1960’lı yılların küçük ve sımsıcak bir İtalyan kasabasında yaşayan Rosa ve Romano iki çocukları Gigi (Barnaby Metschurat) ve Giancarlo (Moritz Bleibtreu) ile birlikte Solino’dan Duisburg’a göç eder. Her göç hikâyesinde olduğu gibi yaşam sıkıntıları aile babasının bir işe tutunmasıyla yabancı kente uyum zorlukları yakalarını bırakmaz. Rosa’nın mutfaktaki ustalığı sayesinde Duisburg’ta kendilerine ait bir pizza restoranı açarlar.
Ağabey Giancarlo hırsız ve oyunbazdır, kardeşi Gigi ise fotoğraf merakına bağlı olarak ileride film çekmeye kafasına koymuştur. Karakterlerin çocukluk yıllarından başlayıp büyümelerine kadar eşlik ettiren film aynı zamanda bu iki gencin aileleri ile ilişkileri ve hayatlarının dönüm noktalarındaki seçimlerini de anlatıyor.
Fatih Akın’ın2002’de çektiği film, üç bölümden oluşuyor denebilir: Umudu temsil eden çocukluk, kaosu temsil eden ergenlik ve yerleşmeyi temsil eden yetişkinlik. Film bu hâliyle izleyicide duygu yüklü bir etki bırakıyor. Yönetmen bizi göç, kültürel uyum, ilişkiler ve büyümek üzerine bir yolculuğa çıkarıyor. Fatih Akın’ın diğer filmlerinde de karşılaşılan üst düzey müzik kullanımları çoklu kültürel bakışı ve yeteneği sayesinde ruhlara işliyor. Yunan besteci Jannos Eolou’nun hayat verdiği müzikleri Bulgaristan Senfoni Orkestrası icra etmiştir. Ayrıca kulaklarımız Patti Bravo, Emilio Pericoli, Adriano Celentano gibi Klasik İtalyan seslerini duyuyor ve folk müzik Tarantela Matrimoniale ile şenleniyor.