10 Aralık 2023’te 75. yıldönümünü kutladığımız İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk maddesi “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.” diyerek başlar. Gerçekten de insan topluluğunun bütün üyelerinin eşit, devredilemez ve vazgeçilemez haklarının herkesçe tanınması ideali, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olma yolunda büyük mesafeler kat edilmesini sağlamıştır. Oysaki evrensel insan haklarının tanınma yolculuğu hiçbir yerde, hiç kimse için kolay olmamış ve olmamaya devam etmektedir. Günümüzde dünyanın her tarafında yaşam, barınma, sağlık, düşünce ve ifade özgürlüğü ve pek çok diğer alanda karşılaşılan hak ihlâlleri, sırf insan olmaktan kaynaklanan insan hakları için mücadele etme gerekliliğini beraberinde getirmiştir. Hepimizin olan bu mücadelede kendilerinin ve dolayısıyla tüm insanlığın hakları için emek veren nice isimsiz kahramanların çoğunlukla gerçek yaşam öykülerinden uyarlanmış yolculuklarını okurlarımız için derledik.
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından 2023 Aralık ayında 13.sü düzenlenen AB İnsan Hakları Film Günleri kapsamında gösterime giren insan hakları temalı filmler arasından seçerek hazırladığımız bu listeyi 8-17 Aralık 2023 tarihlerinde https://www.festivalscope.com/page/euhrfd-2023/ adresinden ücretsiz olarak izleyebilirsiniz.
Une Vie Comme Une Autre (2022, Yön. Faustine Cros)
“Babam hayatının en güzel anlarını aile filmlerinde ölümsüzleştirirken, annemin yaşadığı zorluklar onun görüntülerinin kör noktasına denk geliyordu. Bugün farklı bir hikâyeyi anlatmak için bu görüntüleri yeniden ele alıyorum: Anne rolünün özgürlüğünü adım adım elinden aldığını gören bir kadının hikâyesi.”
Yönetmen Faustine Cros, iki çocuklu bir makyaj sanatçısı olan annesi Valérie’nin “ağlama hastalığı” dediği depresyonunu ve tükenmeyen özgürlük arzusunu, bir dönemin (ve halen devam etmekte olan) cinsiyetçi tutumu ışığında sorgular. Bireysel bir kesitten yola çıkan film kadın olmak, annelik ve toplumsal cinsiyet rolleri gibi kavramları çok daha geniş bağlamlara yerleştirir. Bu hayat öyküsünün aslında birçok diğer hayat gibi olduğunu hepimiz biliriz. Kadınların çocukları için her şeyden vazgeçmesinin günümüzde hâlâ kabul edildiğini düşündüğümüzde, Valérie’nin hayatının diğerleri gibi oluşunu kendine itiraf etmekte neden bu kadar zorlandığını daha iyi anlarız. Peki ya kadınlar için bu özgürlük arayışı bir hastalık mıdır?
Tüm dinamizmiyle bir solukta izlenen belgesel türündeki Une Vie Comme Une Autre, bugünlerde hâlâ geniş yankı bulmaya devam eden bir hak mücadelesinin gerçek izlerini gözler önüne sermektedir.
You Resemble Me (2021, Yön. Dina Amer)
Birbirine çok benzeyen iki kız kardeş, Hasna ve Mariam, Paris’in varoşlarında hayatlarını zorluklar içerisinde sürdürmektedir. İhmalkâr ve istismarcı bir annenin gölgesinde -sosyal hizmetler tarafından farklı koruyucu ailelere verilmeleriyle birlikte birbirlerinden koparılana dek- yaşam enerjilerini, neşeyle parıldayan bakışlarını, kocaman gülümsemelerini birbirleri gibi olmaktan aldıkları güçle yaşatırlar.
Yaşça daha büyük olan Hasna, yıllar ilerledikçe kendini iyice kafası karışmış bir hâlde ve derin bir kimlik krizi içerisinde bulur. Aidiyet hissi için tüm şartları zorlayan genç kadın, kendini vahşet dolu bir topluluğa yöneltecek bu kimlik meselesiyle baş edemeyecek ve ağır bir bedel ödeyecektir.
2015’te Paris’te yaşanan terör saldırılarında intihar bombacısı olarak adı geçen Hasna Aït Boulahcen’in gerçek hikâyesini anlatan You Resemble Me, Boulahcen’in radikalleşme sürecini ve bu noktaya nasıl geldiğini keşfetmeyi, böylelikle başkalarının da aynı tuzaklara düşmesini önlemeyi amaçlar. Yapımcıları arasında Spike Lee ve Spike Jonze’un da bulunduğu film, dünya prömiyerini Venedik Uluslararası Film Festivali’nde yaparak büyük beğeni toplamıştır.
Flee (2021, Yön. Jonas Poher Rasmussen)
Ev kelimesi neyi ifade eder?” diye başlayan Flee, Danimarka’da yaşayan Afgan bir mülteci olan Amin’in Kabil’den Kopenhag’a yaptığı yolculuğu anlatır. Bu uzun yolculukta Amin için ailesini ve yaşadıklarını anımsamak, anlatmak ve geçmişini yeniden yaşamak kolay olmayacaktır. Geldiği noktada hoşnut olduğu bir akademik kariyeri ve tatminkâr bir ilişkisi bulunan Amin, hangi şartlardan yola çıkarak şimdiye vardığını, ne kadar hızlı büyümek zorunda kaldığını ve kendisi olmaya çalışırken (halen) yaşadığı zorlukları içten bir duygusallıkla aktarır. Onun hayatından kırıntıların bir araya gelerek oluşturduğu çizgideki boşlukları çoğumuza yabancı olmayan çıkarımlarla doldururken, evde olmanın anlamını farklı bir bakış ile seyrederiz.
Jonas Poher Rasmussen’in yönettiği animasyon-belgesel türündeki Flee, dünya prömiyerini 2021 Sundance Film Festivali’nde yapmış, 2022 Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Film, En İyi Animasyon ve En İyi Belgesel dallarında aday gösterilmiştir. Güncelliğinden ne yazık ki hiçbir şey kaybetmeyen mültecilik ve özgürlük kavramlarına getirdiği farklı yorumla Flee, milyonlarca Amin’in gerçek hikâyesi olarak sinema tarihinde yerini almaktadır.
Children of Las Brisas (2022, Yön. Marianela Maldonado)
Children of Las Brisas ile dünyanın başka bir ucunda farklı bir coğrafyaya, tanıdık hak ihlâllerinin kol gezdiği Venezuela’ya konuk oluruz. Las Brisas’ın kısıtlı olanaklara sahip ailelerinin çocukları, El Sistema isimli ülke çapındaki yetenek geliştirme programı kapsamında müzik enstrümanlarıyla buluşturulur. Edixon, Dissandra ve Wuilly keman konusunda yetenekli çocuklardır ve hem kendileri hem de ailelerinin hayatlarını değiştirebilecek fırsatlar için çok çalışmaktadırlar. Öte yandan doğdukları coğrafyanın şartları zorludur. Belgesel türündeki Children of Las Brisas, doğal yeteneğin, bulunduğu çevrede görece iyi sayılabilecek bir eğitimle birleştiğinde ortaya çıkabilecek sonuçların pek de toz pembe olmayan versiyonlarını gözler önüne serer. Dengesiz bir ekonomik iklimde işsiz kalan ailesinin geçimini sağlayabilmek için diktatör Chávez’in ordusuna katılan Edixon, müzisyen olarak yeni fırsatlar yakalamak üzere ailesinden ve sevdiklerinden ayrılarak başka bir ülkeye göç eden Dissandra ve totaliter rejime karşı yapılan protestolarda kötü yönetime kemanıyla meydan okuyarak ülkeden kaçmak zorunda kalan Wuilly’nin hikâyeleri hayal ettiklerinden çok farklı yerlerde devam edecektir.
Venezuela’nın genişleyen kenar mahallelerinde geçen Children of Las Brisas, belirsiz bir gelecekle yüzleşmeye müzik aracılığıyla güç bulan bir grup genç müzisyenin daha iyi bir yaşam için verdikleri mücadeleyi anlatan şiirsel bir belgeseldir.
One Day In Ukraine (2022, Yön. Volodymyr Tykhyy)
Rusya-Ukrayna savaşının 2944. gününe denk gelen 14 Mart 2022 tarihinde Ukrayna’daki hayattan kesit sunan One Day In Ukraine, kendi evlerinde evsizliği yaşayan, evlerini korumak için hayatta kalma mücadelesi veren, evlerinden ayrı düşen bir halkın bir takvim günü içerisinde yaşadıklarını anlatır. Kimsenin zamanı artık iş günü veya hafta sonu tanımlarına göre kavrayamadığı bu ülkede pop yıldızından tarihçisine, kutup araştırmacısından emeklisine herkes hayatını kökünden değiştirmek ve dönüşmüş şartlara uymak zorunda kalmıştır.
Bir zamanlar sıradan siviller olup, savaş ile birlikte birer aktiviste dönüşen vatandaşlar ve Kiev’deki yaşamı belgelemek isteyen Ukraynalı film yapımcılarından oluşan bir kolektif tarafından yapılan bu belgesel, siyah dumanların ve ağır sessizliklerin hüküm sürdüğü bir coğrafyada süregiden akıl almaz yaşantıyı tüm gerçekliğiyle ekrana getirmektedir.
Sieben Winter in Teheran (2023, Yön. Steffi Niederzoll)
2007 yılında henüz 19 yaşındaki Reyhaneh Jabbari, kendisine cinsel saldırıda bulunan bir adamı öldürmek suçundan İran’da ölüm cezasına çarptırılır. Bu cezadan kurtulmasının ve hayatta kalabilmesinin tek yolu, cinsel saldırıya uğradığına dair verdiği ifadeyi geri çekmesidir. Reyhaneh’in, ailesinin ve destekleyenlerinin gösterdiği büyük çaba, İran’da kadınlara yönelik kitlesel baskıya ve susturulmaya, onları savunan ve destekleyenlerin aldığı risklere bir pencere açarken kadınların insan hakları mücadelesinin ve kadın dayanışmasının hayati önemini olanca açıklığıyla gözler önüne sermektedir.
Reyhaneh’in ailesi tarafından sağlanan gizlice kaydedilmiş videoları, onların tanıklıklarını ve Holy Spider (2022) oyuncusu Zahra Amir Ebrahimi’nin seslendirdiği, Reyhaneh’in cezaevinden yazdığı lirik mektupları kullanan Sieben Winter in Teheran, yalnızca bu davanın ardındaki kadınların mücadelesini vurgulamakla kalmaz. Aynı zamanda dünya çapında direnişin ve kadın haklarının simgesi haline gelen Reyhaneh’in yaşama arzusundan bile güçlü olan inanılmaz direncini enerjik bir anlatımla gösterir.
The Affected (2020, Yön. Rikke Gregersen)
Norveç’ten Londra’ya gitmek üzere kalkış için son hazırlıklarını yapan bir uçakta, yolculardan biri yerine oturmayı reddetmektedir. Bu protestonun sebebi aynı uçakta sınır dışı edilerek ülkesine gönderileceğini öğrendiği Afgan bir yolcunun bulunmasıdır. Uçuş görevlilerini çaresiz bırakarak yaşanan durumu sosyal medya aracılığı ile ifşa eden kadın, sınır dışı edilecek adamın geri gönderildiği yerde çok büyük ihtimalle öldürüleceğini söyleyerek bu suça ortak olmayacağını belirtir. Uçakta pek çok farklı dert sahibi ancak can güvenliğinden (belki de o ana dek hiç) endişe etmemiş yolcuların bir kısmı gecikecek olmaktan ötürü hoşnutsuz olurken, bir kısmı sözü edilen durumun ciddiyetinin farkına vararak kadına hak verir. Bununla birlikte uçuş için son kararı verecek olan kişi kaptan pilottur.
Gösterildiği pek çok festivalde büyük beğeni toplayan bu kısa film, 2021’de Sundance Film Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülüne aday gösterilmiştir. Sessizliğin ve tarafsızlığın kimi zaman en kanlı kararlara yandaşlık anlamına geldiğini izlediğimiz bu filmde, inisiyatif almanın ve hak temelli savunuculuk için harekete geçmenin ne denli kıymetli olduğunu yeniden düşünme fırsatı buluruz.