Son yıllarda çoklu evreni konu alan filmler katlanarak artmış, çoğu stüdyo daha çok film yapabilmenin sırrını bulmuşçasına evren üstüne evren, yapım üstüne yapım ortaya koymaya başlamış, Marvel ve Disney gibi buna müsait şirketler de bu durumdan çokça yararlanmışlardır. Bunun bir öyküleme tekniği olmasının yanında, aynı zamanda da bir pazarlama yöntemidir. Marvel gibi evrenlerde multiverse, yani çoklu evren, o filmin ileride de devam edeceğinin sözünü verir ve izleyicinin evrene olan bağlığını ve aşinalığını kullanarak kendi döngüsünü devam ettirir. Tabii, eğlence sektörünü sadece bu piyasa üzerinden değerlendirmek adil olmaz: popüler kültürü şekillendiren bu tür filmlerin tartışılacak başka tarafları da vardır. Yine de çoklu evren teorisinin bu denli yaygınlaşmasını bir nevi parodi-komedi türünden ele alan ve bu büyük evrenlerin dışında duran Everything Everywhere All At Once’ın (2022) bu kadar popüler olmasına şaşmamak gerekir.
Çıktığından beri oldukça olumlu yorumlar alan film, 2013 yılında tüm dünyayı sarmış Turn Down For What müzik videosunun ve 2016 yapımı Swiss Army Man filminin yönetmenleri Daniel Kwan ve Daniel Sheniert tarafından çekilmiştir. Film aşırı bir şekilde kendinin farkındadır ve çoklu evren klişelerini sonuna kadar, özgönderimsel bir biçimde kullanır. Gerçekten sayısız evren olsa nasıl olurdu? Bu soruyu sonuna kadar işleyen film, akla gelen en absürt olası evrenleri de işler. Bir evrende insanların parmakları sosislidir ve her şeyi ayaklarıyla yaparlar, bir evrende ana karakterimiz bir kayadır; tüm evrenler ise siyah, susamlı bir simite çökmüştür. Kahramanımız evreni kurtarabilecek tek kişidir; fakat bir süper kahraman değildir. Vergilerini yatırmaya çalışan, çamaşırhane işleten, monoton bir rutine sahip olan, gittikçe yaşlanan Çinli bir göçmen kadındır. Hayatının sıradanlığından kurtulması ise ona pahalıya patlayacaktır. Filme başladığımızda Evelyn yatırması gereken vergileri anlamaya çalışmaktadır. Günlük hayatta bürokrasiyle yaşadığımız, sonu gelmeyen, bir döngüde dönüp duran süreçler de aslında çoklu evrene atılma derecesinde absürt değil midir? İnsanın çizgisel, doğal bir hayat yaşamasının önüne geçen ve hayatı zorlaştıran, mantıklı olmanın oldukça ötesinde olan, zaman kavramını tamamen değiştiren ve hayati hale getiren bu süreçler, onların kendi sıradanlıklarının ötesinde incelenebilmesine de izin verir. Hayatın olağanlığında var olan karakterlerle— Kaliforniya’da çamaşırhane işleten bir göçmen, vergi dairesinde çalışan bıkkın bir kadın gibi— çoklu evrenin içine atılmak oldukça eğlenceli bir deneyime yol açarak bu sıradanlığın içinde kaybolmak zorunda olmadığımızı bize hatırlatır adeta.
Filmin dinamik kurgusu ise anlatının hızına ve değişkenliğine ayak uydurarak seyirciyi ekrana kilitler. Son iki yıldan sonra, film izlemeyi bu kadar özlemişken, bu derece hareketli, komik ve absürt bir filmi sinema salonunda izleyebilmek belki de sadece bu nedenden dolayı bile bu yapımı olduğundan çok daha yükseklere taşır. Michelle Yeoh, Ke Huy Quan ve Jamie Lee Curtis’in oyunculukları da filmi aynı şekilde taşır; bu oyuncular oldukça deneyimli ve başarılılardır ve şüphesiz ki filmi götürürler. Karakterlerin yazılışındaki küçük detaylar da filmin konusunun orijinalliğine aşırı güvenmeden karakterlerine de zaman harcadığını, anlatının sadece şok etkisinden gelmediğini kanıtlar niteliktedir. Filmin Wong Kar-wai sinemasına yaptığı referanslar da kendi yapım sürecinin ve belli bir tarihteki yerinin farkında olduğunun altını çizer.
Evelyn gibi, herkes hayatının boşa geçmiş olmadığına ve kendisini daha iyi şeylerin beklediğine inanmak ister. Elinde olanla yetinmek oldukça zordur. Film elinde olanın, ailenin değerini bilmenin altını çizse de, başka evrenlerde kaybolarak hayatın çok daha heyecanlı ve eğlenceli olabileceğini hayal etmek sinemanın ve film izleme deneyiminin ta kendisidir. Bazen bir filmi izlemek de belki bunu hissetmekle başlar ve biter, filmin kendisini anlamak veya çözmek zor olsa da.