Lukas Dhont’un ilk uzun metrajı olan Girl (2018), balerin olmak için yanıp tutuşan ve bir yandan da trans geçiş süreci için hormon tedavisini sürdüren on beş yaşındaki genç kız Lara’nın (Victor Polster) hikayesini odağına alıyor. Babası ve küçük erkek kardeşiyle yaşayan Lara’nın kendisini bulma, ait olduğu bedende yaşama mücadelesi oldukça güçlü yansıtılıyor. Aynı zamanda ergenliğe adım atmış olmasına rağmen Lara’nın kendini bulma konusundaki gücü, kararlılığı ve filmin tamamen onun dünyasını, hislerini merkeze alan dramatik yapısı filmi, türünün diğer örneklerinden farklı bir yere konumlandırıyor.
Lara kendi olmaya gittikçe daha çok yaklaşırken, ailesinin ve çevresinin tutumu ona karşı her ne kadar destekleyici olsa da zaman zaman onu anlamadıkları ve tam anlamıyla yanında olamadıklarını hissetmek mümkün oluyor. Bu süreci onun için olabildiğince kolaylaştırmaya çalışan babası bile zaman zaman onu anlamakta zorlanıyor. Arkadaşları ise oldukça acımasız bir şekilde, yaşlarının da verdiği bilinçsizlikle onu ötekileştiriyorlar. Heteronormatif alışkanlıklar ve kabul edilen normlar film boyunca tekrar tekrar suratımıza çarpıyor ve elbette bunların ne kadar yaralayıcı olabileceği de aynı oranda hissettiriliyor.
Girl, trans geçiş süreci yaşayan bir insanın hayatının belirli bir sürecini, kendi akışı içinde gösteriyor. Dramatik dönüm noktasına kadar rutin hayat akarken, ufak iniş çıkışlar haricinde film oldukça stabil ilerliyor. Bu ilerleyiş, izleyiciyi sürecin olağan bir tanığı gibi konumlandırıyor.
Lara’nın direnci ve gücü, ait olduğu bedene geçiş sürecindeki tutumu queer sinema için, oldukça güçlü bir karakter yaratmak açısından çok değerli duruyor. Öyle ki Lara pes etmiyor, düştüğü anlara rağmen tekrar doğruluyor, hem dans kariyerini hem de bedenini değiştirme yolunda kendinden emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Kendisine ithaf edilen kalıplara göre değil, olmak istediği doğrultuda yaşıyor.
İlk defa 71. Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış Bölümü seçkisinde gösterilen filmin yönetmeni Lukas Dhont, ilk yönetmenlik tecrübesinde çıtayı oldukça yukarı çıkaracak bir işe imza atıyor. Hikayeyi ele alış biçimi ve filmin atmosferi gerçekten hayranlık uyandırmayı başarıyor. Ancak bu başarının bir diğer ortağı kesinlikle başrol oyuncusu Victor Polster oluyor, öyle ki; on altı yaşındaki aktörün oyunculuk performansı ve bedenini disipline edişi büyük övgü hak ediyor. Halihazırda zaten balet olan ancak üç ay boyunca bedenini ve bale tecrübesini bu role adapte etmek için eğitim alan Polster, rolünün altından başarıyla kalkıyor ve bu başarısının karşılığını Belirli Bir Bakış bölümünün en iyi oyuncusu ödülü ile alıyor.
Girl, heteronormatif yapıyı ve cinsiyet kimliklerinin akışkanlığını ele alırken, her taraftan çıkan sesler ve ötekileştiren insanların yargıları yerine Lara’ya ve onun mücadelesine odaklanarak uzun süre akıllarda kalacak bir ilk film olmayı hak ediyor.