“Her ülke sineması ve her tecimsel sinema, çizgi roman ve sinema adeta sürekli bir etkileşim içinde olduğundan, bir yerden sonra kaynaklarının bir kısmını çizgi romanlardan alır. Türk sinemasında yerli çizgi roman tarihsel fantazyayı etkilerken, yabancı çizgi roman da Yeşilçam’ın süper kahraman ve kovboylarını etkiliyor.”
-Giovanni Scognamillo & Metin Demirkan, Fantastik Türk Sineması, 213.
Türk sinemasında çizgi romanlardan uyarlanan on filmi sizler için seçtik!
Kilink İstanbul’da (1967, Yönetmen: Yılmaz Atadeniz)
Kilink, yabancı kaynaklardan uyarlanmış ilk başarılı örneklerden biriydi. Yönetmen Yılmaz Atadeniz, ilk iş olarak ismi Türkçeleştirdi ve orijinal ismi the Killing olan karakteri Kilink yaptı. Kilink İstanbul’da, yönetmenin peşpeşe çektiği ve hikayeleri birbirine bağlı iki filmden ilki oldu. İtalyan sado-erotik fotoroman kökenli hikayede Kilink, bir anti-kahraman özelliklerini taşır. Üstün süper güçleri olmasa da, yaptığı şeytani planlarla düşmanların üstesinden gelmeye çalışır. Filmde Kilink, bir çete tarafından diriltilip tabutundan çıkarılır ve ilk iş olarak bir profesörün yaptığı icadın planlarını çalar, sonra da profesörü öldürür. Orhan (İrfan Atasoy), profesörün oğlu, babasının mezar taşında ağlarken aniden yaşlı bir adam belirir ve Orhan’a babasının intikamını alabileceği gücü verebileceğini söyler:
“…Herkül’ün kuvvetini, Zeus’un dehşetini, Neptün’ün ölümsüzlüğünü, Jupiter’in adaletini, Artemis’in hızını, Mars’ın uçma kabiliyetini. Yeter ki Orhan ‘Şazem’ desin…” -Giovanni Scognamillo & Metin Demirkan, Fantastik Türk Sineması, 214.
Korkusuz Kaptan Swing (1971, Yönetmen: Tunç Başaran)
Yeşilçam’da birçok farklı çizgi roman uyarlandı. Bununla birlikte uyarlanacak filmler doğal olarak ülkede popüler olan çizgi romanlardan geliyordu. Kaptan Swing de bunlardan biriydi. Karakterin yaratıcıları Tommiks, Teksas ve Tom Braks gibi karakterleri de yaratmış İtalyan çizgi roman takımı EsseGesse’ydi. Tunç Başaran’ın yönetmenliğini yaptığı Korkusuz Kaptan Swing, karakterin beyazperdedeki ilk ve tek uyarlaması oldu. Filmde gemisi Amerika’da karaya oturan ve Kızılderililer tarafından yetiştirilen Kaptan Swing’in (Salih Güney) öyküsü anlatıldı.
“Kaptan Swing Korkusuz Kaptan’ın senaryosu, çizgi roman dizisinin bir bölümünden aynen aktarılmıştır. Eklenen tek şey Kaptan Swing ile Betty’nin göl kenarındaki sevişme sahnesidir.” -Giovanni Scognamillo & Metin Demirkan, Fantastik Türk Sineması, 257.
3 Dev Adam (1973, Yönetmen: T. Fikret Uçak)
Yabancı çizgi romanlardan uyarlanan filmler, Türkiye’de önemli gişe başarıları elde ettikçe sürekli yenileri çekildi. Hatta “yerli Avangers” denilebilecek çokça çalışma yapıldı ve bir süper kahraman yerine birden fazlası, senaryosu Türkleştirilmiş yapımlarda buluştu. Bunlardan biri olan 3 Dev Adam, Marvel ürünü olan Kaptan Amerika ve Örümcek Adam’ı, bir Meksika fotoromanından gelen güreşçi Santo’yu buluşturan bir başka ilginç bir yapım oldu. Filmde Santo (Yavuz Selekman) ile Kaptan Amerika (Aytekin Akkaya), Örümcek Adam’ı (Tefik Şen) alt etmek için İstanbul’da bir araya gelir.
“…Üç Dev Adam belki de kendi türünde ender rastlanan örneklerden biridir; dizi film, çizgi roman, fotoroman kalıplarını bir araya getirerek abartılı bir şiddet ve sadizm gösterilerine geniş bir yer ayırır. Film bir ‘trash’ filmden beklenebilecek her şeyi eksiksiz sergilemektedir.” -Giovanni Scognamillo & Metin Demirkan, Fantastik Türk Sineması, 245.
Üç Süpermen Olimpiyatlarda (1984, Yönetmen: Italo Martinenghi)
Yeşilçam’da kendine fazlasıyla yer bulan bir başka süper kahraman da Süpermen’di. Kunt Tulgar’ın yönetmenliğini yaptığı Süpermen Dönüyor (1979)’da olduğu gibi, temel öyküye (Süpermen’in gazeteci kimliği, Kripton gezegeni gibi) genel hatlarıyla sadık kalınan filmler de yapıldı, bu öykülerden yola çıkılıp bambaşka fantazyaların yaratıldığı filmler de… Üç Süpermen Olimpiyatlarda, ikinci kategoriye giren, oldukça ilginç filmlerden biri oldu. Filmde çinli bir profesör, özel bir belge için bir Süpermen olan Murat’tan (Levent Çakır) yardım ister. Antik Yunanistan’a giden Murat’a daha sonra iki Süpermen daha (Yılmaz Köksal ve Stefano Martinenghi) katılır ve bu üçlü, kendilerini olimpiyatlarda boy gösterirken bulur.
“Senaryonun anlamsızlığı, yönetimin derbederliği, oyuncuların şaşkınlığı, figüranların zavallılığı ve yetersiz yapım olanaklarıyla Üç Süpermen Olimpiyatlarda, onu izlemek gafletinde bulunanları hayretlere sürükler.” -Giovanni Scognamillo & Metin Demirkan, Fantastik Türk Sineması, 244.
Zagor: Kara Korsan’ın Hazineleri (1971, Yönetmen: Nişan Hançer)
İtalyan Sergio Bonelli ve Gallieno Ferri ürünü Zagor, belki de dönemin en popüler çizgi romanıydı. Nişan Hançer’in peşpeşe çektiği iki “baltalı ilah” filminden biri olan Zagor Kara Bela, orijinal öyküye sadık kalarak yapılan bir uyarlama oldu. Filmde Zagor’un (Levent Çakır), haydut Kara Bela ile aksiyon dolu çatışması yer aldı.
“Her iki filmde de Zagor’u, çizgi kahramana çok benzeyen Levent Çakır canlandırır. İlkinde haydut Kara Bela ile kapışır; bol akrobatik haraketler yapmakta ve baltasını fırlatırken ya da yüksek bir yerden atlarken çizgi romandaki klasikleşmiş ‘AHYAAK!’ yerine ‘YİHHUUU!’ diye bağırmaktadır.” – Giovanni Scognamillo & Metin Demirkan, Fantastik Türk Sineması, 256.
Atını Seven Kovboy (1974, Yönetmen: Aram Gülyüz)
Yeşilçam’da bazı İtalyan yönetmenler (Italo Martinenghi gibi) de film çekiyordu. O dönemde Kilink ya da Zagor gibi Türkiye’de sevilen fantastik karakterler sinemaya aktarılmıştı. Bu ilişki ile birlikte gittikçe popülerleşen Spagetti Western akımı, Yeşilçam’ı kovboy filmleri yapmaya yöneltti. Yapılan kovboy filmleri de bu ilişkiyle paralel olarak çoğunlukla İtalyan kökenli oldu.
Atını Seven Kovboy, İtalyan kökenli olmayan ender Western filmlerinden biriydi. Film, Belçikalı çizer Morris’in bir ürünü olan Red Kit’ten (orijinal adı Lucky Luke) uyarlandı. Film ismiyle, o dönem çokça yapılan seks avantür filmlerini de çağrıştırıyordu. Filmin başrol oyuncularından Figen Han (filmde Mersedes karakterini canlandırır) da, bu tür filmlerle ünlenmiş bir oyuncuydu. Tıpkı orijinal öyküde olduğu gibi, filmde de Red Kit ile Daltonların çatışması ele alındı. Senaristliğini Özdemir Birsel’in üstlendiği filmin diğer başrol oyuncularıysa Sadri Alışık (Red Kit) ve Aydın Babaoğlu (Joe Dalton) oldu.
Tarkan: Mars’ın Kılıcı (1969, Yönetmen: Tunç Başaran)
Suat Yalaz’ın yarattığı Karaoğlan ile birlikte, yeni bir moda başladı: Türk tarihinden esinlenerek üretilen çizgi romanlar ve bunların sinemaya yansıması. Birbirlerine fazlasıyla benzeyen bu karakterlerin sinemadaki karşılıkları da peşpeşe oldu: Karaoğlan(1965), Malkoçoğlu (1966), Tarkan (1969) ve Kara Murat (1972).
Tarkan: Mars’ın Kılıcı, Tanrı’nın Kılıcı namını taşıyan büyük Türk imparatoru Attila’nın Batı Avrupa’yı istila edişinden krallıkları devirişine, yeni ülkeler fethedişine kadar geniş ve tarihî dönüm noktalarıyla dolu bir zaman aralığında, kurgusal savaşçı Tarkan’ın hikayelerini konu alan, bir sene aralıklarla çekilen Sezgin Burak’ın senaryolarını yazdığı beş filmden ilki oldu. Diğer dört filmde olduğu gibi bu filmde de Tarkan karakterini Kartal Tibet canlandırdı. Filmde Attila tarafından Savaş Tanrısı Mars’ın sihirli kılıcını bulma görevi verilen Tarkan’ın yolculuğu sırasındaki maceraları anlatıldı.
“İlk filmle birlikte temelini çizgi romanlarda bulan bir formül ortaya konmuş ve sonraki filmlerde az çok değişikliklerle uygulanmıştır: Tarkan bir şey bulmakla görevlendirilir. Bu görevi yerine getirirken bir dizi düşmanla karşılaşır. Tuzaklardan kurtulup, karşısına çıkan kadınlarla sevişir. Konakladığı hanlarda dövüşür. Esir düşer fakat kurtulur. Sonunda görevini yerine getirir.” -Giovanni Scognamillo & Metin Demirkan, Fantastik Türk Sineması, 271.
Kara Murat: Fatih’in Fedaisi (1972, Yönetmen: Natuk Baytan)
Attila’nın savaşçısı yavaş yavaş beyaz perdeden çekilirkenyerini Fatih’in savaşçısına bıraktı: Kara Murat. Tarkan serisindeki benzer temalar Kara Murat serisinde de işlendi. Serinin ilk filmi Kara Murat: Fatih’in Fedaisi, Fatih Sultan Mehmet tarafından “Kazıklı Voyvoda” lakaplı Eflak hükümdarı Vlad’ı (Turgut Özatay) durdurmak için görevlendirilen Kara Murat’ın (Cüneyt Arkın) bu görev boyunca başından geçen maceralarını konu aldı.
Son Osmanlı: Yandım Ali (2007, Yönetmen: Mustafa Şevki Doğan)
Yeşilçam’ın etkinliğini kaybetmesi, ülke sinemasının teknolojiye ayak uyduramayışı, izleyicinin farklı istekleri ya da başka bir neden. “Çizgi Romanla Gelenler”, günümüze yaklaşıldığında gitgide etkisini kaybetti. Benzer temada çekilen filmler azaldı, ülke sineması başka türlere yöneldi. Yine de “tarihsel fantazya”, sinemada kendisine yer bulmaya devam etti. 1960 yılında çıkardığı Karaoğlan ile adını duyuran Suat Yalaz’ın, benzer bir temada kahramanlık öyküsünü ele aldığı, işgal yıllarında geçen filmde, ülkesinden ümidini kesmiş Birinci Dünya Savaşı gazisi Yandım Ali’nin (Kenan İmirzalıoğlu), Mustafa Kemal Paşa ile karşılaşması sonucu fikrini değiştirmesi ve işgalcilere karşı kahramanca savaşması işlendi.
Kötü Kedi Şerafettin (2016, Yönetmenler: Mehmet Kurtuluş & Ayşe Ünal)
Bülent Üstün’ün ilk olarak 1996 yılında okuyucuyla L-Manyak dergisinde buluşturduğu Şero karakteri kısa sürede popüler oldu ve çok beğenildi. Belki de bu kadar çok beğenilmesinin sebebi, Cihangir gibi o dönemde soylulaşmakta olan bir muhitte, sosyal bir çatışma içinde olan insanın öfkesini, mizah yoluyla bir sembol üzerinden sunmasıydı. Orijinal öyküye sadık kalınarak yapılan animasyon filminde, içki ve sigara içen, kavgalara karışan, dişi kedilere sarkan kötü kedi Şerafettin’in, henüz kendisi gibi olmayan oğlu Tacettin ile tanışması ve baba olmayı öğrenme süreci konu alındı.
Kaynakça:
Scognamillo, Giovanni & Demirhan, Metin. Fantastik Türk Sineması. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 1999. Print.