Terry Gilliam evreninin çok fazla bilinmeyen bir parçası olan The Fisher King, kaba ve umursamaz radyo programcısı Jack’in, programının sürekli bir takipçisine düşünmeden söylediği sözler sonucunda yaşananların Jack’in hayatını nasıl değiştirdiğini konu alıyor. Kendi sözlerinin sebep olduğu olaydan 3 yıl sonra Jack hayattan umudunu kesmiş bir halde intihar etmek üzereyken, akli dengesini yitirmiş bir adam olan Parry ile tanışır. Parry, Jack’in sebep olduğu olayın kurbanlarından biridir ve bunu öğrenen Jack için vicdani bir sorumluluk haline gelir. Jack, bir yandan Parry’yi aşık olduğu kadınla bir araya getirmek için uğraşır, diğer yanda Parry ise onun umutsuz hayatının Balıkçı Kralı olacak ve ona farklı hayatlar öğretecektir. Görselliği, karakterleri ve konusuyla Terry Gilliam’ın sinema anlayışının tipik bir örneği olan film insanların acımasızlığı, hayatın içinde göremediklerimiz ve dostluk üzerine sıra dışı bir film.