlenir.
Büyükler, çocukların zorlu kış koşulları altında bu görevi tamamlamalarının çok zor olduğunu bildiklerinden kaygılıdır. Üstelik güzergahlarının üstündeki Ermeni çetelerinin saldırıları da işin cabasıdır. Ancak elden bir şey gelmez ve çocuklar başlarında Musa Çavuş ve birkaç asker ile yola çıkar. Beklenen olur, çocuklar Ermeni çeteleri tarafından yolda pusuya düşürülür. Neyse ki sınırdan gelen Teğmen Süleyman Bey ve askerleri yardımlarına yetişir. Çocuklar kendilerine verilen görevi tamamlar ve cephaneyi sağ salim askere teslim eder. Ancak bu zorlu mücadelenin henüz yarısı bitmiştir. Üstelik kış da iyice bastırmıştır. Çocukların önünde yürümeleri gereken kilometrelerce yol ve azgın bir hava vardır. Her birinin yolunu gözleyen anneler, bu yolculuğun salimen tamamlanmasını umutla bekler. Gerçek bir olaya dayanan bu yürek yakan hikâyedeki yüz yirmi çocuk adlarını isimsiz kahramanlar olarak tarihe yazdırmıştır.