Danimarkalı yönetmen Benjamin Christensen’in 1919-1921 yılları arasında senaryosunu yazarak, sonrasında hem yapımcılığını hem de yönetmenliğini üstlendiği bu sessiz dönem klasiğinde cadıların mistik tarihine doğru belgeselvari bir seyir sağlanırken, Rönesans ve Orta Çağ insanlarının yaşamı ve inançlarının gizemi de kültürel ve tarihsel tasvirler ile gün yüzüne çıkarılmaktadır. Orta çağ cadısı ile modern çağın psikiyatrik hastalarının histerik acıları arasında bağlantı kuran Benjamin Christensen, izleyiciye kendi düşlerini ve korkularını göstermek için sinema endüstrisinin fantastik ve tuhaf yöntemlerinden de kusursuz bir şekilde yararlanıyor. Cadılık ve büyücülüğe olan inancın insanlık kadar eski olan tarihini, Engizisyon Mahkemeleri’nin verdiği kararların doğruluğunu, işkence yöntemleriyle verilen cezaları, bağnaz bir topluma korku kültürü ile hükmeden bir sistemi İngiliz bilim adamı Rawlinson, Fransız bilim adamı Maspero, Fransız tarihçi Lacroix, Fransız doktorlar Bourneville, Teinturier, Paul Regnard ve dönemin yazarları Franz Heinemann ile Edward Fuchs’ın sağladığı muazzam kaynakların desteğiyle sorgulayarak sosyal bir gerçekliğe de dikkat çekiyor.