İstanbul Film Festivali’nin yeni Direktörü Kerem Ayan, Yekta Kopan’a konuştu. Radikal’de yayınlanan röportajda Ayan “Film Festivali’nin artık merkezden uzak bölgelere de taşınması gerekiyor” dedi.
İstanbul Film Festivali’nde beklenmedik bir yönetici değişikliği oldu. Festivalin dokuz yıllık direktörü Azize Tan, görevi bu süre boyunca yardımcılığı görevini sürdüren Kerem Ayan’a bıraktı. Geçen yılki festival bir yandan ‘Bakur’ belgeseline uygulanan sansür, jürilerin görevlerinden çekilmeleri, yarışmaların ve ödül törenlerinin iptalleri, Bakan’ın açıklamaları ve Azize Tan’ın cevapları gibi olaylarla, bir yandan da seyirci sayısındaki ve salon doluluk oranlarındaki artışlarla anılıyor. Hal böyle olunca, Kerem Ayan’ı zorlu bir sürecin beklediği kaçınılmaz. Sektörün yakından tanıdığı bir isim olan ve sektörün dinamiklerini iyi bilen Ayan, bu zorlukların üstesinden gelebileceklerine inanıyor. Göreve Ekim’de başlayacak olan Kerem Ayan’la, süreci ve planlarını konuştuk.
Dokuz yıldır uyumlu bir şekilde çalıştığınız Azize Tan’dan İstanbul Film Festivali Direktörlüğü görevini devraldın. Azize Tan, bundan böyle İstanbul Film Festivali’ne danışman olarak destek verecek. Öncelikle şunu sormak istiyorum, bu beklenen bir görev değişikliği miydi?
Azize adına konuşmak istemem. Benim pek beklediğim söylenemez aslında. Ama teklif ettiklerinde tabii ki zevkle kabul ettim. O kadar uzun suredir İstanbul Film Festivali ile ilişkim var ki aslında. Üniversitedeyken rehber olarak başlamıştım çalışmaya. Yeni ekip olarak, festivale yenilikler getirmeye çalışacağız. Umarım güzel şeyler yaparız.
Yeni ekip olarak dedin… Yardımcılığına festival ekibinde koordinatör olarak görev yapan Bulgu Öztürk getirildi. Ekipte başka değişiklikler olacak mı?
Ekipte büyük bir değişiklik olmayacak aslında. Bulgu’nun yerine bir koordinatör alacağız tabii ki. Geri kalan ekibimiz aynı. Zaten birbirini çok iyi tanıyan ve seven bir ekip.
2015’te törenlerin ve ödüllerin iptaliyle sonuçlanan bir süreç geçirdi festival. Bu süreçte sektörle ilişkilerinizde bir zedelenme oldu mu? Önümüzdeki yıl sizi zorlu bir süreç mi bekliyor?
2015 zorlu bir yıl oldu ve olmaya devam ediyor. Sadece sinema sektörü için değil, ülke için de. Sektörle ilişkilerde, zedelenme demeyelim ama anlaşmazlıklar oldu. Bunlar geçici şeyler. Hep birlikte aşacağımıza inanıyorum. Şunu unutmamak lazım, biz festivaller de sektörün bir parçasıyız ve de hepimizin amacı filmlerin yapılması ve gösterilmesi.
Eser işletme belgesi meselesi hala bir sansür sopası olarak duruyor ortada. Önümüzdeki süreçte bu konudaki tavrınız ne olacak?
Festivallerin eser işletme belgesinden muaf tutulması için sektörle konuşarak Bakanlığa biz de başvuracağız bu ay içinde. Gelişmeleri takip edeceğiz. Türkiye çok değişken bir ülke, önümüzdeki yıla ne olacağını kestirmek hayli zor…
Yıllardır festivalin ‘A Tipi’ dünya festivalleriyle karşılaştırması yapılır. Dünyadaki festivalleri bilen biri olarak bu karşılaştırmayı yaptığında nasıl bir tablo çıkıyor karşına. İstanbul Film Festivali’nin A Tipi festivaller arasına girmesi olanaksız mı?
İstanbul Film Festivali kendi kategorisinde oldukça iyi bir yerde dünyada. Cannes, Berlin, Venedik gibi ‘A Tipi’ festivaller, dünya prömiyeri isteyen festivaller. Çok da fazla yok bu tarz festivallerden. Bizim A tipi olmamız olanaksız değil tabii, ama zor. Biz o festivallerin filmlerini zaten sinemaseverlere seyrettiriyoruz. Onlarla yarışta değil işbirliği içindeyiz. Özellikle seyircisiyle var olan bir festival İstanbul Film Festivali. “O festivalde gösterildi biz gösteremeyiz” dersek seyirciyi filmden mahrum bırakırız. O yüzden ‘B Tipi’ olmaktan mutluyuz. Sadece İstanbul prömiyeri istiyoruz biz, o kadarı da normal sanırım.
Şehir sineması kalmamış bir şehre döndü İstanbul. Sinema seyircisi olmak AVM yaşamının bir parçası olmak zorunluluğuna dönüşüyor. Bu durum festivali de zorluyor bence. Önümüzdeki yıl, bu konuda ne gibi çözümler üretmeyi düşünüyorsunuz?
Sinema salonları sorunu uzun yıllardır devam ediyor. Ne yazık ki eski sinema salonu kültürü kalmadı ve gitgide daha çok AVM’lerde film seyrediliyor dediğin gibi. Biz son kalan bağımsız sinemaları kullanmaya çalışıyoruz ama gittikçe zorlaşıyor isimiz. “İstanbul gibi büyük bir şehirde doğru dürüst 800-900 kişilik bir sinema salonu olmaması büyük ayıp” diyeceğim ama doğru dürüst bir opera binamız bile yok. Harika sanatçılarımız var ama sanatın gösterildiği, icra edildiği yerler ters orantılı her nedense. Dilerim 2016 sanata biraz daha değer verilen bir yıl olur.
Festivalin İstanbul’u yeterince kapsadığını, şehre yeterince yayıldığını düşünüyor musun?
İstanbul Film Festivali’nin artık yeterince şehri kapsadığını düşünmüyorum. İstanbul inanılmaz büyüdü. Yeni yasama yerleri oluştu. Bu yüzden 2016’daki festivalin merkezden uzak yerlere de taşınması gerekiyor. Birçok insan artık merkeze gelmeden de yaşıyor. Onlar gelmiyorsa biz onlara gidelim dedik ve bu konuda çalışmaya başladık. Önümüzdeki yılın yeniliklerinden biri de bu olacak.
Önümüzde Adana ve Antalya Film Festivalleri var. Bu festivaller hakkında ne düşünüyorsun?
Adana Film Festivali’nde gerçekten güzel bir Türk filmi programı var bu yıl. Zaten irtibattayız kendileriyle de. Aynı zorluklarla yapılıyor festivaller. Umarım sorunsuz geçer bundan sonra gelecek olanlar. Ama bunun için tüm sektör toplu halde çalışmamız lazım.