Rabia Elif Özcan
Mazes and Monsters (1982, Yön: Steven Hilliard Stern)
90’ların unutulmazlarından Jumanji’nin atası olarak kabul edilebilecek kurgusuyla Mazes and Monsters, bir masa oyununun gerçek dünyaya dâhil oluşunu anlatır. Gelecek yılların efsane aktörü Tom Hanks’in, oyunculuk kariyerinde pişmeye başladığı ilk film, canlandırdığı Robbie Wheeling rolü ile Mazes and Monsters olmuştur. Bu anlamda da bir köken olma özelliği taşıyan yapım; B filmlerinin, 50’lerden sonra sanat ile porno arasındaki spektrumdan ayrılmaya başlayan bilim kurgu ile macera çizgisinde ilerler. 90’lara yaklaşıldığı dönemde artık B filmleri, A türü filmlerle bir çeşit yarışa girmiştir. 1982 yapımı filmimiz de bunun bir sonucu olarak klasik B filmi süresini yaklaşık iki katına çıkarır. Sonuçta ortaya gerilim, gizem, macera türlerinin bir araya geldiği, düşük bütçesine rağmen vasatın üstünde bir yapım ortaya çıkar: Bir araya gelen dört heyecanlı arkadaş, bir akşam masa başına toplanır ve oyun başlar. Ancak sınırları aşan hayal gücü, zihinsel gerçeklikle oyun arasında sıkışıp kalan Robbie için esas hareket alanı hâline gelecektir. Realite, zihinsel algı ve yanılgı üçlüsünün beyazperdedeki ilk tohumlarını eken yapımlardan Mazes and Monsters, en büyük meyvelerinden birini 2016’nın büyük beğeni getiren dizisi Stranger Things ile elde etmiştir. 82 yapımlı filmin, günümüzde neredeyse aynı kurgu ile tekrar ekrana gelmesi ve böylesi bir başarı kazanmasına bakılırsa gerçeklik ile oyun arasındaki gizem, hangi döneme ait olursa olsun insanın vazgeçilmez merak unsuru olmaya devam edecek gözüküyor.
Double Trouble (1992, Yön: Paul Brothers)
“The Barbarians” olarak bilinen Amerikalı ikiz kardeşler Peter ve David Paul klasiklerinden Double Trouble (1992), 90’larda popülerliğin zirvesine hızla tırmanan komedi-macera ikilisinin de klasikleri arasında yerini almıştır. Uzun bir süre sinema salonlarından ve ekranlardan yansıyan memnuniyete bakılırsa; B filmlerinin kalitelerini artırdığı bir dönemin ürünü olan yapımın, düşük bütçesinin ortaya çıkardığı açığı orijinal ve sempatik oyuncularıyla büyük nispette kapattığını söylesek yanılmış olmayız. Aslında karşımıza pek de sıra dışı bir kurgu çıkarmaz Double Trouble; bir mücevher kaçakçılık çetesini alt etmeye çalışan ikiz kardeşlerin başına gelen olmadık kazalar, aksilikler, ufak anlaşmazlıklar ve safça görünmelerine karşın büyük cüsselerinde taşıdıkları kocaman cesur yürekler… İzleyiciyi de kurgudan ziyade buradan vurur film. Oyuncuların sempatik hareketleri ile bağ kurduğu anda onların yanında yer alan seyirci de film boyunca maceranın her ânında eğlenceli tempoya kendini uydurabilir. Benzer bir üsluba sahip olan 80’ler komedisinin baş tacı Police Academy serisinin, aynı sempati ile yaklaşık 146.000.000 dolarlık bir hasılat elde etmiş olduğunu da dipnot olarak düşelim. Bu da günümüz beyazperdesinde milyonlara mâl olan onlarca vasat yapımla mukayese edildiğinde gösteriyor ki, filmin bütçesi ile perdedeki yansıması, paralel ilerleyen unsurlar değil. Esas can alıcı nokta, kurgudaki zayıflıkları ve boşlukları, Paul kardeşler gibi orijinal oyunculuk, üslup ve sempati ile doldurmakta. Unutulmazlar arasında yer alan Double Trouble da şüphesiz, nostalji severlerin listesinde her daim demirbaş olarak kalacak.