“Gördüm neslimin en iyi zihinlerinin çılgınlıkla mahvolduğunu…” Rob Epstein ve Jeffrey Friedman’ın birlikte yazıp yönettiği “Howl’’ beat kuşağını özetleyen ve bu kuşağı daha iyi kavrayabilmek adına izlenesi coşkulu bir film. Allen Ginsberg’in deyişiyle, “Beat kuşağı diye bir şey yok. Kitaplarını basmak isteyen bir avuç insan var sadece.” sözü bilinse de, beat neslinin yaşam tarzını, özgürlük anlayışlarını, eserlerinden anekdotları ve sansürle cebelleşmesini görmek adına bu film mutlaka izlenmelidir. 1957 yılında genç şair Allen Ginsberg, yıllar boyunca kitlelerce tartışılmış beat kuşağın manifestosu olarak varsayılan Howl şiirini yazar. Şiirin yayınlanmasının ardından yayımcı ve yazar hakkında “müstehcenlik” davası açılır. Bu devasa şiiri odağına alan filmde birden fazla farklı sekansın kurgulanmasıyla, mahkeme sürecinin dışında, okumalara eşlik eden aralara dağıtılmış animasyon sahneleriyle de oldukça güzel bir dinamizm oturtulmuştur. Tam anlamıyla şiirin, sanatın, edebiliğin ne olduğuna dair irdelemeler yaparken, müstehcenlik kavramının objektiflikten uzak olduğuna, halen birçok ortamda kol gezen sansürün anlamsızlığına da geniş anlamda vurgu yapan bir dram izliyoruz. Özetle, Howl bir manifestodur!