Gidişi küçük bir çocuk için ne kadar ağırken bir de bıraktığı hatırasıyla başa çıkmak zorunda kalan Yaşar’ın hikayesi Patika’da anlatılan. Varlığıyla ölümünden daha çok acı çektiren şey ise bir bisiklet. Ve bu acıya daha fazla dayanamayan Yaşar bir gün ormanda annesini gömer.
Onur Yağız, yazıp yönettiği bu ilk filmi ile 50. Antalya Film Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülünün sahibi olmuştur. Yurt içinde ve dışında katıldığı elliden fazla festivalin otuzundan ise ödülle dönmüştür. Film, baba-oğul arasındaki iletişimsizliği çok sade ve metaforik bir biçimde anlatmaktadır.
Yaşar henüz 9-10 yaşlarında bir çocuktur ve filmin açılış sahnesinde annesinin öldüğünü, ondan kalan bir bisikletten bahsederek anlatır. Yaşar ve babası bu bisikleti her gün kullanır ancak Yaşar’ın yakındığı biçimde ikisi de aynı anda bisiklete binemez. Çünkü babası ikisinin aynı anda bisiklete binemeyeceğini söylemiştir. Yaşar ve babası her gün birinin okuluna, diğerinin ise işine giden patikadan bu bisikletle geçer ancak bisikleti sırayla kullanırlar. Yolun belli bir kısmına kadar Yaşar bisiklete binerken o sırada baba yürür, daha önce kararlaştırılan yere gelindiğinde Yaşar bisikleti orada bırakır ve yola yürüyerek devam eder, baba ise bisikleti bu noktadan alarak bir sonraki belirlenen noktaya kadar sürer. Bu devir teslim varılacak noktaya kadar devam eder. Ne var ki baba bisikleti kullanırken son derece özenli ve dikkatliyken, Yaşar bisikleti hor kullanır ve işi bittiğinde bisikleti yerden yere vurur.
Yaşar, babası bisikletle yanından her geçtiğinde bir süre babasının arkasından koşar, o bisikletteyken babasının yanından her geçtiğinde ise öfkeyle bisikleti sanki babasının üstüne sürer. Çünkü tek derdi babasıyla birlikte olmaktır. Biri bisikletli biri yürürkenki kısacık karşılaşmalar Yaşar’a yetmez. Yaşar’ın babasıyla arasındaki tek engel bu bisiklettir. Bu bisikletin belki de yıllar önce ortadan kaybolması gerekirken hala buradadır ve onunla her şey daha güzel olabilecekken olmuyordur işte. Bu bisiklet ortalarda olduğu sürece Yaşar’ın babasına ulaşabilmesine olanak yoktur. Bu yüzden yıllar önce ölen annesini bir kez daha gömmek zorunda kalır Yaşar. Bisikleti gömdüğünde ise onun yolu aydınlatan ışığını kendine saklamayı ihmal etmez.
Baba bisikletin ortadan kaybolduğunu öğrendiğinde naçar onu aramaya girişir. Yaşar bunun beyhude bir çaba olduğunu, artık bisikletin olmadığını söyler babasına. Baba bu durumu kolay kolay kabul etmeyecekse de bastıran karanlığa yenilir ve Yaşar’la birlikte bulundukları ormanda gecelemeye karar verir. Uzun bir aradan sonra baba ve oğul belki de ilk kez o gece konuşmaya başlar. Daha önceki sahnelerde Yaşar’ın zaman zaman Fransızca konuşması, buna karşın babasının oğluna her zaman Türkçe yanıt vermesi baba-oğul arasındaki iletişimsizliği çok güzel bir biçimde anlatmıştır. O gece, o ateşin başında ise baba ve oğul aynı dilde konuşmaktadır. Yağmur başlayıp da ateşleri söndüğünde, Yaşar’ın sakladığı bisiklet ışığının hünerini sergilemesinin vakti gelir. Bu ışık, baba ve oğul arasında iletişimin en ilkel halinin kurulmasına vesile olacaktır.
Türk-Fransız ortam yapımı olan filmde Hakan Karsak ve Özgür Özil oynuyor.