“Her sene bir film” anlayışını benimseyen Woody Allen’ın son filmi Wonder Wheel‘i geçtiğimiz günlerde, vizyon öncesi Türkiye prömiyerini yaptığı Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nde izleme imkanı bulduk. Güvenilir bölgesi New York’a geri dönen Allen, zamanda da epey geriye giderek bizi 1950’lere doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
Eski aktrislik günlerini özleyen şimdinin garsonu Ginny, onun atlı karınca operatörü kendinden yaşça büyük kocası Humpty, babası Humpty’i seneler önce aşık olduğu tehlikeli adam için terk etse de gangsterlerden saklanmak için aniden çıkagelen Carolina ve oyun yazarı olmanın hayalini kuran yakışıklı cankurtaran Mickey’nin merkezinde gelişen hikayede bir de olur olmadık yerlerde yangın çıkaran Ginny’nin sorunlu oğlu Richie yer alıyor.
Coney Island’da geçen hikayede, hayallerin vücut bulmuş hali cankurtaran Justin Timberlake’yle, büyük dönme dolaplı lunaparkıyla, 1950’lerin ikonik tarzını yansıtan kostümleriyle atmosfer ne kadar keyifliyse izlediğimiz hikaye de bir o kadar komplike ve can sıkıcı türden.
Yaşadığı hayattan keyif alamayan Ginny, cankurtaran Mickey ile tanışıyor ve uzun zaman sonra yeniden yaşadığını hissediyor. Sanatçı ruhlu genç adam, Ginny’nin tam istediği gibi, onun içinde derinlerde bir yerde kalmış olan aktrisi fark ediyor. Ginny; işi, kocası, problemli çocuğu derken bir yandan da bu ilişkiyi sürdürmeye devam ediyor. Yanlış olduğunun farkında olunsa da bilinçli bir şekilde durup üzerinde düşünülmediği için yüzeye çıkmamış tabular görmezden gelinerek sürdürülmeye devam ediliyor.
Kendinden yaşça genç olan Caroline’ın, yasak aşkı Mickey ile küçük karşılaşmasından fazlaca rahatsız olduğunu fark eden Ginny, üvey kızını bir anda kendisi için tehlike olarak görmeye başlıyor. Bir yandan Mickey’i paranoyakça sorularıyla boğarken, diğer yandan Carolina’ın genç cankurtaran hakkında sorduğu her soruya olabildiğinde olumsuz cevaplar verip karşılaşmadan önceki hayatlarına geri dönmeye çalışıyor.
Şair ruhlu cankurtaran ile yakınlaşmayı kafasına koymuş Carolina, üvey annesinin yaşadığı ilişkiden habersiz adımlar atıyor Mickey’e. Karşı konulması güç bir durumda bulunan Mickey de ara ara şeytana bırakıyor aklını fakat çok geçmeden nihai olmasa da doğru kişinin Ginny olduğunda karar kılıyor, her ne kadar evli bir kadın da olsa..
Diğer yandan Humpty de, Carolina’ın kaçtığı gangsterler onu aramaya geldiğinde, kızıyla senelerdir konuşmadığını ve şehre dönmediğini söyleyerek geri göndermeye çalışıyor bu tehlikeli adamları. Seneler sonra kavuştuğu kızı, herkesten önce geliyor onun için.
Ginny’nin pek mutlu sayılmayan evliliği dışında devam eden bu yasak ilişkisi, Carolina’nın bir tehlike olarak ortaya çıkışıyla daha da cazip bir yasak haline gelerek büyümeye devam ediyor. İçinden çıkılması gittikçe güç hale gelen bu durum, Ginny’nin ne kadar ileri gitmesini sağlıyor peki? Özlediği eski hayatı, cazibesi kalmayan evliliği, sebepsiz yangın çıkartan garip oğlu derken yeni aşkının elinden alınması gibi tatsız bir ihtimal de bunlara eklenince hem kendini hem çevresindeki insanları düşünmekten vazgeçiyor Ginny. Gidebileceği en iddialı noktaya gidiyor ve Caroline’ın yerini öğrenen gangsterlerin, hedeflerine ulaşacaklarını çok iyi bildiği halde “aniden” hiçbir şey yapmamaya karar veriyor. Verdiği bu hayati karar yalnızca birkaç saniye sürüyor. Gelgitli ruh halleri ve garip davranışlarıyla bunu yapması öngörülen, herkesin şüphesini çeken tek insan yine kendisi oluyor, fakat pek de pişmanlık duymuyor.
Son sekansta Ginny, güneşin tüm odayı aydınlattığı anda ve çaresizce kendini savunmaya çalışırken bile çok güzel görünüyor. Tıpkı Mickey’nin Carolina’a söylediği gibi.
Genel “Woody Allen tarzı”nın aksine daha az garip olaylı ve daha az güldürme kaygısı olan bir film oluyor Wonder Wheel. Bana kalırsa, filmdeki en Woody Allenvari hareket, olur olmadık yangın çıkartan Richie. Kate Winslet’in inanılmaz oyunculuğu, filmi gölgesinde bırakacak düzeyde. Justin Timberlake’in, Mickey karakteri dışında “anlatıcı” olarak yer alması ise Allen tarzı için yenilikçi ve güzel bir hareket. Mekanlarda kullanılan ışıklar, renk seçimleri, sinematografisi oldukça başarılı. Genel atmosfer, olay akışı da izleyiciyi hiç sıkmıyor, beklenti çok yükseltilmeden seyredildiğinde keyifli bir Allen filmi olarak nitelendirilebilir Wonder Wheel. Nitekim son zamanlarda izlediğimiz en iyi Allen filmi olmadığının da bilinciyle ayrılıyoruz sinema salonundan.