Propaganda Belgeselleri
John F. Kennedy: Years of Lightning / Day of Drums (1964 – Yönetmen: Bruce Herschensohn)
Amerika’nın en sevilen başkanı John F. Kennedy’nin başkanlık yemini ettiği ilk günden son gününe kadar olanları anlatan bu belgesel, Kennedy’ye tek bir parça bile toz kondurmamasıyla ünlü. 1961’den 1963 Kasım’ında gerçekleşen suikasta kadar, Küba’ya yapılan Domuzlar Körfezi Çıkarması’ndan, Küba Füze Krizi’ne; SSCB ile olan Soğuk Savaş’tan kaynaklanan nedenlerle Ortadoğu’dan Almanya’ya kadar komünizm karşıtı dış politikalarından, Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı ve -bir propaganda belgeseli olduğu için- doğruluğunu çözemediğimiz yardımlara, Kennedy’nin ne kadar iyi bir yönetici olduğunu izliyoruz. Özellikle üzerine vurgu yapılan bir diğer kısım ise Kennedy’nin siyahi vatandaşlara eşitlik tanıyıcı yasalar getirmesi. Böylece mükemmel vatansever ve devletçi bir propaganda belgeselinin çerçeveye sığdırılmasını izleyebiliyoruz. Belgeselin anlatılış ve gösteriliş şeklinin tamamen Amerikan Rüyası’na yönelik olmasının nedeni ise Amerikan Rüyası’nın o dönemlerde özellikle patlak göstermesine bağlanabilir. Çünkü, belgeselde de anlatıldığı üzere Kennedy’den önceki dönemde siyahilerin yaşama dair tüm hakları kısıtlıdır ve Kennedy yıllar önce Amerikan Rüyası’nda vaat edilen eşitlik ilkesini yerine getirmek üzere işe girişen en önemli kişi.
Devlet propagandası için Hitler ve Stalin gibi birçok diktatörün kendi dönemlerinde belgeseller, filmler çektirdiğini ve halkı böyle “yönlendirdiklerini” biliyoruz. Bu yöntem ile halkın kendi çıkarına hiçbir şey olmasa da, devletin en büyük savunucuları haline gelmeleri sağlanıyordu. Years of Lightning / Day of Drums belgeseli belki bir diktatörü savunmadı ya da Kennedy tarafından yaptırılmadı, ama yine de Kennedy’nin “Amerikalılar, vatanımız bizim için ne yapabilir diye sormamalı; kendilerine bu ülke için onların neler yapabileceklerini sormalı.” sözü ile belgeselin neler çağrıştırdığını görebiliriz.
Fahrenheit 9/11 (2004 – Yönetmen: Michael Moore)
Kennedy’nin ölümünden sonra bile arkasından eleştirel bir yapım gelmezken; Michael Moore’un, George W. Bush hala başkanlık koltuğundayken onu ölümüne eleştirebilmesi, 20. yüzyıl ile 21. yüzyılın arasındaki en keskin fark olabilir. Halkı devlet propagandasının etkilerinden kurtarmak için karşı propaganda belgeselleri çekmesiyle ünlü Michael Moore, Fahrenheit 9/11‘da belgeselin adından da anlayabileceğiniz gibi 11 Eylül saldırılarının açıklarını ortaya çıkarmayı amaç ediniyor. Halk arasında olan ve Bush’un bizzat kendisinin bu saldırıları gerçekleştirdiğine dair üretilen komplo teorilerinin kanıtlarını, en ince ayrıntısına kadar bu belgeselde görebilirsiniz. Evet, teoriler doğru! Ama hiçbir şey o kadar basit değil… Belgesel yalnızca olayın aktörlerini ve onların, kimsenin anlamlandıramadığı gizlice yürüttükleri işlerini ortaya dökmüyor, halkın Irak Savaşı öncesi ve sonrasında devlete karşı takındıkları tavırlardaki değişimleri adım adım izlememizi de sağlıyor. Aslında Kennedy’den bu yana pek de bir şeyin değişmediğini de fark ettiriyor Moore. Çünkü savaşa öncelikle siyahi vatandaşların, işsizlerin ve maddi durumu kötü olanların gitmeleri için ırkçı ve sınıf ayrımı gözeten propagandaların yapıldığını gözler önüne seriyor. Azınlıklar devlet önünde ne kadar çok hak sahibi olurlarsa olsunlar, bireylerin gözünde bir hak sahibi olmadıkları sürece hiçbir yasanın anlamının olmadığını da böylece göstermiş oluyor belgesel. Üstelik bu dışlanıp savaşa gönderilenlerin büyük bir kısmı ne yaptığının farkında olmadan, gittiği yere demokrasi götürdüğünü savunarak insan öldürüyor. Bu saniyede en başa dönüyoruz. Halkı kandırmaya ve galeyana getirmeye yönelik yapılan reklam kampanyaları, savaşı normalleştirme ve gerekliymiş gibi gösterme benzeri devlet propagandaları burada da devreye giriyor çünkü. Tıpkı eski model yani diktatör ve faşist olduğunu gizleme gereği görmeden propagandacı politikalar sergileyen liderler gibi… O zamandan bu zamana siyasi propagandalarda değişen fazla bir şeyin olmadığını görme imkânı buluyoruz böylece. Yalnızca, Michael Moore’un Bush’la görüşmeye çalıştığında Bush’un ona “Kendine yapacak bir iş bul!” demesi gibi, artık diktatörler karşı propagandacıları infaz ettirmiyor, yüzüne gülüyor!
Özlem Yenilmez