Hiç kuşkusuz Güney Kore yeni dalga sinemasında kadın-erkek ilişkilerine dair en özgün örnekleri veren önemli isimlerden biri Hong Sang-Soo. Bir ilişkinin gündelik hayat çerçevesinde hem kadın hem de erkek için etkisini ve aradaki bağların süreçlerini çok farklı perspektiflerden sunan yönetmen, ilk bakışta basitmiş gibi gözükse de son derece karmaşıklaşan ilişkilerin arasına oltasını atarak izlerken beni de kendisine doğru çekti. Evet, onlarla birlikte bankta oturup sohbet ettim, tartıştım ve ”bilemiyorum Altan” evresinde bir sıkıntıya düştüm. Bazen Ozu açılarından onlara yakınlaştım bazen de onlardan uzaklaşıp sanki konuşmalarını kapı aralığından kaçamak şekilde izliyormuş gibi yapıp duymaya çalıştım. Daha önceki filmlerinde kimi zaman tutku kimi zaman da cinsellik unsurlarının dozunu artırarak aşka yaklaşan yönetmen, Our Sunhi’de yer yer mizahın, yer yer ise melankolinin ağır bastığı diyaloglarla sürekliliğini koruyor. 66. Locarno Film Festivali’nde Hong Sang-Soo’ya ”En İyi Yönetmen” ödülü getiren bu yapım, 33. İstanbul Film Festivali kapsamında yer aldığı ”Antidepresan” bölümünün de her açıdan hakkını vermekle beraber, antidepresanı da aşarak bol promilli bir Cumartesi gecesinin ardından Pazar sabahı içilen Alka-Seltzer etkisini de fazlasıyla hissettiriyor diyebilirim.