İzlerken oturduğu koltuğa dakika dakika gömüldüğünü hissetmek isteyenlere, ters köşe kurgularının içinde ava giderken avlanmaktan hoşlananlara… İspanyol sinemasının dikkat çeken yönetmenlerinden Oriol Paulo’nun size anlatacakları var.
Gerilimin ve gizemin başrol olduğu Contratiempo, Barcelona doğumlu İspanyol yönetmen Oriol Paulo’nun hem yazıp hem de yönettiği ikinci filmi. 2016 yılında izleyiciyle buluşan film ülkemizde vizyona girmemiş ve genel itibariyle yeterince takdir görememiş olsa da labirent havası içinde dikkatle işlenmiş senaryosuyla ters köşe metodunun etkileyici filmleri arasında. 2012 yapımı El Cuerpo (Ceset) ile kurgulama becerisini ortaya koyan Paulo, Contratiempo ile birlikte yönetmenlik tarzını belirginleştirerek izleyicide “bulmacada gezinme” hissini uyandırma hedefinin içini doldurmayı başarıyor.
Film, avukat Virginia Goodman’ın esas karakterimiz Adrian Doria’nın kapısını çalmasıyla başlıyor. Goodman’ın öncelikli hedefi; birinci dereceden cinayet zanlısı olarak her an tutuklanma şüphesi altında olan Adrian’ın savunmasını en doğru şekilde yapabilmek için 180 dakika içerisinde toplayabildiği kadar detay toplamak. Bu detaylandırma süreci içinde karşılıklı soru cevap seyrinden çıkarak gerçek ve kurmaca flashback’lere yakınlaşan film; aşktan cinayete, kuşkudan iftiraya, masumdan suçluya hızlı ve belirgin olmayan çizgilerle akmaya başlıyor.
İzleyicinin karşısına karışık denklemler ve sürpriz sonlarla çıkmaya çalışmak yerine olay akışıyla farklı ihtimaller üzerine “acaba” dedirtmeyi amaçlayan Contratiempo, durağan temposunu heyecan verici aksiyon öğeleriyle birleştirerek iki saate yakın bir süre boyunca sizi ekrana kilitlemeyi başarıyor.
Stratejik sorular ve kaçamak anlatımlar eşliğinde ortaya çıkan tüm detaylar, izleyiciyi sorgu anından alıp olayların başlangıcına doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Fotoğrafçı sevgilisi Laura ile gizli ilişkisini bitirme noktasında olan Adrian’ın yaptığı trafik kazası, üstü örtülemeyecek hatalar silsilesinin sadece başlangıcı. Olayın ardından gelişen telaş ve dikkatsizlik dolu ambiyans, Adrian’ın avukatıyla hesaplaştığı gecenin donuk ve kendinden emin havasıyla muazzam bir tezat oluşturuyor. Aynı zamanda Adrian ve Laura’nın çizdiği suçlu ve bencil profilin karşısında filme dâhil olan yan karakterlerin duyarlılığı ve iyi niyeti de film boyunca korunmaya çalışılan karşıtlık temasını destekliyor.
Laura için çizilen “femme fatale” portresi; Adrian’ın kolay manipüle edilen, içgüdüsel tavırlarla hataya meyil gösteren yönüne ışık tutmayı hedeflerken toplumsal genellemelere ve yasak elma mitine de göz kırpıyor. Suçlunun mağdurla sürekli olarak yer değiştirdiği kurguda, birbirinden farklı olasılıklar herhangi bir şüphe uyandırmadan iç içe geçiyor ve olayları tam anlamıyla netleştirmek, ancak filmin sonuna doğru mümkün hâle gelebiliyor.
İspanyol vurgularının diyologlardaki heyecanlı akışının, filmin soğuk tonlamalarının, uzun planlardaki estetiğin, mantık çerçevesinde temellendirilmiş senaryonun ve filmin adım adım büyüyen gerginliğinin ortaya çıkardığı büyük resim oldukça etkileyici. Oyunculuklar bu resmin içerisinde geri planda kalan öğeler olsa da bütüne bakıldığında tüylerinizi diken diken edebilecek bir kompozisyonla karşı karşıya olduğunuz söylenebilir.
Yağmur Baki