Bu yıl sekizinci kez düzenlenen Çalı Köy Film Festivali’nin ikinci gününü geride bıraktık. Eğitmen Bilgi Diren Güneş eşliğinde gerçekleştirilen Senaryo Algoritması atölyesi festival takipçileri tarafından büyük bir ilgi gördü. Atölyede bir fikrin, hikâyenin senaryoya dönüşme yolculuğunu, karakterin inşâsı üzerinden nasıl yorumlayabileceği hakkında detaylı bir çalışma gerçekleştirildi.
Çalı Köy Film Festivali kapsamında yarışan filmlerin gösteriminin ardından yönetmenler eşliğinde gerçekleştirilen söyleşi, seyirciler ve genç yönetmen adayları tarafından ilgiyle takip edildi. Gösterim sonrası hazırlanan soru cevap kısmı yönetmenler ve katılımcılar arasında bir köprü görevi üstlendi. Sektör hakkında değerli bilgilerini sunan yönetmenler kısa film yolcuğu hakkında deneyimlerini paylaştı. Fil’m Hafızası’nın hazırlamış olduğu özel seçkinin ardından prömiyerini 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde gerçekleştiren Tufan Şimşekcan’ın Ceylin (2022) filmi ve Elia Suleiman’ın It Musa Be Heaven (2019) filmlerinin gösterimleri gerçekleştirildi.
Sektörün öncülerinin yer aldığı festivalde akademisyenleri, yönetmenleri ve genç sinemacıları aynı çatı altında sinema severlerle buluşturan Çalı Köy Film Festivali tüm hızıyla devam ediyor.
Gözlerin (Yön. Korhan Topçu, 2023)
Türkiye’nin her gün yükselen enflasyonunun karşısında kıt kanaat geçinmeye çalışan bir adamın arabasını yenileme sürecini eleştirel bir üslupla ele alan Gözlerin, toksik erkeklik ve araba sevdası üzerine yoğunlaşan bir çatı kuruyor. Özellikle patriyarkal sistemin ve erkek ideasının en önemli güç sembollerinden biri olan araba, filmde oldukça ironik olarak hikâyeye konumlandırılmaktadır. Keza bir kaza sonucu kolu kırılan Şükran’ın mağduriyeti üzerinden engelli indirimi düşleyen bir erkeğin dünyasına konuk olmaktayız. Olaylara verilen tepkinin bireyin kişiliğini gösterdiği düşüncesi film boyunca Hikmet karakteri üzerinden tasarlanıyor.
Geleneksel aile yapısında erkek egemen ilerleyen koruyucu, kollayıcı eril motif Gözlerin filminde büyük bir oranda temsilden kopuş yaşamaktadır. Bana kalırsa yönetmen, Türk toplumunun erkeğe yüklediği evin direği, kurtarıcı ve mesihyen özellikleri alaşağı etmek isteyen bir anlatı tasarlıyor. Bu hususta filmin alt okumasında toplumsal cinsiyeti eleştirdiği izlenimini gözlemlemek mümkün. Çalışan ve evin düzenini sağlayan kadın karakter oldukça güçlü tasarlanmış. Boş boş gezen ve Anadolu İrfanı misyonu yüklenen Hikmet’in yerine eşi Şükran’ın ev içi hâkimiyetine şahit olmaktayız. Teorikte evin ve toplumun reisi olan erkeklik ideasının pratikte uğradığı yapısökümün bir yansıması, sürekli almak ve sahip olmanın hazzı üzerinden değerlendiriliyor.
Hikmet sadece bir karakter olmanın ötesinde aslında kapitalizm ve iktidar ilişkileri üzerine de oldukça fazla şey söylüyor. Bunu yaparken hırsı uğruna zavallı duruma düşen bir adamın güncesini izliyoruz. İnsani değerlerin ve hatta insanların önemsizleştiği günümüz dünyasında Gözlerin filmi kitle kültürünün bir özetini çıkartıyor.
Yolda (Yön. Özge Uçar, 2023)
Anne-kız çatışmanın en önemli sebeplerinden biri özneden bağımsız olarak baba iktidarının aile içerisinde kurmuş olduğu baskıdır. Toplum merkezli yönetilen aile dinamiği özellikle ev içi iletişimde kadını ve kız çocuğunu babayı dışarıda temsil eden bir simgeye dönüştürür. Kadın ne kadar iyiyse bunun mimarı olarak eril düzlemde büyümüş baba otoritesi gösterilir. Ahlak yasasından namus kavramına değin aileden erkek sorumludur. Kadın sadece erkeğin bir yansıması olarak hayatına devam eder. Ancak Yolda filminde bu alışılmış çaresizliğe karşı atak gerçekleştirilir.
Özge Uçarın Yolda filmi annesinin kaderini yaşamayı reddeden ve ailesinden kopan genç bir kadının hikâyesi odaklanmaktadır. Babasının cenazesi için yıllar önce terk ettiği evine dönen Arzu, kardeşi ve annesiyle yeni bir hayat kurmak için yola çıkmıştır. Ancak yol nereye gidiyor henüz bilinmemektedir. Yol kelimesinin çok katmanlı göstergesi çoğu zaman gerçek anlamının ötesinde kullanılmaktadır. Yeni bir hayat, yeni bir yaşam, yeni bir kimlik yeni bir yoldan geçer. Genelde hayat ile bağdaştırılan yol, insanları hâlâ yaşamda tutan varılması ve tamamlanması gereken bir zaman çizgisine tabî tutar. İnsanın hâlâ umut edebilmesi ve kendini gerçekleştirmesi için “yolda” olması ve engelleri aşması gerekir. Keza insan, durmayan, devam eden akışkan bir yapıya sahiptir. Hayatın yansıması olan sinema, tarihi aktaran, toplumsal belleği oluşturan önemli yapılardan biridir. Belki de bu sebeple varlığımızı kanıtlamak, yok olup gitmeyi reddetmek bizler için bu kadar önemlidir. Filmin son sahnesinde kullanılan tek bir yazı ile aslında ülkemizdeki ve dünyadaki kadın sorunlarının özetlemesi yapılmaktadır. Görünürlük ve farkındalık adına oldukça önemli olan diyalog yaşadıklarımızı anlat, sesimizi duyur olarak ekrana yansır. Verilen mücadelenin belki de çekilen acıların unutulup gitmemesi adına oluşturulan toplumsal bellek çağlar boyunca kadına yönelik şiddetin yoğunluğuna maruz kalmıştır. Unutmamak ve küllerinden doğmak için sık sık hatırlanan bir yaşanmışlık söz konusudur. Yolda filmi unutulan, görmezden gelinen, normalleştirilen kadın problemlerini bir nevi yeniden gündeme getirmeyi amaçlayan nahif bir anlatı tasarlamakadır. Veda etmek, çatışma ve yüzleşme kavramlarını irdeleyen oldukça çarpıcı bir yapım olarak dikkat çekmektedir. Bana kalırsa Yolda, yönetmenin dünyadaki kız kardeşlerine armağan ettiği önemli bir hediyedir.