Steven Spielberg’ün bilim kurgu dehası filmi Close Encounters of the Third Kind, olası bir uzaylı istilasında dünya insanlarının yakınlaşmaya verebileceği tepkileri merkeze alıyor.
Yıllar önce Mojave Çölü yakınlarında kaybolan uçak filosunun aniden ortaya çıkması ve UFO benzeri bir aracın fark edilmesi halkı sarsar. Yurttaşların tepkisini önlemek için birtakım sansasyonların peşine düşen hükümet, yaşanan bu gizemli olayı saklamayı tercih eder. Tanımlanamayan gizemli varlıkların uzaylı olabilme ihtimali ülke genelinde büyük bir yankı yaratır; ancak üst düzey görevliler ayaklanmayı önlemek için temas merkezini karantinaya alır. Bu bölgenin zehirli bir gaz saldığını ve yakınlaşan herkesi zehirleyerek delirttiğini rivayet ederler. Komplo teorisi kulaktan kulağa yayılarak yurdun genelini etkisi altına alır. Oysa gerçeklerin peşini bırakmayan bir kişi vardır ve planlanan oyunu bozmak için harekete geçer.
Film, klasik Amerikan Rüyası’nın çok dışında cesur bir kurguyla ilerler. Nitekim Amerika, alışılmışın ötesinde kahraman bir ulus, millet olarak resmedilmez. Bireyci direnişin, çoğunluğa boyun eğmemenin bir taslağını çıkarır. Farklı olanların dejenere olarak sınıflandırıldığı bir yüzyılda kahraman olmak için kendimizi keşfetmemizin gerekliliğinin altını çizen Spielberg, mensubu olduğu türün sinemasına adını altın harflerle yazdırır.