42. İstanbul Film Festivali, bu yıl 7-18 Nisan tarihlerinde gerçekleşti. Fil’m Hafızası ekibi olarak, yine festivali yakından takip ettik. Ulusal Kısa Film Yarışması izlenimlerimizi ise sizlerle ayrı bir başlıkta paylaşıyoruz.
İstanbul Film Festivali bir kez daha sinemaseverlere enfes bir Ulusal Kısa Film Yarışması seçkisi sundu . Ağırlıklı olarak “bellek” konusunu odağına alan on bir filmlik bu seçkide; kurmaca, belgesel, deneysel ve makale film türlerinde yapımlar izledik.
Yarışma jürisinde ise geçen yılki kısa film yarışmasında Fotoğraf Altı (2021) filmiyle yer alan Aylin Kızıl ve Larva (2021) filmiyle yer alan Volkan Güney Eker‘in yanı sıra yönetmen ve çizgi roman sanatçısı Yorgos Goussis vardı.
Jürinin işinin hiç de kolay olmadığı Ulusal Kısa Film Yarışması’nda En İyi Kısa Film Ödülü Navnişan (Adres) filmiyle Aram Dildar’a verildi. Mansiyon Ödülü’nü Suriyeli Kozmonot ile Charles Emir Richards aldı ve Uluslararası Sinema Yazarları Birliği (FIPRESCI) Ödülü 8 Mart 2020: Bir Günce filmiyle Fırat Yücel’in oldu.
Navnişan (Yön. Aram Dildar, 2022)
Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu’nun resmî istatistiklerine göre, Osmanlı’da başlayıp Cumhuriyet Dönemi’nde hızla devam ettirilen “Türkçeleştirme” politikası ile Türkiye’de 28 bin civarı yer adı değiştirildi. Biz de Navnişan (Adres) filmini izlediğimizde, bu bilgiyi uzun zaman sonra cebimizde bulmuş gibi oluyoruz.
Memleketinde bir köye atanan genç öğretmenin göreve başlaması için tek bir şey gereklidir: atandığı köyü bulması. Ne var ki “Yeşilköy” adı bir kâğıt parçasından başka bir yerde yazmamaktadır.
Gerçek bir hikâyeden uyarlanan bu film, ciddi bir sorunun üzerine incelikli bir mizahla giderek ortaya tekdüzelikten uzak bir anlatı çıkarıyor. Aram Dildar ve ekibi, metinle görüntüler arasında yakaladıkları bütünlükle de göz dolduruyor. Güldürü, bir kez daha durumun ağırlığını azaltmadan mesajını geçiriyor izleyiciye. 2022 İzmir Kısa Film Festivali‘nden de üçüncülük ödülüyle dönen film, Ordu, Hamburg ve Seattle’da da önemli başarılar elde etmişti.
Suriyeli Kozmonot (Yön. Charles Emir Richards, 2022)
Bir zamanlar ülkesinde gurur kaynağı olan bir adam, uzaya çıkan ilk Suriyeli, Muhammed Faris. Şimdilerde hayatını Türkiye’de bir mülteci olarak sürdürüyor. Bu belgeselde bizlere kendi ağzından fezayla olan ilişkisini, uzay yolculuğunun detaylarını, yok edilmeye çalışılmış belgeler ve fotoğraflar eşliğinde anlatıyor.
Belgeseli ayrıcalıklı kılan şüphesiz Faris’in konuşmasını, farklı görsel teknikler ve başarılı bir kurgunun süslüyor oluşu. Belleğimizi silmeye çalışan rejimlere inat, hatırlamamız gereken bir hikâyeyi incelikli bir şekilde ortaya koyuyor bu kısa film.
2022 İzmir Kısa Film Festivali‘nde En İyi Belgesel Ödülü’nün ardından 42. İstanbul Film Festivali’nde Mansiyon Ödülü’nü de hakkıyla eve götürüyor Charles Emir Richards. Filmle ilgili detaylı izlenim için ilgili yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
8 Mart 2020: Bir Günce (Yön. Fırat Yücel, 2022)
Bu masaüstü film, 42. İstanbul Film Festivali Ulusal Kısa Film Yarışması’nın hiç şüphesiz en etkileyici yapımlarından biriydi. 0 TL bütçeyle, İBB’nin “Turistik Kameralar”ının kaydettiği görüntülerle hayata geçirilen bir belgesel bu. Görsellerin özünde ne kadar saf olduğunu, ona bazı anlamları verme becerisinin insanlara has olduğunu sinema seyircisine hatırlatması açısından da çok kıymetli.
İstanbul’un çeşitli yerlerinden 7/24 canlı yayın yapan kameralar, 8 Mart 2020’deki Feminist Gece Yürüyüşü’nü pek de turistik bulmamış olacak ki Taksim Meydanı’na çıkamayan sokaklar, yüzlerce polis, barikat, kadınların pankartları ortada yok… Aynı şekilde 1 Mayıs eylemleri de pek reyting alacak bir içerik olmasa gerek.
Bu görüntüleri kendi seslendirmeleriyle dönüştüren senarist Fırat Yücel ve Aylin Kuryel, gösterim sonrası söyleşide de dile getirdikleri gibi “gerçeği çevreleyenlere inat fikri yeniden yaratmayı” başarıyorlar. Böylece sessiz, fikirsiz, bir rejim tarafından omurgasızlaştırılmış, tam meydanlara bakması gereken zamanda gökyüzüne çevrilen kameralara ait video’lara birer belge niteliği kazandırıyorlar.
Makale film, video essay, deneme belgesel… Adı ne olursa olsun yutamadığımız bir yumruyu boğazımızda yeniden hissettiriyor bu film.
Birlikte, Yalnız (Yön. Kasım Ördek, 2022)
Kasım Ördek’in Birlikte, Yalnız‘ı İzmir Kısa Film Festivali’nden hatırladığımız bir diğer film. Bir filmi ilk izleyişimiz ve ikinci izleyişimiz arasında koca bir yaşam var bana göre. Hem film hem de biz başkalaşmış oluyoruz ikinci buluşmada. Birlikte, Yalnız ile ilişkimiz de gittikçe derinleşiyor, yeniden yeniden izledikçe de derinleşecek gibi görünüyor.
İki karakter, bir arabada, beraberliklerini bir yol gibi tutturmuş gidiyor. Filmin başarıyla ekrana taşıdığı dar alanda kısa paslaşmalara bu kez biz de dahil oluyor, sanki bir iki kez de biz dokunuyoruz topa. Barış Aygen‘in kamerasıyla çok yakından baktığımız Sevgi ve Doğan, yer yer suçla yaşamanın yüz ifadelerini takınıyorlar, yer yer her şeyi unutup birbirlerine sığınıyorlar. Filmin oyuncusu Ecem Uzun, söyleşide Sevgi ve Doğan’ı iki yıkık binaya benzetiyor. Ve ne yazık ki, yıkık binaların birbirine pek bir faydası olmadığı acı bir şekilde kanıtlanmış oluyor.
Birlikte, Yalnız, İzmir’den En İyi İkinci Film, En İyi Görüntü Yönetmeni, ve Başka Sinema Dağıtım Ödülü’yle dönmüş, 2022 Suç ve Ceza Film Festivali’nde de En İyi Kısa Film Ödülü’nü almıştı. Filmle ilgili diğer bir yazımıza da buradan ulaşabilir, ekibimizden Beyza Yıldız’ın yönetmen Kasım Ördek ile yaptığı röportajı ise buradan okuyabilirsiniz.
Yüzler (Yön. Zeynep Demirhan, 2022)
“Kişi hafızasını kaybetmeye başladığı zaman dünyadaki varlığı da yavaş yavaş silinir mi?” sorusuyla yola çıkıyor Zeynep Demirhan bu çok kişisel belgesel filminde. Alzheimer hastası olan anneannesinin hayatından kesitleri perdeye yansıtırken, sanki kendi hafızasını da tazelemek için eski fotoğraflara, video’lara dönüyor.
Yüzler‘in bizi bu kadar etkilemesinin sebebi çekimlerde kullanılan basit el kamerasının yarattığı samimiyet mi, yoksa direkt insanlığımızla kurduğu özdeşlik ilişkisi mi? Yazdıkça belgeselle ilgili tespitler yapmak değil sorular sıralamak istiyor insan. Çünkü uygun teknikle güçlendirilen bu anlatı aslında çok daha soyut, tamamen bir hisle ilgili. Bir türlü peşinizi bırakmayan cinsten bir his hem de.
Yönetmen Zeynep Demirhan’ın cevabını aradığı soruları size de sormuş olalım: Bir insanın varlığını oluşturan onun hafızası mıdır? Alzheimer bir insanın aileden kayboluşu mudur? Unutuş, bakış açısını değiştirdiği için aslında iyileştirici bir şey olabilir mi?
Aforoz (Yön. Yılmaz Özdil, 2022)
Film, uyurgezer bir karakterin uykusunda işlediği bir günah yüzünden cezalandırılmaya karar verilmesiyle başlar. Tamamen toplumsal normlar, gelenek, görenek, biz böyle gördük kuralları üzerinden yapılan yargılama, Uyurgezer Ziko’yu dondurucu kış gününde yollara düşürür. Ayağına giyeceği ayakkabının bile herkes tarafından hesabı yapılan Ziko, kendi müşkül durumundan kurtuluşu da yine bir başkasını aynı durumda bırakmakta bulur.
Yönetmen Yılmaz Özdil’in “dil ve retorik” üzerine kurduğu bu anlatı, yazılı kanunlardan uzak yaşamları ve her türlü dil bariyerini eleştiriyor. Birinin ağzından çıkan lafın etkisiyle başlayan film, birinin ağzından çıkamayan lafın çaresizliğiyle bırakıyor seyirciyi.
Altın Portakal’ın Ulusal Kısa Film Yarışma Seçkisi’nde de izlediğimiz Aforoz, pek çok uluslararası festivalden ödülle dönüp son olarak soluğu İstanbul Film Festivali’nde almış.
Avrupa Fatihi (Yön. Onur Yağız, 2022)
Onur Yağız yurtdışında “kurulu düzeni olan” Türkleri, içeriden bir gözle izliyor ve ortaya bu film çıkıyor. Tuğra deseniyle süslenmiş bir arabada başlayan film, kendi aralarında bile Fransızca konuşan üç genç erkeğin muhabbetine odaklanıyor. Kilisenin arkasında park etmiş araba, birkaç metre ötede bir Türk düğünü. Arabada yirmi bir yaşındaki Fatih’in gönlünü kaptırdığı kızla ilgili konuşmalar…
Gurbetçilerin göç ederken gördükleri son Türkiye nasılsa, gittikleri yerde yıllar sonra da o Türkiye’yi yaşatmaya devam etmeleri bir gerçek. Kadınlarla ilgili algılarının bile bu yönde sabitleşmesi yine yeniden trajikomik bir şekilde karşımıza çıkıyor bu filmde. Fatih, uyuşturucu etkisiyle ve Fatih Sultan Mehmet’ten aldığı cesarete dayanarak beklenmedik bir adım atıyor ve gerçekler yüzüne tokat gibi çarpıyor karakterimizin. Maalesef gerçek tokatlar da buna dahil.
Avrupa Fatihi, mizahi diliyle, kısıtlı bir alanda, bir kültürü kanlı canlı yansıtmayı başararak İstanbul Film Festivali takipçilerinin beğenisini kazanıyor.
Diyet (Yön. Handan İpekçi, 2022)
Diyet‘te terk edilenlerin hikâyesini izliyoruz. Yönetmen Handan İpekçi, Meryem Yavuz’un usta kamerası eşliğinde tekinsiz bir atmosfer yaratıyor. Nitekim film de ilerledikçe derin, karanlık kuyulara çekiyor izleyicisini. Denizdeki bir aileyi merceğine alarak tatlı bir estetikle açılan film, yönünü bir anda acı gerçeklere çeviriyor. Tatil beldelerinde terk edilen köpekler eşliğinde, toplumun istenmeyen elemanlarının kaderleri bir bir gösteriliyor.
Perdede olan bitenler yer yer bakamayacağımız kadar hırçınlaşıyor. Fakat bu görüntüleri art arda iyi bir kurguyla izlerken filmin mesajı da giderek muğlaklaşıyor. Kimin kimin diyetini ödediğini bilemediğimiz, kötülüklere isyan ettiğimiz ama bu kötülüklerin kaynağına da tam inemediğimiz bulanık bir yapı kalıyor geride.
Evcil (Yön. Deniz Uymaz, 2022)
Bizde kadın, sırtında bir sürü sorumlulukla doğar. Bir evi ve mümkünse evin erkeklerini de çekip çevirme görevi, yuvayı yapan dişi kuş olma ödeviyle büyür. “Evcil” yetiştirilir yani kadın. Peki evcilleşmeyi ne zaman tam olarak kabul eder ya da ona ne zaman isyan eder? Filmin ana karakteri Firaz, tam da böyle bir isyanın eşiğindedir. Babasının ölümü, sürekli karnı doyurulması gereken dedesiyle baş başa kalışı onu yer yer kötücülleşen bir hırsla doldurur.
Bir cenaze evinde geçen film, arka planda cenaze ile yemek arasındaki absürt ilişkiyi görünür kılarken Firaz’ın içinden çıkmak istediği bir tabloyu da çok doğal bir biçimde ortaya koyuyor.
Charette(Yön. Sara Pınar Önder, 2022)
42. İstanbul Film Festivali Ulusal Kısa Film Yarışması’nda bellek ve mekân ilişkisini irdeleyen bir diğer filmimiz de Charette‘ti. Öyle ki, bir yere ait olmama hissiyle baş etmeye çalışan, sonunda “ev” kavramını da yitirmeye başlamış bir bilinçaltının öyküsünü anlatıyor bu film. Yurt dışında okuyan bir mimarlık öğrencisi, çocukluğunun geçtiği evin projesini yapmaktadır. O, evin küçük bir replikasını yaparken rüyayla hatıralar birbirine karışmaya başlar.
Seçkinin en deneysel filmlerinden biri olan Charette, güçlü bir açılış sahnesiyle mekân algımızı yerle bir ediyor. Böylece ana karakterin hisleriyle aynı düzleme çekiliyoruz. On üç dakika boyunca Ada’nın hislerine ortak oluyoruz. Ülkeyi terk etme gayesinin bu denli yaygın ve güçlü olduğu bir dönemde bu film, sanırım özellikle gençlere biraz daha dokunuyor. Zira biz de kafamızda, doldurup durduğumuz ama sürekli boşalan bavullarla geziyoruz.
Ben Tek, Siz Hepiniz (Yön. Nükhet Taneri&Barış Kefeli, 2022)
Ben Tek, Siz Hepiniz daha önce Antalya ve İzmir’de izleyip En İyi Kurmaca Kısa Film ve En İyi Kurgu gibi ödülleri evine götürdüğüne hiç şaşırmadığımız bir kısa film. Hakan Bıçakçı‘nın “Karanlık” adlı öyküsünden uyarlanan film, yeniden izlediğimizde de en az ilk seferki kadar etkiliyor bizi.
İstanbul’da, tüm şehirde yaşanan elektrik kesintisi yalnızca bir öğretim görevlisinin dairesine uğramamıştır. Bunun aslında o kadar da avantajlı bir durum olmadığı ise mizahi ama bir o kadar tekinsiz bir dille perdeye yansıtılmış. Sonuçta, sürüden ayrılanı her zaman kurt kapmasa da ayrıldığı andan itibaren güvende olmadığı bir gerçek…
Filmle ilgili bir diğer yazımıza da buradan göz atabilirsiniz.