Genç ve yetenekli bir şair olan Boris Ryzhy’i intihara götüren sürecin işlendiği bu belgeselde, ülkesinde Perestroyka’nın hayata geçmesiyle Boris’in ve kuşağının nasıl bir yıkıma ve buhrana sürüklendiğine ayna tutuluyor. O dönemin izlerini taşıyan, Boris’i tanıyan yetişkinlerle yapılan görüşmelerle geçmişin üzerindeki tozlar alınıyor, oğluyla yapılan görüşmelerle de yakın dönem Rusya’sının gerçekliğine tanıklık ediliyor. Yeni dönemde ellerinde cep telefonlarıyla kent sokaklarında birbirlerini dövüşürken kaydediyor çocuklar, gangstercilik oynuyorlar. Oysaki esasen Perestroyka mağduru olan, genç yaşta öldürülmüş gangsterler yatıyor mezarlıklarda. Boris’in oğlu, Lenin heykelinin önünde durduğu sırada kaydettiği bir videoda, Lenin’i hiç tanımadığını söyleyerek babasının kuşağının bütün umutlarının yıkılışı oluveriyor. İşte bu çöküşün, umutsuzluğun ve suçluluk duygusunun dışavurumu olarak Boris intihara sürükleniyor belki de.