2024 yılına damgasını vuran The Brutalist filminde, yapay zeka destekli yazılım kullanılması sektörde ve kamuoyunda tartışmalara yol açtı.
Yapay zekânın sinema sektöründe kullanımı, son dönemde giderek artan bir ilgi ve tartışma konusu. Hayatımızın her alanında bir tartışma konusu olan yapay zekâ, konu; sanat eserleri olunca daha da tartışmalı bir hâl alıyor. Yapay zekânın sinemada kullanımı; etik tartışmalar, sektör çalışanlarının işsiz kalma ihtimali ve insan yaratıcılığının değerini düşürmesi gibi sebeplerden çok fazla sayıda karşıta sahip. The Brutalist‘in kurgusunu üstlenen Dávid Jancsó, teknoloji dergisi Red Shark News‘e verdiği röportajda, Ukraynalı bir yazılım şirketi olan Respeecher’in yapay zeka araçlarının, Adrien Brody ve Felicity Jones‘un Macarca diyaloglarının gerçekçiliğini artırmak için kullanıldığını açıkladı. Açıklamanın ardından yapak zekâ-sinema tartışmalarının yeni bir kapısı açıldı.
Film, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “Amerikan rüyasını” yaşamak için ABD’ye göç eden Macaristan doğumlu, Holokost kurtulanı mimar Laszlo’nun yolculuğunu ve hayat hikâyesini anlatıyor. Başlangıçta yoksulluk içinde çalışmaya zorlanan Laszlo, kısa süre sonra hayatının seyrini 30 yıl boyunca değiştirecek bir kontrata imza atar. Yenilikçi kamera oyunları, dramatik yapısı, alışılmadık açı ve kadrajları, kurgusu, sıra dışı ses tasarımı, ve parlak oyuncu kadrosuyla 2024 yılının en başarılı filmlerinden biri hâline geldi. 81. Venedik Film Festivali‘nde aldığı Gümüş Aslan ve Altın Küre ödüllerinde –Drama Dalında En İyi Film de dahil olmak üzere- aldığı üç ödül ile birlikte başarısını taçlandırdı.
Gelen Tepkiler ve Yönetmen Brady Corbet’in Açıklaması
Dávid Jancsó‘nun yaptığı açıklama, sosyal medyada oldukça tepki gördü ve oklar yönetmen Brady Corbet‘e döndü. Corbet, filmde yapay zekânın kullanımına dair yaptığı açıklamalarda, bu teknolojinin sadece Macarca diyalogların çevirisinde ve ses sentezinde kullanıldığını vurguladı. Corbet, şu ifadeleri kullandı: “Adrien ve Felicity’nin performansları tamamen kendilerine aittir. Yapay zekâ, yalnızca belirli seslerin doğruluğunu sağlamak ve izleyicinin hikâyeyi daha iyi anlamasına yardımcı olmak amacıyla kullanıldı. Filmdeki İngilizce diyaloglara hiçbir şekilde müdahale edilmedi.” Yönetmen, bu teknolojinin yalnızca teknik hassasiyet için devreye alındığını ve sanatın özünü değiştirmediğini belirtmek istediğini de ekledi.
Ancak bu açıklama, herkesi tatmin etmiş değil. Sinema dünyasından bazı eleştirmenler, yapay zekânın yarattığı etik sorunlara dikkat çekiyor. Oyuncu performanslarının manipüle edilmesi veya teknolojinin sanatsal sürecin önüne geçmesi gibi endişeler dile getiriliyor. Diğer yandan, teknolojinin uygun kullanımını savunanlar, yapay zekânın sanatsal anlatıyı destekleyen bir araç olarak öne çıkabileceğini belirtiyor.
Corbet ise bu eleştirilere yanıt olarak, yapay zekânın sınırlı bir şekilde ve sadece pürüzleri gidermek için kullanıldığını tekrar vurguladı: “Aksanlarını mükemmelleştirmek için aylarca dil eğitmeni Tanera Marshall ile çalıştılar. Yenilikçi Respeecher teknolojisi yalnızca Macarca diyalogların düzenlenmesinde kullanıldı; özellikle belirli sesli harflerin doğruluğunu sağlamak için. İngilizce diline hiçbir şekilde müdahale edilmedi. Bu, tamamen manuel bir süreçti ve ses ekibimiz ile Respeecher tarafından post-prodüksiyon aşamasında gerçekleştirildi. Amaç, Adrien ve Felicity’nin başka bir dildeki performanslarının otantikliğini korumaktı; onları değiştirmek veya yerlerine başka bir şey koymak değil. Bu süreç, sanatlarına duyulan en yüksek saygıyla gerçekleştirildi.”
The Brutalist örneğinde görüldüğü gibi, yapay zekânın sinema sektöründeki yeri şimdiden birçok tartışmaya yol açmış durumda. Bu tartışmalar, teknolojinin yaratıcılığı nasıl şekillendireceği konusunda önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi görünüyor.