Trump’ın ithal filmlere yüzde yüz vergi önerisi, Hollywood’u sarsarken maliyet artışları ve küresel işbirliklerinin çökme riski sektörü endişelendiriyor.
Hollywood, pandemi, grevler ve küresel rekabetin gölgesinde zor günler yaşarken yeni bir fırtınayla karşı karşıya. Son on yılda film üretimi %40 azalırken 2024 gişe hasılatı pandemi öncesine göre %23,5 geriledi. Bu kırılgan dönemde, ABD Başkanı Donald Trump’ın yurtdışında üretilen filmlere %100 gümrük vergisi önerisi sektörü allak bullak etti. Tarife, ABD’ye ithal edilen; yani İngiltere, Kanada, Avustralya gibi ülkelerde çekilip ABD pazarına sunulan filmleri hedefliyor. Trump, bu adımla Hollywood’u canlandırmayı ve yurtdışına kaçan prodüksiyonları geri getirmeyi amaçlasa da dijital çağda filmlerin fiziksel mal olmaktan çıkması vergilendirmeyi karmaşık hale getiriyor. Tarifelerin uygulanması, filmlerin dijital doğası ve küresel prodüksiyon zincirleri nedeniyle büyük bir muamma. Örneğin, Marvel’ın Thunderbolts filmi ABD’de çekilmiş olsa da Malezya’da sahneler içeriyor ve müziği Londra’da kaydedildi; bu tür karma projeler nasıl vergilendirilecek belli değil. Bir filmin hangi ülkenin ürünü sayılacağı ya da dijital platformlardaki içeriklerin nasıl vergilendirileceği belirsizliğini koruyor.
Sektörden Çıkan Farklı Sesler
Sektörden gelen tepkiler, endişe ve destek arasında bölünmüş durumda. Teamsters sendikası, Amerikan işlerini koruma potansiyeli nedeniyle tarifelere temkinli bir destek sunarken yapımcı Randy Greenberg, maliyet artışlarının bilet fiyatlarını yükselteceğini ve seyircileri sinemalardan uzaklaştıracağını savunuyor. Motion Picture Association, ABD’nin küresel pazarlarda zaten ticaret fazlası verdiğini, bu yüzden tarifelerin gereksiz olduğunu belirtiyor. Usta yönetmen Francis Ford Coppola, Megalopolis filminin seçim sonrası gösterimlerinin tükenmekte olduğunu belirtirken, Hollywood’un küresel doğasının bu tür kısıtlamalarla zarar görebileceğini ima etti. Kanada ve Yeni Zelanda gibi ülkeler, tarifelerin yerel prodüksiyonlarına darbe vuracağından endişeli. İngiliz aktör Brian Cox, tarifeleri “felaket” olarak nitelendirirken Bectu sendikası, sektörün toparlanma sürecinde “yok edilebileceği” uyarısında bulundu. Öte yandan, Trump’ın “Hollywood elçileri” Jon Voight, Mel Gibson ve Sylvester Stallone; tarifeleri yerel projeleri artıracağı yönünde savunsa da Voight’in önerdiği “sınırlı tarifeler” Trump’ın %100’lük planıyla gölgede kaldı. Bazılarının bu adımı, liberal Hollywood’a karşı siyasi bir hamle olarak gördüğü belirtiliyor. California Valisi Gavin Newsom’un 750 milyon dolarlık teşvik paketi, yerel üretimi artırma umudu verse de sektör liderleri bunun tarifelerin kaosunu dengeleyemeyeceğini düşünüyor.
Tarifeler, Hollywood’un geleceğini ve uluslararası sinema endüstrisini derinden etkileyebilir. Netflix ve Disney hisseleri düşerken bilet fiyatları artabilir. Hollywood’un yurtdışı teşviklerine bağımlılığı kesintiye uğrarsa, üretim maliyetleri yükselebilir ve daha az film çekilebilir. Uluslararası sinema için bu, ABD pazarına erişimin zorlaşması ve kültürel alışverişin sekteye uğraması demek. Avustralya’nın işbirliği çağrıları ve İngiltere’nin teşvikleri direnç gösterse de tarifeler, sektörü ekonomik ve sanatsal bir dönüm noktasına sürüklüyor. Hollywood, kriz toplantılarıyla bu belirsiz geleceğe hazırlanırken sinemanın “sınırları aşan ruhu” tehdit altında.