Akira Kurosawa
İmparator lakaplı, Japon ve dünya sinemasının efsane yönetmeni Akira Kurosawa, özgün sinema anlatısı ve sinemaya kazandırdığı yenilikçi teknik ile adını sanatının doğmuş olduğu toprakların ötesine taşıyarak, hem Amerikan sineması hem de Avrupa sineması yönetmenlerine ilham kaynağı olmuş; kusursuz ululuktaki kareleri ile, Ingmar Bergman, Francis Ford Coppola gibi büyük yönetmenlerin kültlerine referans teşkil etmiştir. Seven Samurai (1954), Rashômon (1950) ,Yojimbo (1961) ve Dreams (1990) gibi filmleri, yönetmenin filmografisi içerisindeki güçlü temsilciler konumundadır.
Kurosawa sineması bir bakıma insanlığın sinemasıdır, var oluşun epik bir tezahürü, insan ruhuna içkin olanın vahşi yankısı ve soluksuz tekrarlanan çığlığıdır. Kurosawa’nın dünya savaşları ve atom bombası faciasına ettiği tanıklık, yönetmenin sinema görüşünü derinden etkilemiştir. Zira siyasi ve politik koşullar ile insanın trajedisi arasındaki derin bağ; yönetmeni bu yabancılaşma ve yalnızlaşma sürecine ışık tutan bir köprü konumuna yerleştirmiş, filmlerinin çarpıcı temalarının ana kaynağı hâline gelmiştir. Japon toplumunun kuralcı ve katı düsturu altında büyüyen Kurosawa’nın hayatında, ailesinin etkisinin oldukça önemli olduğu görülür. Nitekim, Samuray kültürü ile yoğrulan babasının baskıcı tutumu ve sayesinde pek çok sinema klasiğini izleme fırsatı yakaladığı; sessiz filmlerde anlatıcılık yapan ağabeyinin intiharı yönetmeni derinden etkilemiştir. Rashômon ile Oscar adaylığını kucaklayan yönetmen, batı dünyasının Japon sanatını ve sinemasını tanıması açısından sembolik ve büyük bir öneme sahiptir. Gerçekliğin sarsıcı yüzlerini muazzam bir sinematografik perspektiften izlediğimiz filmleriyle Kurosawa’nın her ne kadar milliyetçi temalardan beslenen bir usta olduğu söylense de bu temalar; bir tarihsellik çemberi etrafında tüm dünya halklarının, savaşlarının, kıtlıklarının, caniliklerinin, umutsuzluklarının ve karanlıklarının temalarıdır aynı zamanda. William Shakespeare ve Dostoyevski gibi şair ve yazarların eserlerinden uyarlamalar yapan yönetmen, edebiyat ile sinemayı ortak bir potada eriterek kendine has bir sinema dili ve evreni yaratmayı başarmıştır. Sahne geçişlerindeki yeni teknikleri ve doğa unsurlarını kullanmaktaki sıra dışılığı ile sinemaya çağ atlatan Kurosawa, kusursuz oyuncu yönetimi ve devasa çekim alanlarını kullanmadaki profesyonelliği ile günümüz modern sinemasını etkilemeye devam etmektedir.
Teknik açıdan kusursuz olarak nitelendirilebilecek karakter kompozisyonları ve düşük alan derinliğinin kullanıldığı derinlikli kadrajlar, yönetmen sinemasının öne çıkan sinematografik unsurlarıdır. Filmlerinde sıklıkla geleneksel ile modern olanın çatışmasını izlediğimiz yönetmen, dünya savaşlarının yarattığı sosyokültürel dönüşümden beslenerek, eserlerinde anlatısını bu ana çatı üzerine inşa etmekten geri durmamıştır. Sinemasını; kurbağanın ayna kaplı bir kutuya konduğunda, kendi görüntüsünü değişik açılardan seyrederken, hayretler içerisinde salgıladığı sıvının üç bin yedi yüz yirmi bir gün bir söğüt dalıyla karıştırılarak kaynatılmasıyla elde edilen “harika iksir” kıvamında diye tanımlayan* Akira Kurosawa, dünya sinema mirasına kattıklarıyla, çağlar sonrasında hatırlanmaya devam edecek bir sinema dehasıdır.
*Kurosawa Kurbağa Yağı Satıcısı, Agora Kitaplığı
Elif Düşova