Gün boyunca yoğun bir programa sahip olan Çalı, yarışma filmlerinden belgesel gösterimleriyle ve yönetmen söyleşileriyle devam etti. Bu yıl ilk kez düzenlenen yönetmenlerin yuvarlak masası etkinliği büyük ilgi gördü. Filmleri ve yapım süreci hakkında deneyimlerini anlatan yönetmenler bir filmin festival yolculuğu bağlamında genç sinemacılara tavsiyelerde bulundu. Çalı Köy Film Festivali’nin son gününde ödül töreninin ardından kapanış konseriyle birlikte festivali sonlandırdık. Korhan Topçu’nun Gözlerin filmi Jüri Özel Ödülü sahibi olurken En İyi Belgesel Kısa Film Ödülü’nün sahibi Onlar İçin İmroz filmi ile Deniz Devrez oldu. En İyi Kurmaca Kısa Film Ödülünü ise Tarihte Yaşanmamış Olaylar filmiyle Ramazan Kılıç kazandı. Üç gün üç gece boyunca sinemaseverleri doğa ile iç içe misafir eden Çalı Köy Film Festivali’ne ve ÇEKÜDER’e sonsuz teşekkür ederiz. Seneye yeniden görüşmek dileğiyle.
Hayatımın En Güzel Günü (Yön. Semih Sağman, 2023)
Babasının kendisine anlattığı bir hikâyenin gölgesinde hayatına sarılan bir balıkçının gündelik yaşamının anlatıldığı Hayatımın En Güzel günü minimalist anlatısıyla güçlü bir sinematografiye sahip. Filipinlerde çekilen filmin yemyeşil doğası hikâyeye masalsı bir güzellik katıyor. Yönetmenliğini Semih Sağman’ın üstlendiği yapım, fotografik açıdan gözlemlendiği takdirde de oldukça başarılı kadrajlar yakalıyor. Tüm filmi bir sergi gezer gibi izlemek mümkün. Teng karakterinin sıradan yaşamı, sıradan eylemleri film içerisinde büyük performanslara dönüşüyor. Bir kayıkta çırpınan balıkların siyah beyaz formatta çekilmesiyle başlayan film, yine son sahnede bizi aynı görüntüyle uğurluyor. Kendi içinde bir döngüye sahip olan filmin ilhamını hayattan, yaşam döngüsünden ve asla sonlanmamaktan aldığı aşikâr. Keza filmin üzerinde durduğu konu da sıradanlığın estetiği üzerine kurulmaktadır.
Otuz iki yıldır balıkçılık yapan Teng hayatın monotonluğundan sıkılmış olsa da yeni bir yaşam arayışına giremeyecek kadar yorgundur. Bakmak zorunda olduğu bir ailesi vardır. Zaman zaman sıkıntılı günler geçirse de bugün hayatımın en güzel günü sözünü yaşam mottosuna çevirmiştir. Her ne zaman andan kopsa ya da mutsuzluğa kapılacak gibi olsa kendisini bu sözle telkin etmektedir. Avladığı balıklar ile duygusal bir bağ kurduğunu hissettiğimiz Teng, belki de balıkları ailesini ve çocuklarını koruyan, onları besleyen iyimser bir varlık olarak görmektedir. Belki de uzun saatler geçirdiği denizde tek dostu balıklardır. Yalnızlığı seven, ibadetlerini yerine getiren, hayatı olduğu gibi kabul eden bir adamın gündelik yaşamından manzaralara şahit olduğumuz filmde her şey olması gerektiği gibidir, hayatta olduğumuz her gün hayatımızın en güzel günüdür.
Beyaz Dağın Çocukları (Yön. Yalçın Çiftçi, 2023)
Öyle bir okul düşünün ki öğrencileri yazmaya tahtada okumaya ise mezar taşından başlasın. Bir köy öğretmeninin öğrencileriyle olan ilişkisini mekân anlatısı üzerinden kuran Beyaz Dağın Çocukları zorlu yaşam şartlarını ve imkansızlığı emek ve sevgi ile aşmayı başan bir yapım olarak dikkat çekiyor. Öğrencilerini adeta öz çocukları gibi seven İbrahim öğretmenin okul günlerine ve deneyimlerine şahit oluyoruz.
Çocukların teneffüslerde ya da okul dışı etkinliklerinde eğlenmek ve sosyalleşmek adına yapabilecekleri şeyler oldukça sınırlıdır. Çünkü okulun hemen yanında köy mezarlığı bulunmaktadır. Köyün geleneklerinde ölülere büyük bir saygı duyulur. Ruhlarını rahatsız etmemek adına mezarlıkta yapılabilecek eylemler oldukça kısıtlıdır. Ancak çocukları sosyal ve kültürel olarak da eğitmek isteyen İbrahim öğretmen, okul bahçesini olabildiğince sakin ve saygılı bir şekilde kullanır. Bu sebeple filmin bana kalırsa en önemli karakterlerinden biri öğrenciler ve İbrahim öğretmen dışında okul bahçesi ve mezarlıktır. Filmin izleyen herkese hitap eden ortak bir bağı vardır; yaşama ve ölüme tabî olmamız. Yaşam zamanı olarak kabul edilen hayat bu bağlamda insana ait dertleri aslında geçici birer engel olarak tanımlar. Keza yaşamak ve ölmek gibi güçlü iki gerçekliğin ötesinde insani problemler sadece birer yansıma olarak kalır. Ancak devam eden hayat boyunca da iyi bir dünya ve gelecek nesiller için pes etmemek gerektiği de vurgulanır.
Hikâyede İbrahim öğretmen dağın tüm zorluklarına rağmen öğrencilerini bırakmayı bir an bile düşünmez. Aksine karı, soğuğu, çamuru eğlenceli birer doğa olayı olarak görür ve öğrencilerine gösterir. Sınıfta hazırladıkları yemekler, öğrencilerin aktif rol almaları, birbirileriyle uyum içinde okumaları öğretmenleri için en önemli kazançtır. Beyaz Dağın Çocukları, yaşadığı çevreyi olduğu gibi kabul eden ya da hayatı güzelleştirmek için adımlar atan herkese adanmış masalsı bir gerçekliktir.