Asghar Farhadi, dördüncü filmi olan 2009 yapımı Darbareye Elly (About Elly) filmi ile Berlin Film Festivali’nden Gümüş Ayı (En İyi Yönetmen) ödülüyle döner. Filmin hikâyesi oldukça yalın ve basittir. İran’da orta sınıfa mensup üç aile, bir dul adam (Ahmad), üç çocuk ve onların İngilizce öğretmeni (Elly) üç günlüğüne Hazar Denizi kıyısında bir yer olan Challus’a tatile giderler. Mutsuz evliliğini kısa bir süre önce sonlandıran Ahmad Almanya’dan yeni dönmüştür ve üniversiteden beri tanıdığı arkadaşlarıyla buluşur. Sepideh çocuğunun İngilizce öğretmeni olan Elly ile onu tanıştırmak ister. Bu tatili de bir nevi bunun için ayarlar. Grup Ahmad’in İran’lı bir kadınla evlenmek istediğini anladığında Sepideh’in tatil planına neden Elly’i de kattığını anlar.
Filmin açılış sahnesi de grubun yolcuğuyla başlar. Kiraladıkları eve geldiklerinde ev sahibinin ertesi gün geleceğini dolayısıyla evi sadece bir günlüğüne kiralayabileceklerini öğrenirler. Mecburen camları kırık ve pis olan başka bir eve geçerler. Bu mekan aslında gelecekte olacak olan kötü olayların bir metaforu gibidir. Mekan olarak ev vardır ama ev, ev gibi değildir. Camları kırık dökük ve son derece pistir. Grup da tatilin ilk günlerinde neşelidir, şakacıdır fakat olaylar geliştikçe grup da değişir, yalanlar söyler hatta yumruk yumruğa gelir. Farhadi bu değişimi çok yumuşak ve yalın bir dille anlatır. Filmin güzelliği de belki buradadır.
Tatilin ilk günü grup için çok eğlencelidir. Kendi aralarında şarkılar söyler, şakalaşır, sessiz sinema oynarlar. Elly, ertesi gün gitmek istediğini söylediğinde Sepideh onun gitmesine mani olur. Kadınlar alışverişe gider, erkekler voleybol oynar, deniz kenarında oyun oynayan çocuklar da Elly’ye emanet edilir. Hikâyenin düğüm kısmının başlayacağı nokta da bu sahne ile başlar. Uçurtma uçuran kıza eşlik eden Elly’yi ilk kez çocuksu tarafı öne çıkmış, daha özgür davranan biri olarak görürüz. Belki de Elly’i Elly olarak gördüğümüz tek sahnedir bu. Grubun arasındaki gergin, bir nebze utangaç ve huzursuz halinden nihayet sıyrılmıştır. Kameranın uçurtma ile Elly etrafında dönmesi ise yönetmenin izleyiciye fırtına öncesi sessizliğini anlatır gibidir. Küçük çocuklardan biri babasının yanına gidip deniz kenarında oynayan çocuklardan biri olan Arash’ın denizde kaybolduğu haberini verir. Grup hızla denize koşar. Aramalardan sonra Arash kurtarılır, fakat daha büyük bir sorun vardır: Elly kayıptır.
Elly’nin denizde kaybolduğu anı yönetmen izleyiciyle paylaşmaz. Kamera evin penceresinden dingin denize doğru bakar. Bu Elly’nin denizde boğulduğuna dair yönetmenin izleyiciye verdiği ufak ipuçlarından biridir.
Kaos anını hareketli ve titrek kamera hareketiyle anlatır yönetmen. Tıpkı Arash’ın arandığı sahneler gibi Elly’nin arandığı sahnelerde de kamera suya girip çıkar, karakterler arasında hızlı kesmeler olur, görüntüler kaybolanı bulamamanın endişesini anlatır gibi titrek ve hareketlidir. Kameranın bu hareketleri belgesel film atmosferi yaratır. Bu nedenle Farhadi, türler arası geçişte başarılıdır. Bu durum karakterlerin ruhlarını inceleme ve psikolojilerini anlama imkanı verir bize. Yönetmen karakterlerine eşit bir mesafeden yaklaşır. Kimin neden yalan söylediğini ya da yalan söylerken ne hissettiğini anlarız. Hemen hemen bütün karakterlerle da empati kurmak mümkün.
Elly’i bulamayan grup, denizde mi boğuldu, yoksa kimseye haber vermeden çekip gitti mi?, akşam yemeğinde Ahmad’e kendisi ile ilgili şakalar yapıldığında Elly bunları mutfaktan duymuş ve bozulmuş olabilir mi? sorularıyla baş başa kalır. Filmdeki yalanlar silsilesini başlatan kıvılcım da böylece parlamış olur.
Farhadi, hareketli kamerasını belgesel tarzına dönüştürerek hikâyeyi tarafsız bir açıdan anlatmayı başarır. Seyirci de filmdeki karakterlerden daha fazla bilgiye hiçbir zaman sahip değildir. Bu, izleyiciyi ayrıcalıklı konumdan çıkarırken hikâyenin gerilimli olmasına da olanak verir. Kimse Elly’nin gerçek adını bilmez mesela. Karakter analizi yaparak başına neyin geldiğini çözmeye çalışan grupla birlikte Elly hakkında bir şeyler öğreniriz ama bu bilgiler asla tam değildir, hatta bazen gerçek bile değildir. Yalanlardan kurtulmak için başka yalanlara sığınmaları onları daha da yalnızlaştırır.
Filmde grubun kendi aralarında söylediği şarkıları ve son sahneyi saymazsak müzik kullanımı yoktur. Dış ses olarak devamlı duyduğumuz dalga sesleri izleyici üzerinde gerilimli ve tedirgin edici bir duygu bırakması bakımından önemlidir. Dalga metaforu da filmde açığa çıkan yalanlara benzetilebilinir. Sepideh’nin gizlediği gerçeklerle başlayan yalanlar silsilesi tıpkı denizdeki dalga gibi büyüyerek gruba vurur. Elly’nin nişanlı olduğunu, Ahmad ile tanışma işini önce reddettiğini ama sonra kabul ettiğini gruptakiler Elly’nin ölümü sayesinde öğrenir. Keza Elly’nin nişanlısı da onu yok saydığı gerçeğini Elly’nin ölüm haberi geldiği zaman öğrenir.
Sepideh’e danışmadan neredeyse bir adım dahi atmayan Ahmad’in, Elly’nin nişanlı olduğu bilgisini saklayan Sepideh’e karşı olan tavrı değişir. Sepideh’nin kocası karısının Elly’nin telefonunu neden sakladığını öğrenebilmek için şiddete başvurur. Film, “Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.” diyen Aldous Huxley’in sözlerine ayna tutarken kara çarşafa bürünmeyen İranlı orta sınıf aileye mensup kadın temsillerini görmemiz açısında da önemlidir.
İran Sineması’nın teknik olarak gelişmiş ülke sinemalarıyla kıyaslandığında durumunun iyi olmadığı kimse için sır değildir. Sınırlı bütçeler, teknik kadronun yetersiz eğitimi, film ekibinin bir bütün olarak amatörlüğü, bilinen belli başlı olumsuzluklardır. Bu yüzden İran sineması genelinde, filmlerde ne anlatıldığı biçimsel unsurların yanında daha çok önemsenmiştir. Buna karşın, film üretim sayısının büyüklüğü, belli bir becerinin ve deneyimin gelişmesine olanak sağlamış, ustaca yapılmış filmler de çekilebilmiştir.* Farhadi buna örnek gösterilebilinir. O, durum hikâyelerini anlatmada oldukça başarılıdır. Bir Ayrılık filmi de tıpkı About Elly’deki gibi bir derdi olan ve meselesini didaktik bir söyleme dönüştürmeden anlatmayı başarır. Farhadi her iki filminde de aynı oyuncuları kullanır. Öyküsündeki sadelikten sinematografik bir şölen yaratır. About Elly filmi beyaz yalanlar diyerek masumlaştırmaya çalıştığımız yalanların açığa çıktıklarında insanları nasıl değiştirdiğini anlatan ve yargılamayı izleyicinin vicdanına bırakan oldukça başarılı bir film.**
* İran Sinemasında Kadın (Kadın Temsili ve Kadın Yönetmenler), Fatin Kanat. S.19.
** IMDB’de bir yorumda About Elly için About A Lie yazılmış. Farklı bir yaklaşım olduğundan paylaşmak istedim.
Asghar Farhadi’nin senaryosunu yazıp yönettiği “Elly Hakkında” filmini Sinematek’te sıkıntıyla izledim. Bu ödüllü İran filmini -gerçi dinci totaliter İran rejiminin gerici misyonunu temsil etmiyor. Bağımsız İran sineması denebilir- izlemeden önce hakkında TRT2 kanalı programında sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan ve Mehmet Açar’ın övgülerini önemseyerek Youtub’da fragmanlarını ve filmin Farsça orjinaline göz gezdirdim. Film hakkında çok olumlu izlenimim oluşmadığı halde yine de Sinematek’te izlemeye karar verdim. İyi mi yaptım, zamanım boşa mı gitti emin değilim.
Her şeye burnunu sokan beceriksiz bir kadının peşinden sürüklenen bir grubun sözde hafta sonu tatilindeki trajediye sıkıntıyla katlandım.
1) Üniversiteden arkadaş Liberal ve seküler bir grubun İran’ın Hazar Denizi kıyısındaki hafta sonu tatilindeki keyifli halleri mantıksız davranışlarıyla gerilime dönüşüyor.
2) Sefide, çocuğunun anaokulu öğretmeni Elly’i ısrar ederek hafta sonu tatiline davet etmiş.
3) Muhafazakar genç kız Elly, hiç tanımadığı iki aileyle ve erkeklerle hafta sonu tatile gelmeyi kabul etmiş.
4) Anaokulu öğretmeni Elly, arabayla yolda giderken çocuğun tuvalet ihtiyacıyla ilgileniyor. Sefide çocuğuna öğretmeni rahat bırakmasını, anaokulunda olmadığını söylerken kendisi çocuğuyla ilgilenmiyor. Erkek çocuğu tuvaletini kendisi yapabilecek durumda zaten.
5) Her şeye burnunu sokan Sefide’nin, arkadaş grubuyla üç günlük tatil yapacağı yazlık evin, aslında bir günlük kira anlaşması yapıldığı ortaya çıkıyor. Telefonla rezervasyon yapan Sefide’ye ertesi gün ev sahibinin tatile geleceği söylendiği halde, oraya gidince hallederim işgüzarlığıyla umursamamış. Sonra Sefide, evi kiraya veren emanetçi aileye yalvar yakar, grupta yeni evli çift olduğunu söyleyerek çadırda kalamayacakları için ısrar ediyor ve başka bir yazlık ev kiralamak durumunda kalıyor.
6) Üç gün kiralanan, camları kırık, tuvalet kapısı olmayan, yatacak yer bile olmayan, geceleri denizden esen poyrazla çok soğuk olan çok pis ve izbe viranede, 8 kişilik eğitimli, modern arkadaş grubu üç küçük çocukla birlikte üç gün kalmayı içlerine sindiriyor.
7) Grup evde kalıp kalmamayı oylamaya sunarken, bir erkek geceyi önceki kiralık evde geçirmeyi, ertesi gün bu pis eve gelmeyi teklif ediyor. Ama sadece bir geceliğine gelmiş olan Elly, üç gün kalınacak pis evde kalmayı onaylıyor ve temizlik yapmayı kabul ediyor(!)
8) Hafta sonu tatili için Tahran’dan Hazar Denizi’ne arabayla giden tatilciler, kalacakları pis evde süpürgeyle temizlik yapıyor, kapı ve pencerelerdeki kırık camlara ince naylon yapıştırıyor (!) Yapıştırıcı, set ekibinde hazır varmış demek ki. Yoksa çevrede hiç kimse olmayan ıssız yerde oyuncular yapıştırıcıyı ve naylonları nerden bulsun.
9) Sefide’nin bir tanıdığı olan ve Alman eşinden yeni boşanmış, kısa süreliğine Almanya’dan İran’a gelen Ahmet ile evlendirmek amacıyla Elly’i tatile davet ettiği anlaşılıyor.
10) Genç kız Elly, boşandığını öğrendiği ve yaşça kendisinden büyük Ahmet ile arabada gayet samimi sohbet ediyor.
11) Evi kiraya veren emanetçi kadın, yeni evli çift gece soğukta üşümesin diye yorgan getiriyor ve gelinin kim olduğunu soruyor.
12) Sefide gelinin ordan geçen Elly olduğunu işaret ediyor, başka bir kadın düğün varmış gibi zılgıt çalıyor. Elly mahcup oluyor haliyle.
13) Tatile gidince yol yorgunluğuyla ilk yapılan şey duş almakken, sekiz kişilik kadınlı-erkekli gruptan hiç kimse soğuk evde duş almıyor/alamıyor. (İran filminde duş sahneleri yasak olduğu içindir belki ama en azından bir erkek saçını havluyla kurularken bu gösterilebilirdi. Çünkü izleyicide hepsinin pasaklı olduğu izlenimi oluşuyor.)
14 Yer sofrasında yeni melamin tabaklara, mangalda pişirilmiş şiş kebaplar servis yapılıyor lavaş ekmeğiyle, Lavaşa dürüm yapılabilecekken. Hiçbir şeye el sürülmeyecek çok pis evde pırıl pırıl tabaklar olması çok dikkat çekmiyor tabii, herhalde tatilciler gelirken getirmişlerdir diye düşünülebilir; ama her ailenin eski tip bir bavulu var sadece içinde kıyafetler olan)
15) Sefide yer sofrasında Elly’e Ahmet’in yanında oturmasını ısrar ediyor. Elly bu ısrara dayanamayıp Ahmet’in yanında yer sofrasına oturuyor
16) Alamancı Ahmet, sofraya oturmuş karşısındaki bir kadından tuz istiyor erkek egemen tavırla. Elly kendiliğinden durumdan vazife çıkarıp, Ahmet’in bu isteğini yapmak için yerinden kalkıp mutfağa gidiyor. Beton tezgahlı duvarları kararmış, her tarafı berbat mutfakta, pırıl pırıl cam şişede ağzına kadar tuzluğu eline alıp tutuyor, salondan kendi arkasından atılan kahkahaları dinliyor içerlemiş bir halde. İzleyici Elly’in bu ‘Köle Isaura’ moduna dikkat kesilirken; o pis evde bu yeni tuzluğun nerden çıktığı gözden kaçıyor; bavulun bir köşesinden çıkmıştır belki, gelirken getirmişlerdir diye düşünülebilir. Tuzluk pis evin berbat mutfağına ait olmuş olsa deniz neminin pasıyla antik eser olarak değer görebilirdi pekala.
17) Ertesi gün Elly kendi evine dönmek için hazırlanıyor, ama Sefide bunu kabul etmiyor. Elly, annesinin kalp hastası olduğunu, annesine ertesi gün döneceğini söylediğini, gitmezse annesinin çok merak edeceğini söyleyerek gitmesi gerektiğini izah ediyor. Ancak Sefide her zamanki işgüzarlığıyla Elly’nin kalması için ısrar ediyor.
18) Anaokulu öğretmeni eğitimci Elly bu ısrara boyun eğiyor, ezik bir karaktermiş gibi. Sefide’nin ısrar üzerine bir geceliğine geldiği tatilden, yine Sefide’nin ısrarla kalmasını dayatması sonucu evine dönmesi gerekirken dönemiyor Elly, kader kurbanıymış gibi.
19) Sefide ile kadın arkadaşı arabayla yakın kasabaya alışverişe giderken, kadın deniz kıyısındaki dört-beş yaşındaki oğluna bakması için evde kalan diğer kadını tembihliyor.
20) Araba uzaklaşırken, küçük çocuk hırçın dalgalı denizin kıyısında ayaklarını suya sokup dalgalarda ıslanıyor. Karadeniz’de boğulma haberlerini acıyla duymuş bizler için gerilim sahnesi gibiyken küçük çocuğun tek başına hırçın dalgalı suda oynaması; İran’ın modern film karakterleri için çok da önemsenmiyor, adamlar evin avlusunda yırtık filenin üstünden birbirlerine top atıp voleybol oynarken keyiflerini bozmuyor.