Babayla oğlu yolculuğa çıkar, trafik kazası geçirirler. Baba ölür, oğlu yaralı bir halde hastaneye kaldırılır. Doktor gelir, çocuğa bakar ve “Ben bu çocuğu ameliyat edemem, bu benim oğlum.” der.
Daha çocukluk dönemimizde kafamıza yerleştirilmiş bazı kalıplar vardır. Yukarıdaki olay örgüsünü düşünürken de doktorun kadın olmasının, ilk fırsatta aklımıza gelmemesi gibi… Cinsiyete dayalı ayrımcılık, varlığını her yerde gösterir. Henüz ilkokul öğrencisiyizdir ve kitaplarımızda elinde çantasıyla işten eve dönen baba ve evde, üzerinde mutfak önlüğüyle onu karşılayan anne figürlerini görürüz. Toplumun kadına biçtiği roller yüzünden ayrımcılığa maruz kalması yüzyıllardır birlikte yaşadığımız gerçeklerden maalesef biridir.
Bu sebeple ülkemizde düzenlenen film festivalleri arasında Filmmor ayrı bir yerde tutulması gereken özel bir oluşum. Kadınların sinema yoluyla aktif olmasını amaçlayan ve bu yıl 12.’si düzenlenen bağımsız Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali dört kentte, altmış filmle izleyiciyle buluşuyor. Biz de Filmmor ekibinden Melek Özman, Nehir Kovar ve Aslı Elif Sakallı ile festival üzerine konuştuk.
Filmmor Kadın Kooperatifi’nin neden ve nasıl kurulduğu hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
M.Ö.: Aslında planlayarak başlamadık. Kadın filmleri festivali yapma fikri vardı çünkü görmek istediğimiz filmler şehre gelmiyordu. Bizler sinema seven kadınlardık ve gördüğümüz filmlerden mutsuz çıkıyorduk. Görmek istediğimiz filmler şehre gelmeyince, hani yüz sene önce Osmanlı kadınlarının bir lafı vardır: “Terakkiyat-ı nisvaniyyeyi kimden bekleyelim?”, yani “Kadınların kurtuluşunu kimden bekleyelim?” diye sorarlar ve sonrasında Osmanlı kadın hareketi başlar. Tabii onlardan yüz sene sonra olduğumuz ve bir sürü kadından bir şeyler öğrendiğimiz için biz hiç sormadık. Şehre istediğimiz filmleri getirmesini kimseden bekleyemeyeceğimizi biliyorduk ve o yüzden kendimiz getirelim diyerek yola çıktık.
Filmmor’un yapım şirketi olmasından biraz bahsedebilir misiniz?
M.Ö.: Festival düzenlemenin yanı sıra bir taraftan da film yapmak istiyorduk. Biz feminist sinema derken kadınlar olarak, kadınlarla konuşmak istiyoruz. Öznesi kadınlar olan ve başka bir dille, yani kadınların izledikten sonra kendilerini ayrımcılığa maruz kalmamış hissedeceği- filmler yapmak amacımızdı.
Filmmor’da üretilen filmlerden örnek verebilir misiniz?
N.K: Klitoris Nedir?, Morgündem, “Namus” Nedir?, İsyan-ı Nisvan, Hani Meral, Atölyemor, Kadınlara Yönelik Şiddete Son, 70-80-90 Masum, Küstah. Bunların hepsi Filmmor’da kadınlar tarafından yapılmış olan filmler.
Bu yılki temanızdan biraz bahsedebilir misiniz?
A.E.S.: Bu yılki temamız kendine ait bir cüzdan; kendine ait bir iş, gelir, bütçe kelimeleriyle tamamlanabilecek bir tema. Bu temayı belirlememizdeki en büyük etken de mecliste geri çekilen, istihdam paketi. Neoliberal politikalarla birlikte devletin tüm sosyal devlet görevlerini bırakmaya yeltenmesiyle, bu görevler kadınların omzuna bindirilmek durumunda kalıyor ve bu durumda kadınların daha çok piyasadan çekilip, evlerde hem çocukların, hem yaşlıların bakımlarını karşılamalarını gerektiren bir süreç oluşuyor. Bu da kadınların iş piyasasında daha az tercih edilebilir olmasına neden oluyor. Buradaki cüzdan direk parayla alakalı değil, emek, kadın emeği..
M.Ö.: Türkiye’de sosyal devleti kurmayıp, sosyal devletin işlerini evde kadınlara yaptırmak gibi bir zihniyet – onların görevidir ya hani yaşlı bakımı, hasta bakımı, çocuk bakımı, “bütün ekonomiye sirayet ederse bunu kapatmak için uzun yıllar uğraşmamız gerekir. O yüzden biz kadınlara, aman dikkatli olalım bu kendine ait bir cüzdan, meslek, dışarda çalışma imkanı. Bu işteki riski görelim ve aman mücadele edelim demek için bu temayı seçtik.
Bu sene “bağzı şeyler”den ötürü temanın “Direniş” olması bekleniyordu. Bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
N.K: “Merhaba” yazımız aslında bunu güzel özetliyor. Kadınlar, ezilenler, hayatın kenarına köşesinde görülenler için yeni bir şey değil “direnmek”. Dolayısıyla bu bizim ana gündemimiz, yaşamdaki temamız gibi bir şey. Biz de daha küçük bir ekiple oturup, ekip içi kafa yorarken, “Kadınlar için en yakıcı ne?” sorusu üzerinden yola çıktık. Bu aile içine hapsolma, bütün bakım yükümlülüklerinin kadının üzerine devrilmesi, muhafazakâr ataerkil baskıyı pekiştiriyor ve ekonomik bir kıskaca da alıyor. Hayatın her alanında, cinsiyet olarak beraber dünyayı paylaştığımız erkeklerle en azından “Eşit işe eşit ücret” gibi yüzyıllık tarihi olan bir kavramda tekrar tartışabilmek için temamızı, “Kadınların kendine ait cüzdanları olması dileğiyle…” diyerek belirledik.
Festival kapsamında gösterilecek olan filmlerden biraz bahsedebilir misiniz? Mesela hangi temalar üzerine kategorize edildi?
N.K.: Bu yıl festival kapsamında, 22 ayrı ülkeden, 60 film göstereceğiz. “Kendine Ait Bir Cüzdan” geçen senelerden alt temalarımızdan biriydi. Bu sene ana temamız yaptık ve altında yedi filmimiz var. Bunların bir kısmı fabrikada çalışan bir kadının sendikalaşma mücadelesiyle alakalı. Diğer iki film, yine fabrikada çalışan kadınların birlikte ördükleri dayanışma ağıyla ilgili. Bir film de örneğin; çalışmak isteyen bir kadının kocası tarafından çeşitli bahanelerle engellenmesini anlatıyor. “Kendine Ait Bir Cüzdan” dışında “Cins-iyet-ler” bölümümüzde, cinsiyet ve cinsel kimlikle ilgili ezber bozan altı tane filmimiz var. “Kadınların Sineması” bölümünde son yılların dirençli filmlerini izleyeceğiz. Bir de “Bedenimiz Bizimdir” bölümümüz var.
Bu yıl toplu gösterimlerde kimleri izleyeceğiz? Bu isimlerin seçilmesindeki nedenlerden de kısaca bahsedebilir misiniz?
N.K: Hem Türkiye’den hem dünyadan iki tane toplu gösterimimiz olacak. Bunların biri Türkiye’den Bilge Olgaç. Kendisi Türkiye sinemasının en çok film yöneten kadın yönetmeni. 60’larda başlayan kariyerinde, çoğunun da senaryosunu kendi yazdığı otuz yedi tane filmi var. Fakat buna rağmen kendisi, adı, değeri, az bilinen bir yönetmen. Bizler de hatırlanması gereken bir yönetmen olduğunu düşündüğümüz için ve ölümünün 20. yılında kendisini üç filmle anıyoruz. Bunlar: Açlık, İpekçe, Kadın Düşmanı. Ayrıca “Ölümünün 20. Yılında: Bilge Olgaç” isimli bir panel de yapacağız ve bu panelde zamanında onunla çalışmış iki oyuncu da bize eşlik edecek. Bu isimler Perihan Savaş ve Füsun Demirel olacak. Birlikte Olgaç’ın sinemasını anacağız.
Bunun dışında Catherine Breillat’ın altı tane filmi var. Toplu gösterimi, bizim için ekstra önem arz ediyor. Cinselliğin bu kadar tabu olduğu bir dönemden geçerken bir kadın yönetmenin cesur bir şekilde, kadın cinselliğini -hem de apayrı pratiklerle- tema edinmiş ve tüm filmlerinde işlemiş olması çok çarpıcı. Breillat’ın filmlerinde kadınlar masum falan değiller. Zaman zaman aykırı tipler, zaman zaman aşka bağımlı tipler olmak üzere bir sürü temsilini gördüğümüz, tek bir kadın imgesinin altında toplayamayacağımız bir sineması var.
Bu sene yeni bir bölümünüz de olacak. Nedir bu “Kaleydoskop”?
N.K: Bu sene ilk kez erkek bir yönetmen Filmmor’a konuk olacak. Tabii program içerisinde değil. Nedeni bizim için vazgeçilmez bir ilke olan “En azından film yönetiminde bir kadının olması” şartı. En az biri kadın değilse başvursa bile bizim için kategori dışı oluyor. Fakat erkeklerin kadın temasını işlemeye devam etmesi dolayısıyla bizim de “Bu kadın temasını işlemişsin ama nasıl işlemişsin?” diyebilmemiz ve tartışabilmemiz için bu atölyeyi düzenlemeye karar verdik. Reha Erdem’in Jin filmiyle ilk kez bu sene başlıyoruz
Filmmor gerekli finansal kaynakları nerelerden sağlıyor?
A.E.S.:Filmmor, sivil toplum kuruluşu olarak belli fon örgütlerinden fon alabiliyor. Dünya çapında kadın örgütlerine destek olan Global Fund For Women her sene en büyük destekçilerimizden biri. Onun dışında Avrupa Birliği projeleri yapıyoruz. Bu sene fon aldığımız “Kadına Karşı Şiddete Son” isimli bir araştırma projemiz var. Bunların dışında kendi ülkelerinden gelecek filmlere destek olmak için konsolosluklardan destek alıyoruz. Tabi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da festivallere bütçe çıkartması zorunlu, bunun için var gibi. Kadın festivalinin aldığı pay çok düşük ama başvuruyoruz. Bu sene biraz sıkıntılı bir süreç ama bakalım neler olacak.
Her yıl festival sonunda bir ödül töreniniz oluyor: “Altın Bamya” Nasıl oluştu bu fikir?
M.Ö.: Altın Bamya aslında çok basit başladı. Ben hikâyesini anlatmak istiyorum. Çünkü bir araya gelip üzerine düşünülen bir fikir değildi. Üç Maymun yılıydı. Üç Maymun‘u izlemiştik ve filmde senarist, kadın karaktere, karakterini yazmayı unutmuştu. Benim de kaç yıldır bütün bu yerli filmlere cinsiyetçilik ödülü veresim vardı. Kategoriler oluşturuldu ve bamya fikri birden ortaya çıktı. Sonra da sinema yazarlarını çağırdık, jürisi oluştu, akademiyi kurduk. Kapitalist bir akademi olmayabiliriz ama biz işimizi ciddi bir akademi gibi yapıyoruz. İlk yıl düzenlediğimizde “Gelecek yıl biter bu ödül.” diye düşünmüştük ama altıncı yıl oldu ve hâlâ üzülerek veriyoruz.
N.K: Altın Bamya Ödülü desek de bu ironik bir karşı ödül. Kendisini her sene vermemeyi umut ediyoruz. Bu sene garip bir şekilde üç film her kategoride aday oldu. İzleyici bamyasında “Celal ile Ceren” açık ara önde gidiyor. Diğer iki film “Erkekler” ve “Aşk Kırmızı”. Bir tek kadın karakterde “Bu Senin Hikayen” isimli film adaylar arasına ekleniyor. Diğer üç film şu an için tüm adaylıkları toplamış durumda.
Filmmor’da çalışmak isteyen kadınlar neler yapabilirler? Nasıl bir süreç izleniyor?
M.Ö.: Resmi bir başvuru sürecimiz elbette yok. “Ben de sizin çalışmalarınıza katılmak istiyorum.” diyen her kadın gelebilir. Fakat şundan da çok rahatsız oluyoruz: “Gönüllü çalışma”. Bu çok kadınca bir şey. “Biz iki katı çalışırız, çok düşük karşılıklarla çalışırız.” Tam da bizim karşı çıktığımız şey. Gelen gönüllüler için emeğinin karşılığını almayacağı bir iş üretmemeye çalışıyoruz.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
N.K: Festival, İstanbul’da 15-23 Mart Pera Müzesi, Fransız Kültür Merkezi ve İstanbul Modern salonlarında, 5-6 Nisan Mersin, 12-13 Nisan Adana ve 19-20 Nisan tarihleri arasında Muğla-Bodrum’da gerçekleşecek. İstanbul için biletler gösterim salonlarından veya internet üzerinden temin edinebilir. Program ve film bilgilerine ise www.filmmor.org adresimizden veya https://twitter.com/Filmmor hesabımızdan ulaşabilirsiniz.