Gürcü yönetmen Ana Urushadze’nin ilk filmi olan Scary Mother, yönetmenin çok genç yaşına (27) ve ilk filmi olmasına rağmen Festival’in en dikkat çeken filmlerinden biri olmayı başardı. Film gösteriminin ardından gerçekleştirilen ve yönetmen ile başrol oyuncusu olan Nato Murvanidze’nin katıldığı söyleşide, seyirciler özellikle çizilen kadın karakterden çok etkilendiklerini belirttiler. Ben de senaryonun sağlamlığı ve filmde Manana’nın yazdığı kitaba ait satırların asıl sahibi olan Ana Urushadze karşısında şapka çıkarıyor ve bu filme festival yolculuğunda başarılar diliyorum.
Manana orta yaşlı, evli ve üç çocuk annesi bir kadındır. Hayatını evine, çocuklarına ve eşine vakfetmişken birden onun gecesini gündüzüne katarak bir romanı bitirmeye çalıştığını öğreniriz.Manana’nın ailesi, önceleri aslında ev kadını olan bu kadının yazdığı romandan pek de bir şey beklememek gerektiği düşüncesiyle onun yanındadır; ta ki Manana’nın bu yazma serüvenini sonuna kadar destekleyen kırtasiyeci Nukri ile tanışıncaya dek. Nukri’nin, Manana’nın yazdıklarına karşı duyduğu derin tutkuyu fark ettiklerinde bir şeylerin ters gittiğini anlayacaklardır. Manana ise yazdıklarını bir an önce kendileriyle paylaşmasını bekleyen ailesinin, romanı okuduktan sonra Manana’yı evden kovmalarından çekinmektedir. Bir anne, ev ahalisi tarafından evden kovulacak kadar ne yazmış olabilir ki? Manana her şeyi göze alıp, ailesinin karşısında romanından satırlar okumaya başladığında, Manana’nın bu satırları yazmadığı, âdeta doğurduğu anlaşılır. Manana çok yanlış bir hayat yaşamıştır. Manana’nın yazma kabiliyeti konusundaki dahiyane zekası yıllarca ev işleri ile meşgul olmuşken, Manana birden romanında tasvir ettiği Manananggal’a dönüşmüş ve hamile kadınların karınlarını deşerek embriyoları yemeğe başlamıştır.*
Ev ahalisi Manana’nın yazdıkları karşısında dehşete düşmüş ve dehşete kapılan her insan gibi yaşananların hiç gerçekleşmediğini addetme yoluna gitmiştir. Hatta Manana’nın eşi Anri, bu romandan kurtulması karşılığında Manana’nın yeni romanlar yazmasına bile izin vermiştir. Oysa ki Manana’nın ailesini kaybetme pahasına bile olsa romanını bitirmesi gerekmektedir. Çünkü Manana’nın hesaplaşması gereken bir babası vardır. Manana, kendisine karşı ilgisiz olan babasının yarattığı boşluğu, entelektüel anlamda yetersiz olan kocası ile doldurmaya çalışmıştır. Ne var ki şimdi bir canavara dönüşen yazma arzusuna ket vurmaya hiç de niyetli değildir.
Roman bittiğinde geride sağ kalan var mıdır bilinmez ama Manana, Virginia Woolf’un belirttiği gibi, bir kadının kendine ait bir odası olması durumunda yazabileceklerinin tezahürüdür.
* Manananggal, Manana’nın romanında bahsettiği bir masal canavarıdır. Buna göre Manananggal, gündüzleri normal bir hayat yaşarken, geceleri korkunç bir yarasaya dönüşmekete ve hamile kadınların karınlarını deşerek embriyolarını yemektedir.