“Au Hasard Balthazar; bir buçuk saate sığdırılmış hayat.” J.L.Godard
Au Hasard Balthazar (1966), Fransız usta yönetmen Robert Bresson’un on dört filminden biridir. Sinemada minimalist bir dil tutturmaya çalışan ve sinemayı sinematograf olarak yorumlayan Bresson, bu filminde de diğer filmlerinde olduğu gibi olduğu gibi oldukça sade bir anlatım tarzı benimsemiştir. Bresson, filmlerinde kendi deyimiyle model yani amatör oyuncular kullanmıştır ki Au Hasard Balthazar filminin başrol oyuncusu, Balthazar adındaki bir eşektir. Koyu bir Katolik olan Bresson’un filmlerinde, yansıtmaya çalıştığı ruhsallığı iliklerinize kadar duyarsınız. Hatta filmi izlerken oluşan spiritüel havanın sizi sardığını hisseder, altıncı bir duyunuzun olduğunu keşfedersiniz. Ulus Baker bu bağlamda Bresson’u, “İşte Bresson bizi neredeyse her imajında Tanrı ile yani asla görülemeyecek, işitilemeyecek olanla karşılaştırmak isteyen bir sinemacı-filozof…” cümleleriyle tanımlamıştır.
Hayatı olabildiğince basit anlayıp yaşamaya ve yorumlaya çalışan Bresson, filmleri için “Filmlerimi yaparken ne yapacağım üzerinde çok fazla düşünmem; sadece açıklamaya kalkmadan bir şeyleri hissetmeye çalışır ve bunu yakalamaya çalışırım. Düşünmek çok korkunç bir düşmandır. Sanat yaparken zekânı kullanmak yerine, sezgilerini ve kalbini kullanmalısın!” demiştir. Oyunculardan olabildiğince duygusallıktan uzak olmalarını isteyen Bresson, duygusallığı ruhsallığın önündeki bir set olarak niteler.
Birçok yönetmen ve film eleştirmenince gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden biri olarak gösterilen Bresson’un filmleri de en iyi filmler arasında gösterilse de, o da popüler kültürden nasibini almış, hak ettiği ilgiyi görememiştir.
Au Hasard Balthazar, Bresson’un sekizinci filmidir. Oluşturduğumuz çerçeveden filmi değerlendirmeye başlayacak olursak, film henüz ilk sahnesinde alışılagelmiş kalıpları yıkar ve Balthazar’ın vaftiz edildiği bir sahneyle başlar. Haliyle de filmin gidişatına ve Balthazar’a dair birtakım öngörülerimiz oluşur. Film ilerledikçe de Balthazar’ın sıradan bir eşek olmadığını anlarız. Balthazar insanların kötülüklerinin birçoğuna mazhar olur, çile çeker, türlü eziyetler görür fakat yine de ulviliğinden ödün vermez. Aynı zamanda suskundur Balthazar, konuşamaz ancak bunun yanında daha çok dinler, görür. Bresson insanların yaptığı türlü işkenceyi de Balthazar’ın sessizliğine bağlar çünkü insanlar konuşamayan ve dolayısıyla da gördüklerini anlatamayan bir canlıya dilediklerini yapabileceklerini düşünürler. Bir sahnede yolun kenarındaki Gerard, Balthazar’ın kuyruğunu yakmaya çalışır fakat bir arabanın yaklaştığını fark edince bekler ve araba geçtikten sonra yapar. Bresson bir yazısında; tanrının adını anmaya gerek duymadan, onun varlığını görmenin öneminden bahseder. Ona göre yalnız da olsanız, yapacaklarınızı kimse görmese ve bilmese dahi tanrının varlığını unutmamak önemlidir. Şüphesiz bu sahneyle anlatmaya çalıştığı da bundan farklı bir şey değil.
Başka bir sahnede ise Bresson, bizleri bir sirke götürür. Burada Balthazar’ın yaptığı matematik işlemlerine ve zekâsına tanık oluruz. Yine diğer bir sahnede Balthazar yolunu bulamayacak kadar sarhoş olan sahibini evine kadar götürür. Bu sahnelerden de Balthazar’ın sıradan bir eşek olmadığına dair kanımız güçlenir. Balthazar son derece zeki bir eşektir. Bresson, Balthazar’ı kültürümüzdeki tasavvufi bir inançla resmeder. Filmin başından son sahnesine kadar anlatmaya çalıştığı budur. Nitekim son sahnesinde de Balthazar vurulur ve ölürken kalabalık bir koyun sürüsünün kendisine bir cenaze töreni düzenlediklerini görürüz.
Balthazar’ın suskunluğu da aslında sıradan bir suskunluk değil, tasavvuftaki mertebe-i ebkemiyet bağlamında bir suskunluktur. Bu inançla Mevlana da hamuş demiştir kendisine, hamuş suskun demektir. Mesnevi’ye ise bişrev (dinle) diyerek başlamıştır.
Bunun yanında Balthazar bir sufi misali çile çekmektedir. Çile kavramı; dervişlerin manevi yetkinliğe ulaşmak amacıyla, kendilerini dünya nimetlerinden, nefsi iştah açıcı hallerden yoksun bırakarak yaşamaya zorlandıkları bir olgudur. Çile, sufi boyutun çalışma yöntemlerinden biri olarak kabul edilir. Sufi bilgeler, “Mücahede olmadan müşahede olmaz” demişlerdir. Yani arzularınıza ket vurmadan, çile çekmeden gerçek anlamda göremezsiniz demek istemişlerdir.
Godard’ın da belirttiği üzere Au Hasard Balthazar, bizlere bir buçuk saatlik hayat ve eşsiz bir sinema deneyimi sunuyor. Bunun yanında temel iyilik ve temel kötülük kavramlarını irdeleyip Balthazar üzerinden bizlere insanlığı anlatıyor. Tüm bunların yanında bir film ressamı olarak değerlendirilen Bresson’un bu filmi, oldukça etkileyici ve estetik görselliğiyle de izlenip üzerine derinlemesine düşünülecek filmlerden…
Ozan Kayhan
merhaba yazıda kullandığınız kaynak metinleri paylaşabilir misiniz, yorumlar ve alıntılar oldukça ilgi çekici
merhaba, yazıda kullandığınız kaynakçayı da ekleyebilir misiniz, yorum ve alıntılar oldukça ilgimi çekti