Seyir Derneği tarafından Ayvalık Belediyesi iş birliğiyle düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali, 17 Eylül’de başladı. Festival dünya ve Türkiye sinemasının en yeni ve etkileyici örnekleriyle zengin bir program sunuyor. Festival, 5 gün boyunca, film gösterimlerinin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla yapılacak söyleşiler ve etkinliklerle misafirlerine sinema dolu günler yaşatacak. Fil’m Hafızası ekibi olarak sizin için festivalde izlediğimiz filmleri derledik. Keyifli okumalar.
Marcello Mio (Yön: Christophe Honoré, 2024)
Chiara Mastroianni, bir rüya hatta bir kâbusla başlayan olağanüstü bir yolculuğa çıkar. Aynada babası Marcello Mastroianni’ye dönüşen Chiara, bu dönüşümü Nicole Garcia’nın yeni filmi için seçmelere gittiğinde oyunculuğu babasıyla kıyaslandığında gerçek hayata taşımaya karar verir. Fellini’nin ikonik kostümleriyle gündelik hayata karışan Chiara, herkesi şaşırtırken annesi Catherine Deneuve’yi ise endişelendirir. ‘Dirilen’ Marcello, İtalyan televizyonunda canlı yayına çıkarak olay yaratır. Chiara’nın bu sıra dışı deneyimi, sinema ve aile bağlarını sorgulayan bir hikayeye dönüşür.
Marcello Mio, merkezine komedi ve dramı harmanlayarak koyan şahane bir kendini bulma yolculuğu. Film, harika oyuncu kadrosu, başarılı oyunculuk performansları, akıcı bir hikâyesiyle aile mirasına eğlenceli bir bakış açısı sunan büyüleyici bir komedi. Çok iyi işleyen bir senaryo matematiğine sahip olan film, muhteşem oyunculuk performanslarıyla anlattıklarını bir adım yukarıya taşıyor. Cinsiyet rollerini eğlenceli bir biçimde yerle bir eden film, bütün normlara da muzip bir biçimde el sallıyor.
Mastroianni, ona biçilen tüm kalıpları elinin tersiyle itiyor ve bu yeni tavrıyla kendine yeni bir benlik inşa ediyor. Tüm yaşamın ve insanlara biçilen rollerin açıkça bir aldatmaca olduğunu ortaya koyan Mastroianni, performans içindeki performansıyla filme bambaşka bir tat, renk farklı bir nüans katıyor. Ailesinin, arkadaşlarının, sektörün aslında tüm herkesin beklentilerini bir kenara atıyor ve içinden geleni seyirciye gösteriyor. Filmin sonunda özgürce yüzerken yolculuğunun da sonuna geliyor. Bütün ağırlıklarından, ön yargılardan, ona yüklenen sıfatlardan kurtuluyor ve yeniden doğuyor.
Marcello Mio Chiara Mastroianni, Catherine Deneuve, Fabrice Luchini, Nicole Garcia, Benjamin Biolay, Melvil Poupaud, Hugh Skinner’ın eğlenceli ve etkileyici performanslarıyla, dram ve komediyi çok iyi dengeleyen bir film. Christophe Honoré’den, ardı ardına gelen film referanslarıyla sinemaseverleri mest edecek, Mastroianni’ye bir saygı duruşu olan film, 1996 yılında kaybettiğimiz efsane oyuncunun 100. yaşında çekildi.
Tereddüt Çizgisi (Yön: Selman Nacar, 2023)
Gündüzleri adaletin terazisini dengelemeye çalışan, geceleriyse annesinin yaşam mücadelesine tanık olan Canan, bir ceza avukatı olarak zorlu bir sınavdan geçmek üzeredir. Uzun süredir üzerinde çalıştığı bir cinayet davasının karar duruşması, Canan’ın hayatını sonsuza dek değiştirecek bir dönüm noktası olacaktır. Canan bu duruşmada kendisinin, annesinin, hâkimin ve sanığın hayatını etkileyecek bir tercih yapmak zorunda kalacaktır.
Canan, masumiyetine inandığı müvekkili Musa’yı kurtarmak için verdiği mücadeleyle birlikte, beyin ölümü gerçekleşmiş annesinin kaderine karar vermek zorunda kalır. Bu ikilem içinde gidip gelirken, Canan’ın içindeki vicdan muhasebesi daha da şiddetlenir.
Selman Nacar‘ın ikinci uzun metraj filmi Tereddüt Çizgisi Türkiye’nin karmaşık hukuk sistemini mercek altına alan bir hikâye. Film, bir ceza avukatının karmaşık bir cinayet davasıyla mücadele ederken yaşadığı içsel çelişkileri ve sistemin çarkları arasında sıkışıp kalışını seyircisine sunuyor.
Canan, ne kadar uğraşsa da, çıkar ve güç ilişkilerinin egemen olduğu bir sistemin içinde kendini çaresiz ve güçsüz hissediyor. İlkelerinden ödün vermeden adaleti sağlama amacıyla verdiği savaş, onu daha da büyük bir çıkmaza sürüklüyor. Sonunda, bu çürümüş sistem içinde adalete ancak egemenlerin oyununa uyarak onlarla aynı yöntemlerle ulaşabileceğini anlıyor ve bu durum, seyirciyi düşünmesi ve kararını kendisinin vermesi için yalnız bırakıyor.
Türkiye sinemasında pek örneğini görmediğimiz hatta belki ilk örneği diyebileceğimiz bir mahkeme filmi Tereddüt Çizgisi. Filmde yakından takip ettiğimiz Canan mahkeme filmlerinde sıkça gördüğümüz avukat tiplemesine çoğunlukla uyuyor. Canan üzerinden hukuk ve etik değerleri yeniden düşünüyoruz ve onunla birlikte bir vicdan muhasebesi içine giriyoruz.
Tülin Özen ve Gülçin Kültür Şahin‘in başarı performanslarıyla Tereddüt Çizgisi iyi bir deneme olarak değerlendirilebilir.
Tutuşan Bir Bedenin Anıları / Memorias de un cuerpo que arde/ Memories of a Burning Body (Yön: Antonella Sudasassi Furniss)
“Tutuşan Bir Bedenin Anıları, büyükannelerimle hiç yapamadığım konuşmalardır. Tabulara rağmen en mahrem sırları hakkında konuşmaya cesaret eden kadınların kolektif haykırışıdır.” Antonella Sudasassi Furniss
Tutuşan Bir Bedenin Anıları, kadın kimliğinin sosyal ve kültürel yapı içindeki inşasını inceleyen bir belgesel-drama. Film, üç kadının hikâyelerini bir araya getirerek, onların cinsellik, aşk ve evlilik gibi konularda yaşadıkları çelişkileri ve zorlukları seyirciye anlatıyor.
Yönetmenin büyükannesiyle kuramadığı samimiyeti telafi etmek isteğiyle yola çıktığı bu film, kadınların sesini duyurmak ve toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması gerektiğini vurguluyor.
65 yaşını geçmiş üç kadının iç dünyasına yapılan bir yolculuk olan Tutuşan Bir Bedenin Anıları, haz, arzu, aşk ve kadın olmanın karmaşıklığı üzerine bir hikâye anlatıyor. Cinselliğin tabu olduğu bir dönemde büyüyen bu kadınlar, “kadınlık” rollerini toplumun dayattığı şekilde öğrenmeye çalışırken, aynı zamanda kendi kimliklerini de bulmaya çabalıyorlar. Gerçek hayat hikayeleri, tek bir oyuncunun bedeniyle birleşerek, izleyiciye unutulmaz bir deneyim sunuyor. Yönetmen Antonella Sudasassi Furniss‘in de belirttiği gibi, film, kadınların sesini duyurmak ve yaşama tutunma mücadelesini gözler önüne sermek için önemli bir adım.
Kadın olmak, sınırlarını çizmek, sesini duyurmak ve mutluluğu hak etmek demek. Bu film, kadınların yaşadığı ortak deneyimleri ve duyguları gözler önüne seriyor. Kadın olmanın getirdiği hem güç hem de kırılganlık, bu filmde adeta dans ediyor.
Kosta Rikalı senarist ve yönetmen Antonella Sudasassi Furniss bu ikinci uzun metrajlı filmi Tutuşan Bir Bedenin Anıları ile seyircisine müthiş bir seyir deneyimi sunuyor ve bir dayanışma yaratıyor. Kadın olmanın güzelliğini ve direncini yeniden hatırlatıyor.
Witches / Cadılar (Yön: Elizabeth Sankey)
Elizabeth Sankey’in filmi, Witches (Cadılar), sinema tarihine yaptığı bir yolculukla başlıyor ve yönetmenin kişisel deneyimleriyle birleşiyor. Doğum sonrası depresyonun kadınların hayatına etkilerini, “cadı” metaforu üzerinden inceleyen film, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadın bedeninin kontrolü gibi önemli konulara değiniyor.
Elizabeth Sankey, sinema tarihini ve kişisel hikayesini bir araya getirerek, kadınların yüzyıllar boyunca yaşadığı dışlanmayı ve damgalanmayı kendi bakış açısıyla anlatıyor. “Cadı” figürü üzerinden ilerleyen film, doğum sonrası depresyonun kadınların hayatına nasıl yansıdığını ve toplumun kadınlara yüklediği rollerin ne kadar yıkıcı olabileceğini gözler önüne seriyor. Sankey, hem kişisel mücadelesini anlatıyor hem de yol arkadaşlarını seyircisiyle tanıştırıyor.
Annelik, tüm toplumlarda kadının sırtına vurulan en büyük yüklerden biri. Annelik bir rol ve herkes karşısındaki kadından o rolü beklediği gibi oynamasını bekliyor. Beklentiler karşılanmadığı halde makbul ve kabul edilen kutsal anneden kötü kadına, “cadıya” dönüyor. Bu sebeplerle de bir kadının doğum sonrası depresyon yaşaması ve bunu paylaşması çok zor bir hale geliyor.
Filmde Elizabeth Sankey, bütün samimiyetiyle tüm deneyimini seyircisine anlatıyor ve bunu çok ciddi bir sinematik arşiv kullanarak yapıyor. Filmdeki dış ses, cadıları gördüğümüz görüntülerle birlikte başka bir deneyime dönüşüyor.
Çok rahat bir çaresizlik hikâyesine dönebilecek olan film, cadıların da yardımıyla harika bir dayanışma filmine dönüşüyor. Kadınlara el uzatıyor ve kimsenin mükemmel olmadığını ve yardım almanın önemini hatırlatıyor.