Fransız aktör – yönetmen Guillaume Canet, 2008 yılında François Cluzet ile beraber başrolünü paylaştığı “Les Liens du Sang” filmini bu sefer yönetmenlik koltuğunda oturarak yeniden çeviriyor. Daha önce Mon Idole (2002), Ne le dis a personne (2006) ve Les Petits Mouchoirs (2010) isimli Fransız filmlerini yöneten Canet, Blood Ties ile ilk Hollywood sınavından alnının akıyla çıkıyor.
Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde gösterilen film, oldukça olumsuz tepkiler almıştı ve bu tepkiler üzerine 144 dakika olan süresi 127 dakikaya indirildi ve vizyona öyle girdi. Canet, daha önce defalarca izlediğimiz biri suçlu diğeri polis iki kardeşin hikâyesini ele alıyor fakat çok da matah bir iş olmayan orijinal filmin üzerine o kadar çok şey koyuyor ve eksiklerini kapatıyor ki, adeta yeniden çevrim böyle yapılmalıdır dedirtiyor. Bu bağlamda Canet’in altı yıl önce başrolünde yer aldığı orijinal filmi, yönetmeni Jacques Maillot’tan çok daha iyi etüt ettiğini söylemek mümkün.
Canet, her şeyden önce orijinal filmin günümüzde geçen sıradan yapısını 70’lerin retro ruhuyla donatan bir dönem atmosferine çevirerek başlıyor. Clive Owen, Billy Crudup, James Caan, Matthias Schoenaerts, Zoe Saldana, Mila Kunis ve Marion Cotillard gibi yıldızlarla dolu oyuncu kadrosuna göze hitap eden dekorlar, binalar, arabalar, kıyafetler ve harika müzikler eklenince görsel açıdan etkileyici bir kombinasyon tamamlanmış oluyor. Dönem filmi atmosferinde geçen suç-polisiye filmi şablonunu American Hustle (2013) şaşaasından ziyade grenli yapısı ve beyaz tonlardaki renk skalasıyla her şeyi sadeleştirerek sunuyor. Hatta Mila Kunis, Zoe Saldana ve Marion Cotillard üçlüsünün beyazperdede en gösterişsiz halleriyle yer aldığını söyleyebiliriz.
İlk yarısında dramatik yapısını sorunlu aile bireyleri arasında işleyen film, asıl gücünü konunun çıkış noktası olan kardeş çatışmasından alıyor. Orijinal filmin en büyük sorunlarından biri hapisten çıkan ağabey ile polis kardeş arasındaki ilişkiyi yanlış şekilde işlemesiydi. Polis karakterinin genç oluşu ve daha çok bir ergen gibi sunulmasına karşın, hapisten çıkan ağabey daha özdeşleşmeye açık ve babacan tavırlarla sunuluyordu. Aralarında hemen gelişen samimi ilişki oldukça saçma bir nedenden dolayı bozuluyordu. Blood Ties’ta aralarındaki ilişki ise ilk anından itibaren gerek bakışlarla, gerekse duruşlarla gerilimi son anına kadar hissettiriyor. Abartılı gözüken yaş farkının ise dengelenmesi daha mantıklı olmuş.
Orijinal filmde duyguların pek işlenmeden sanki her sahnesi makasa uğramış hissiyatı yaratan akışı, öğrenci filmlerindeki slayt geçişlerini hatırlatan kararma açılma efektlerinin yoğunluğu, suç-polisiye katmanındaki zayıflığı, Blood Ties’ta yerini yetkin bir sinematografiye, dengeli oyunculuklara ve dramatik yapısı iyi kurulmuş bir senaryoya bırakmış. Karakterlerin duygu durumlarını yansıtma açısından Canet ve James Gray’in detaylı bir çalışmaya giriştiğini söyleyebiliriz. Öyle ki, orijinalinde polis karakterinin hiçbir inandırıcılığı olmayan ve gülünç duran ilişkisini güçlü dramatik karşıtlıklarla desteklemiş, aile bireyleri arasında basit bir laf atışmasından öteye gidemeyen sahneyi adeta bir aile trajedisine dönüştürmüş, ağabey-kardeş çatışmasına hizmet etmeyen son derece basit ve mantık dışı finalinden ise havaalanında geçen, 70’ler suç-polisiye filmlerinin yapısına saygı duruşunda bulunan, “Kan Bağları” adına oldukça uygun, harika müziklerle döşenmiş gerilim dolu bir final yaratmış. Özellikle filmin en can alıcı ve duygusal motiflerinden biri olan “tak, tak, tak” sahnesinin Canet ve Gray’in özgün yorumu ve zekası olduğunu belirtmek gerek.
Orijinal filmde kısa süreli de olsa üç kadın karakterin de cesur seks sahneleri yer alıyordu. Mila Kunis, Zoe Saldana ve Marion Cotillard üçlüsünün yer aldığı bir filmde Canet’in bu sahneleri neden sıfırladığını anlamak ise oldukça güç. Orijinal filmin tüm eksilerini artıya dönüştüren Blood Ties’ın sanırım tek eksisi bu. Uzun süreli filmleri seven birisi olarak Blood Ties’a kesilmemiş hali olan 144 dakikanın daha çok yakışacağını söyleyebilirim. Kesilen 17 dakikayı izlemek için sanırım DVD’sini beklemek gerekiyor.